Parti Merkezine giderek orada top- ladığı arkadaşlarına metni okudu, on- larla birlikte bir kaç rötuş yaptı ve cevabını, teksir edilmek üzere parti katibine vererek vazifesini tamamla- mış insanlara has gönül huzuru için- de, arkasında meşhur polis arabası, evine, ailesinin yanına döndü. Kendi- si bakımından "gürültü patırdı" bir kaç saat içinde tamamlanmıştı. Hal- buki bu yeni beyanat, karşı tarafı ge- ne uzun, hummalı, dikkatli, titiz ça- lışmaya mecbur ediyor, bir defa da- ha "keselim mi, kesmeyelim mi" su- aliyle karşı karşıya bırakıyordu. Zira geçen haftanın sonlarında herkes kati surette anlamıştı ki İnönü ne gerilemek niyetindedir, hat- ta ne de ilerlememek! İnönü, güreş tâ biriyle taktığı burguyu sıkmak, sık- mak, sıkmak, niyetindedir. Menderes, İnönünün bir akşam evvel hususi — surette temin edilen metinden okuduğu cevabını cumar- tesi sabahı Ulusta tekrar gördükten sonra kabinesinin toplantısına bille, bir müddet hava değiştirmek üzere İstanbul yolunu tuttu. Yanın- da İçişleri Bakanı Dr. Namık Gedik ve Gedikin sevgili arkadaşı Dr. Mü- kerrem Sarol ile Burhan Belge var- dı. Burhan Belgeyi İstanbul yolun- da görenler Başbakanın bir de İstan- buldan İnönüye cevap vermeği dene- yeceği fikrini ileri sürdüler. Belki İs- tanbuldan cevap daha talihli olabilir- di. Ama İstanbul veya Ankara, ce- vap nereden verilirse verilsin İsmet İnönüden mukabeleyi günügününe görecekti. Radyolar Menderesin cevabın- eksikleri bu nutku tam üç pos- ta tekrarlamak suretiyle kapamaya çalıştılar Nutuk perşembe akşamın- n başka cuma günü ve cuma ge- cesi de okundu ve tabii bütün prog- ramlar altüst oldu. Ama, ne gam! Başbakan radyo için "radyomuz" de- miyor muydu? Üstelik radyo idare- si spikerlerin sesinden tasarruf et- mek için seksen dakikalık konuşma- yı banda aldı ve yayınları banddan yaptı. Buna rağmen, "Etraf" hariç, hiç kimse üstünlüğün İnönüden Mende- rese geçtiği kanaatini bu hafta da edinmedi. D. P. de akisler I_Iîılbukı düello bilhassa D. P. elerinde ve Meclis Grubunda bü- yük alakayla takip ediliyor, İktidar milletvekilleri en pembe gözlüklerle karşılıklı beyanatları okuyup Men- deresi övecek nokta aradıkları halde AKİS, 27 OCAK 1960 pek bulamıyorlardı. Bunun üzerine bir "telafi noktası" en nikbinler ta- rafından keşfedildi. Başbakan, Mu- halefet liderini bir oyuna getirecek- ti. Mutlaka Menderesin kafasında bir plân vardı. Yoksa böyle bir tartışma- bu kadar ihtiyatsızca — girmez, "Kuvvetli Adam" şöhretinin bu de- rece zedelenmesine vesile vermezdi. Beklemek lazımdı. Menderesin plânı yakında anlaşılacaktı. Fakat düello sürüp gider, İnönü puan üstüne pu- an kaydeder ve meşhur oyun bir türlü ufukta görünmezken Demok- ratlardan bir çoğunun sabrı bu haf- Bir teklif İsmet İnönünün Adnan Men- derese son cevabında irşat- lardan direktiflerden bahseden bir kısmın ifade ettiği manâyı belki genç nesil anlamamıştır. İnönü vaktıyle verilen ve aşağıda örneği bulunan takrir- lerden bahsetmiştir. Örnek şudur: Yüksek Reisliğe; İktisadi Devlet Teşekkülle- ri Umumi Heyetinin 1942 yı- h hesap ve muamelelerini mu- rakabe ödevini bitirdiği bugün- de memleketimizin sanayi dâ- vasını başarma yolunda dev- letçe atılan adımları irşad ve direktifleriyle aydınlatan Bü- yük Milli Şefimiz Reisicumhur İsmet İnönü'ye minnet ve şük- ran borçlarımızın ve bu vesile ile Büyük Millet Meclisi Rei- siyle Başvekile tazim duygula- rımızın iblağına sayın reisimi- zin tavassutunu rica ve teklif ederiz Aydın Milletvekili Adnan Menderes ta tükenmeye başladı. Ümitleri lâik- lik mevzuunda toplanmıştı. Menderes bu nazik meselede İnönüyü müşkül mevkie düşürecekti. Fakat İnönü me- seleyi cesaretle ele alıp, D. P. Genel Başkanı bazı dönüşler yapmak zorun- da kalınca ve lâfı başka mecralara sürükleyince D.P. ileri gelenleri o kapının da kapandığını hissettiler. En iyisi, düelloya bir nihayet vermekti. Menderes de son cevabında bunun yo- lunu yapmamış dı? İşte, nihai mukabele işitilmezliğe getirilir, rad- YURTTA OLUP BİTENLER yoda da milletin, Menderesin beyanat larına nasıl hayran kaldığı anlatıla- rak iş geçiştirilirdi. Fakat bu, şahsi prestij bakımından elbette biraz pa- halıya malolacaktı D P mılletvekıl— but son- da çıkacak faturayı odemeye naza- ran “"ehveni şer" buluyordu. Fakat düellonun uzaması, P. çevrelerinde — seçimlerin hakıkaten yaklaştığının bir işareti olarak ele alındı. Aslında, milletvekilleri - dahi kararın sadece Menderes tarafından alınacağını, kendilerine ondan sonra getirileceğini, - duyurulacağını ıfade ediyorlardı. Ama alâmetler, D. P. erken seçimle karşı karşıya getıre— cek mahiyette görünüyordu. Bu haf- tanın başında D. P. çevrelerinde iki söylenti vardı: Seçimler ya 1960 Ma- yısında, ya 1960 Eylülünde yapıla- caktı! Gerçi Menderes 1962 lâfını da, farkında değilmiş gibi ortaya atmış- tı. Hem de iki vesileyle. İnönünün bunun farkına varmadığını sanmak ise, elbette ki kabil değildi. Fakat Muhalefet lideri de bunun farkına varmamış görünmeyi tercih etmişti. Anayasa, seçimlerin hangi şartlar al- tında bir yıl geriye bırakılacağı hu- susunda son derece sarihti ve bu şartlar Türkiyede bahis mevzuu bi- le değildi. (Anayasa, Madde 13. Fık- ra: 4). . P. bu maddeyi "Iktıdar isterse ıktıdarda beş sene kalır" tar- zında anlamaya kalkışacaksa senenin, yani meşru devrenin sonun- da, 1961 in 27 Ekimi gecesi İnönünün kendisine söyleyecek bir çift sözü bu- naatindeydi. rin 27 Ekini 1961 den bir gün, ama bir gün dahi geriye — bırakılmasının -İktidar meşruiyet dışına çıkmaksı- zın- ihtimali yoktu. D. P. milletvekil- leri bu haftanın başında daha ziyade 1960 Mayısı üzerinde durdular. Ku- laktan kulağa söylenen, Menderesin kendisini kuvvetli gördüğüydü. D.P. Genel Başkanına bakılırsa C.H.P. yeni seçimde 50 milletvekili dahi çı- karamayacaktı!. 1957 seçimlerinin kararı alınır- ken gene D. P. Genel Başkanının ağ- zından C. H. P. nin 30 milletvekili çıkaramayacağı teminatını duymuş olanlar şüpheyle başlarını salladılar. O tahminde Genel Başkan yüzde 600 yanılmıştı. Aynı nisbet dahilinde bir yanılma daha, D. P. yi mukadder a- kibetiyle burun buruna getirmeye yetecek de artacaktı bile...