ce hürriyetleri tahdit edildi. Ama ne- ticede başarı sağladılar, meseleyi ef- karı umumiyeye duyurarak bir dava- nın kazanılması için gerekli ilk ve en mühim merhaleyi aştılar. 4 gün devam eden karışıklıklardan en faz- la telâş veya heyecana kapılan birin- ci derecede mes'ul Mesleki ve Teknik Okullar Umum Müdürü Osman Yük- sel oldu. İstanbul ile Ankara arasında mekik dokuyan Yüksel, teknikerlere teminat Üüzerine teminat yağdırdı. Talimatname Milli Eğitim Bakanlı- ğının, dolayısıyla kendisinin malü- matı dışında hazırlanmıştı. - Derhal hatanın tamiri yoluna gidilecek, hak- lar iade edilecekti. Mili Eğitim Ba- kanı Atıf Benderlioğlu da aynı min- val üzere konuşunca teknikerler ya- tıştılar. Arkasından da ültimatomu basıp beklemeğe koyuldular. Akşam ve Gündüz Tekniker Okulla- rı Talebe Cemiyetleri temsilcilerinin ilgili makamların vaadlerine kanarak verdikleri ihtilafın patırdılı safha- sının muvakkat bir devre için tatili kararı, bütün camiada tasviple kar- şılandı. Üç koldan sessiz rıde bıraktıgımız haftanın çar- nünün gecesi, Aksaray ile chırlıkuyu ve Sultanahmette ol- mak üzere 3 Tekniker Okuluna sa- hip bulunan İstanbulda 3 koldan Tak- sim Abidesine doğru yapılan — sessiz yürüyüş, evham idare ve emniyet amirlerini hop kaldırıp hop oturttu. Vali Ethem Yetkiner ile Emniyet Müdürü Faruk Oktay telâş ve heye- can içinde evvelâ gençlerin hareket- lerini başka şekilde — yorumladılar. Başbakan ve müthiş İç İşleri Bakanı İstanbuldaydılar. Sessiz yürüyüşe ka- tılanlar gene C.H.P. nin kışkırttığı öğrenciler olabilirdi. İstikametleri de Başbakanın İstanbuldaki gayrı - res- mi ikametgahı Park oteli gösteriyor- du. Halbuki şiddetle ve derhal taru- mar edilen teknikerlerin masum ni- yetleri Taksim Abidesinde Büyük A- talarının önünde bir dakikalık ihti- ram duruşunda bulunup dağılmaktı. Teknikerler, son — talimatnamenin hazırlanmasından, Mimar ve Mühen- dis Odaları Birliğini mesul tutmak- taydılar. — Anlattıklarına — bakılırsa, meseleye menfaatin uğursuz parma- ğı karışmıştı. Teknikerlerin yetkile- rini kısmakla, yüksek mühendis, yük- ek mimar, mühendis ile mimarların kendi aleyhlerine cüzdanlarını şişir- mek imkânları genişliyecekti. Tekni- kerlerin protestosuna bir tebliğle iş- tirak eden Türk Fen Memurları da ithamı paylaşıyor, "yaşama şartları- mız malüm zümrenin inhisarına ve- rilmektedir" şeklinde feryat ediyor- du Teknikerler ayrıca, Misli Görülme- miş Kalkınma Türkiyesinin sembolü haline gelen çöken çok sayıda bina- ların mesullerinin mensupları olabi- leceği zannının, yetkileri kısırlaştırıl- mak suretiyle Mimar ve Mühendis Odalarınca efkârı umumiye nezdinde yaratılmak istendiğini de belirtmiş- lerdi. Teknikerler, mevzii birkaç küçük zaferle ihtilâfı hallettiklerini sanıp kendilerini köhne bir rehavete kap- tırmış olmaktan pek uzaktılar. On- lar, azimkar — mücadelelerini tekni- kerliğin gerçek hüviyeti belli olun- caya kadar devam ettirmeğe and içerlerken, kendilerine bir de parola bulmuşlardı: "Haklar verilmez, alı- nır. Tekniker Okulu öğrencilerinin Sessiz yürüyüşü Tabii işe cop karıştı 20 BASIN Sansür Var mı, yok mu? enç demokrasimizin — yarattığı, yumruğu kuvvetli politikacı tipi- nin bütün vasıflarını üzerinde topla- yan ateşli Sezai Akdağ, — Türkiyede basın hürriyetinin kemaliyle var, san- sürün zinhar yok olduğu iddiasını sa- vunan son D.P.li oldu. Genç ve yakı- şıklı Manisa milletvekili, bütçe mü- zâkereleri sırasında, Hikmet Bayurun bile atıfta bulunduğu — Milletlerarası Basın Enstitüsünün "komünist" ol- duğuna dair sansasyonel ve tarihi açıklamasını yaptığı meşhur konuş- masında, meseleye — vakıf bir filozof edasıyla da Muhalefeti basın hürriye- ti ve sansürün ne olduğunu bilme- mekle ıtham etmiş ve faydalı dersler vermişti Maksadından taşırılan neşir yasakla- rı, matbaalarda kalıp kazıtmalar, iş- güzar Cumhuriyet Savcılarının teh- ditkâr telkinleri veya foto muhabir- lerinin ellerinden makinelerinin alı- narak içindeki filmlerin boşaltılması gibi herkese malüm işaretler bir ta- rafa, millet parasıyla kurulmuş bir devlet müessesesi olduğu halde, şim- di D.P. nin kudretli organlarından bi- ri haline getirilen Anadolu Ajansının (A.A.) dış haberlere müdahalesi de, Türkiyede, hukuki pek değilse bile, fiili bir sansürün mevcudiyetini is- pata yeter ve artardı bile. A. nın, normal olarak yabancı memleketlerde hiçbir muhabiri yok- tur. Böylece A.A., gazetelere dağıttı- ğı bültenlere koyduğu dış haberleri, kendi öz kaynaklarının dışından te- min etmek durumundadır. A.A., on- binlerce lira şartıyla dünyanın en bü- yük ajansları ile mukaveleler imzala- mış, verecekleri bütün dış haberlerin, üzerlerinde arzu ettiği şekilde tasar- rufta bulunabilerek Türkiye dahilin- de -tevzi etmek şartı dahil-, tekelini sağlamıştı. A.A., Fransız Haberler Ajansı .AFP), Amerikanın United Press International (UPI) Ajansı ve İngilterenin Reuter Ajansı ile böyle mukaveleler imzalamıştı. İtalyanın (ANSA) Ajansı ile de benzer bir an- laşma yapmak üzereydi. Sadece gene Amerikanın Associated Press (AP) Ajansı, A.A. ile bir mukavele imza- layıp anlaşma yoluna prensipleri do- layısıyla gitmemişti. Göze gözlük, kulağa süzgeç Dı yanın her tarafındaki muhabir- lerinin türlü muhabere vasıtala- rıyla gönderdikleri haberler, (AFP) nin Pariste, Reuter'in Londrada (UPI) ın da Tancadaki Genel Merkezlerinde toplanmaktadır. Genel Merkezdeki İstihbarat Şefleri, gelen haberleri i- AKİS, 9 MART 1960