katılmış olan ve Ankarada ilk defa sahneye çıkmaya hazırlanan Münir Özkul oynıyacaktır. Münir Özkulu Küçük Sahneden tanıyanlar, sonra- dan girdiği İ. Tiyatrosunda kendisine uygun düşecek ne bir piyes, ne de bir rol bulunamadığı için ora- da boşuna vakit kaybettiğini üzüle- rek görmüşlerdir. Fakat Devlet Tı— ni göstermek imkânını bulacağı, eserde ve rolde sahneye çıkartmış oluyor. Onun için bu eserin Üçüncü Tiyatroda büyük bir ilgi ile seyredi- leceğini tahmin ediyoruz. İstanbul Şehir Tiyatrosunda f stanbul Şehir Tiyatrosunun iki sahnesinde program degıştırılmış— tir. Bunlardan biri Lâle Tiyatrosu dur. Bu tiyatroda sahneye konulan Namık Kemalin "Akif Bey"i de bek- lenen ilgiyi göremeyince, yerine iki hafta için Refik Erduranın "Deli" isimli komedisi tekrar edilmiştir. "Deli"nin tekrarından sonra bu tiyatroda Jack Popplewell'in yaz- dığı, Genco Erkalın da türkçeye çe- virdiği "Yaramaz Çocuk" isimli pi- yes sahneye konulmuştur. maz Çocuk"u Devlet Operasından ayrılan Aydın Gün sahneye koymuş, aynı piyeste eşi Azra Gün de mühim bir rol almıştır. Böylece iki opera sanatkârımız şimdilik operayı bıra- kıp tiyatro sahasına geçmişler, de- mektir. Fakat bu muvakkat bir ge- çiştir. Aydın Gün yeni kurulmakta olan İstanbul Operasının hazırlık - larıyla meşgul olmaktadır, bu hazır- lıklar biter bitmez de ilk opera faa- liyetine, bu kısmın müdürü olarak başlıyacaktır. ŞehırTıyatrosunda program de- gıştıren ikinci sahne Komedi bölü- müdür. Burada oynanmakta olan Çe- tın Altanın "Tahtaravalli" Fehmi Başkutun yeni komedisi " bür Gelişte" ye bırakarak Eminönü Bölümüne geçmiştir. Cevat Fehminin yeni piyesini Vasfi Rıza Zobu sahneye koymuş, başrölünü de kendisi almıştır İlk temsiller İstanbul seyircisinin ilgi ve rağbeti ile karşılanmıştır müellifinin yeni piyesiyle Komedi bö- lümünde yeni bir muvaffakiyet kaza- nacağı tahmin edilmektedir. Çünkü e- serin mevzuu caziptir ve kurdukları neler yapabildiklerini göstermekte- dir AKİS, 27 OCAK 1960 RADYO ÂA. B. D. Payola Payol amme hizmetlerinde suis- timalin ve ahlâksızlığın pek kü- çük ölçüler içinde vuku bulduğu A- merikada, bugünlerde — çoğunluğun zihnini ve dilini çalıştıran bir mevzu- dur. Günün hâdisesi haline gelişine bakılırsa "payola" büyük bir skan- dal sayılabilir. Fakat hâdise, hoş gö- ren bir gözle bakıldığında incir çe- kirdeğini ancak dolduracak kadar küçüktür ve önemsizdir. "Payola" nedir. "Payola, plâk radyo istasyonlarındaki "disc joc- key"lere, bazı plâkları tanıtmaları için para veya mal olarak ödedik- leri bir çeşit rüşvettir. "Disc Joc- key" Amerikancada, Tradyo ve tele- vizyon istasyonlarında, popüler mu- siki plâklarını "izahlı" olarak dinle- ten konuşmacılara verilen isimdir. Bir popüler musiki plâğının üzerin- de ancak o plâğı yerin dibine batır- mak için ciddi ve akla yakın lâf edile- bileceğinden, disc Jockey'lerin ise bu yolda konuşmaları maksada aykırı düşeceğinden, bu çeşit plâklarla ilgi- li sözler çoğu kere birtakım soğuk esprilerden ibaret kalmaktadır. Oysa Amerikada disc Jockey'ler, hele yir- mi yaşına varmamış gençler nezdin- de, dediklerine kutsal kitabınkiler kadar önem verilen şahıslardır. Bu sebeple, vazifesi yeni çıkan plâkları birkaç övücü sözle ve sözde birkaç nükteyle, dinleyicilerine sunmak o- lan bir disc Jockey, herhangi bir plâ- ğı ötekilerden daha fazla överek ça- lıyorsa, yahut bir plâğı haftada onbeş kere, ötekileriyse daha az dinletiyor- sa, disc Jockey'in lütfuna mazhar ol- muş o plâğın satışı derhal artar; bin- leri, yüzbinleri, bazen de milyonları bulur. Disc Jockey'in bir plâğa gös- tereceği lütfu ise plâk kumpanyala- rının hediyeleri ayarlar. Disc Joc- key, plâk kumpanyalarından para veya mal olarak aldığı hediyelerin çokluğu ve değeri nisbetinde, en zi- yade cömert olan kumpanyaların plâklarına en büyük lütfu gösterir. Tesirleri Avrupa memleketlerine, hat- tâ Türkiyeye kadar bile — uzanan "Haftanın en iyi — plağı" listeleri, işte bu şartlar dahilinde meydana ge- lir. Plâk kumpanyası payola'yı öder; disc Jockey, payola ödiyen kumpan- yanın plâğını ötekilerden daha çok çalar ve daha çok över; disc Jockey çaldı ve övdü diye halk o plâğı beğe- nir ve satın alır. Satış arttığı için o plâğın en iyi plak olduğu kararına imalâtçılarının, varılır ve listenin bir numaralı plağı böylece tâyin edilir. Bütün bu olup bitenleri kanunla- ra ve ticaret ahlâkına aykırı gören Federal Ticaret Komisyonu şimdi hadiseye el koymuştur. Komisyon irili ufaklı 15 plâk firmasını, disc Jockey'lere ve plâk bayilerine "gay- rı kanuni hediyeler”" vermekle ve "ak- si halde satılmayacak olan plâkların bu yolla satışını sağlamakla" itham etmektedir. Federal Ticaret Komis- yonunun disc jockey'lere ve plâk ba- yilerine Jlâyık gördüğü bu itham aslında halka, plâk alıcılarına tev- cih edilmiş sayılabilir. Plâk imalât- çılarının, satışlara tesir edecek şa- hıslara "hediye" vermeleri, — eninde sonunda pek basit bir ticari metod- dan ibarettir ve ahlâki değeri, rek— lamcılıktan, ilâncılıktan daha düşük veya daha yüksek değildir. Fakat Federal Ticaret Komisyonu, "aksi halde satılmıyacak plâkların bu yol- da satışını sağlamak" iddiasıyla or- taya çıkınca, bir yandan bütün popü- ler musiki plâkları “"aksi halde satılamaz" damga nı yemekte- dir: Öte yandan da popüler mu- siki plâklarının alıcıları, — kendi başlarına iyiyle kötüyü ayırt etmek- n aciz zavallılar durumuna — düş- mektedirler. Federal Ticaret Komis- yonunun iddiasından çıkartılabilecek bu neticeler nitekim birer gerçeği işaret etmektedirler. Gerçekten, po- püler musiki plâklarının —çok az sa- yıda istisnalar dışında- hepsi, musi- ki sanatının daha soylu olçulerıne göre, tek bir nüsha bile gereken çöplerdir. Bunları, key radyoda çalıyor diye, yahut her- kes alıyor diye satın alan ve dinli- yenler ise kendi başlarına bir mu- siki parçasının iyi veya kötü olduğu- na karar veremiyen, zaten zevkleri ve bilgileri böyle şahsi bir davranı- şı uyguluyacak kadar gelişmemiş ki- şilerdir ve bunların sayısı milyonları bulmaktadır. Kusur, yalnız Ameri- kan halkında değildir. Payola her memlekette sökebilir. Nitekim, A- merikan popüler musikisinin ve "haf- tanın en iyi on plâğı" listelerinin, Amerikanın Elvis leketlerinde gördüğü rağbet, rikan payola sisteminin Avrupadaki tesirlerinin sonuçlarıdır. Mostrada hile Payoladan sonra Federal Ticaret Komisyonu geçen hafta, bu kere doğrudan doğruya televizyona mün- hasır olmak üzere, yeni ithamını a- 33