Haftanın içinden R A D Y O Radyo mevzuunda memlekette bir tartışma cereyan ediyor. İktidarın bu devlet vasıtasından istifadetarzı uzun zamandan beri tenkid mevzuu. Muhalefet, tek ta- raflı yayınlar karşısında sinirleniyor. Onun sinirlendi- ğini gören İktidar, iyi ve kendisi için faydalı yolda ol- duğunu sanarak radyonun kullanılış tarzını gittikçe mübalagalandırıyor. Tartışmanın yakın bir zamanda sona ermesi ihti- mali yok. İktidarın bu devlet vasıtasından istifade tar- zı, aslında bütün devlet vasıtalarını telakki ediş tarzı- nın bir neticesi. İktidar, Devlet, Hükümet, İktidar Par- tisi mefhumlarını öylesine birbirine karıştırmış ki; hep- sini aynı şey yerine koyuyor ve İktidar Partisi Genel Başkanıyla Hükümet Başkanı tek şahıs olursa bu şah- sın hükümete ait yetkileri Partisinin emrine verebilece- ğini zannediyor. Bir iktidar değişmesinden evvel İktidar Takımında bir zihniyet değişikliği asla bahismevzuu olmadığına göre D. P. seçimlerde seçmenden şamarı yiyinceye kadar radyoda tek taraflı nutuklar okuna- cak, Muhalefetin şikâyeti devam edecek, dinleyici düğ- meyi gene kapatacaktır eselenin esasının bu son noktada düğümlen- diği, tartışmanın harareti içinde kayboluyor. Halbuki son nokta, Radyonun kuvveti ve tesiri hakkındaki kar- şılıklı fikirlere bir istikamet verecek tek ölçüdür. İnsa- na öyle geliyor ki İktidar da, Muhalefet de Radyonun kudretini mübalâğa ediyorlar. FKudret, düğmesi açık kalan radyodadır. Propaganda sanatının, bu düğmeyi açık tutma sanatından ibaret bulunması da bu yüzden- dir. Düğme kapandı mı, siz isterseniz seksen dakikalık değil, sekizyüz dakikalık nutuklar okutunuz, hiç kim- senin kılı dahi kıpırdamaz. Radyo yayınına bir cazibe katabiliyor musunuz? Eğer bulabildiğiniz tek cazibe haber bültenlerinden önce acaip bir telsiz işareti ver- mekten ibaretse ve siz bu işaretten sonra sayfa sayfa nutku günde üç posta tekrar ediyorsanız, hiç hayal etmeyiniz, çölde konuşuyor gibisinizdir. halefetin açtığı kampanya, İktidara Muhalefe- tin feryatlarının asıl tesiri bahsinde hatalı kanaat veri- yor. İktidar zannediyor ki, Muhalefet canı yandığı için feryat ediyor. Bu zannın tamamiyle yersiz olduğu söylenemez. Birçok Muhalefet ileri geleni, Radyo neş- riyatı karşısında heyecanlanıyor, — endişeye kapılıyor. Nutuklarında ne söylerlerse söylesinler, bunlar mille- tin kendilerinden gayrı fertlerini daha zZayıf, tesir al- tında kalmaya daha müsait, daha kolay yaralanabilir telâkki ettiklerinden Radyonun onlar üzerinde tesir bı- raktığını, tesir bırakacağını — sanıyorlar ve basıyorlar çığlığı. Bu çığlık, her şeyi partizan gözle gören İktidar liderlerinin memnun el oğuşturmaları ve Radyoyu aynı istikamette daha aşırı tarzda kullanmaları netıcesım veriyor. Halbuki, bilhassa sayın İnönünün son seneler- de hemen her konuşmasında -adeta sayın Menderesi is- yan ettirecek şekilde- mutlaka Radyoyu dile dolaması aslında son derece tesirli olan bu vasıtanın yayınlarının tesirini Türkiyede sıfıra pek yakın bir seviyeye getirip bırakmıştır. İktidar bu hakikati görüp de Radyonun itibarını koruyacak basit tedbirleri alsaydı düğmeler belki bir müddet daha açık kalabilirdi. Ama, her vadi- de olduğu gibi bu vadide de İktidar sinirlerine, hislerine kapılmış ve hakikatin nerede olduğunu görememiştir. Zaten ilk seçimde, her şeyden çok bunun cezasını çeke- cektir. AKİS, 27 OCAK 1960 "Radyo ne söylerse millet inanır" diye bir kaide mevcut değildir. Propaganda, Radyodan milletin ina nacağı sözleri bulup söylemektir. Zira Radyonun dinle- yicileri Merihte yaşayan kimseler değildir. Bu toprak- lardadırlar, bu cemiyettedirler, bu muhittedirler. Rad- yoyla kitlelere istikamet verenler, verebilenler, propa- gandayı iyi yapanlardır. Goebels'in mahareti burada dır. Dinlediğine aklın yatacak. Dinlediklerin, başka duyduklarına, gördüklerine taban tabana zıt ve üstelik saçma olmayacak. Nazi Almanyasında Radyo mono- loğları kabildi, zira Goebels Almanların başka şey duy- malarını, başka şey görmelerini önliyebilmişti. Bugün Rusy ada da vaziyet aynıdır. Zate Demir Perdelerin faydası budur. İndirirsiniz, ondan sonra siz konuşursu- nuz. Kaldı ki, dünyadaki yeni gelişmeler karşısında De mir Perdenin kudreti azaldığından Sovyetler bile pro- paganda sistemlerinde esaslı — değişiklikler yapmışlar, tebaalarının bir şeyler duymaya, bir şeyler görmeye baş- ladıklarını hesaba katmışlar, spikerleri ona göre konuş- turmaya başlamışlardır. Propagandanın Radyoda nutuk vermek olduğunu, bu sanatın hiçbir inceliği bulunma dığını sanmak pek basit, pek gülünç bir düşünüş tar- ıidir. epyeni bir misal. İktidarın ve Muhalefetin başın- daki sayın liderler bir söz düellosuna girişmiş bulu- nuyorlar. Herkes, mücadeleyi dikkatle takip ediyor. So- kağa çıkınız, kahveye gidiniz, taksiye bininiz, otobüsle, vapurla yolculuk yapınız. Herkesten bir tek hüküm duyacaksınız: "İnönü amma oturtuyor!" Gazetelere ba- kınız. En çekingeni dahi, üstünlüğü sayın Muhalefet li- derinin sözlerinde gördüğünü her hareketiyle belli edi- yor. Hattâ bazen, bu üstünlüğü gizlemek için sarfetti- ği gayretle.. Şimdiye kadar ciddi bir tek başyazar, bir tek fıkra yazarı son söz düellosunda sayın Menderesi Övücü bir şey yazmadı, yazamadı. Hadise ortada. Mem- leketteki umumi hava bu iken, lütfen Radyonuzun düğ- mesini çeviriniz. Vatandaşlar sayın Menderesin konuş- maları karşısında hayran kalmışlar, sayın İnönünün cevaplarını takbih ediyorlarmış, - Başbakana binlerce telgraf geliyormuş! Sonra, okunan tek bir telgraf: Bil- mem ne bucağından bilmem kim diyor ki "Ben sana hayramm İnönü herşeyi mahvetti, ben Vatan Cephesi- ne giriyorum". Böyle propaganda olur mu? Buna ço- cuklar bile guler Nitekim, gülüyor mdi, vaziyet bu olduğu halde Muhalefet feryat üstüne feryat koparmakta şüphesiz devam edecektir. Radyo gibi en tesirli vasıtayı -iyi kullanıldığı takdirde en kuvvetli vasıta- bu şekilde tesirsiz kılmak onun için büyük zaferdir. Hattâ, itiraf etmek lâzımdır, aslında Radyo İktidarın aleyhinde çalışıyor, [ktıdara karşı hid- deti arttırıyor. Radyoda seksen nutuk okunur mu? Radyoda bir saat "Vatan Cephesı listesi" kıraat olunur mu? Radyosundan değişiklik bekleyen, eğlence isteyen, yayınlarda cazibe arayan dinleyici ne hale ge- Bu suallerin cevabını öğrenmek için Goebels'in ru- hunu çağırmaya lüzum yoktur. Kırk paralık radyocu- luk bilgisi bulunan birine sorunuz, size hadiseyi anla- tıverecektir. Bütün dünya radyolarında havadisleri, hattâ çift spikerle okutmaları, bunların metinlerini komprime haline getirmeleri, haberi ta başta, surata su püskürtür gibi vermeleri hep boşuna zannediliyorsa, eh, Allah bizimkilere akıl ihsan eylesin.