vustralya Yeni - Zelanda, Güney Af— monwealth Başbakanları Konferan- sından önce olamazdı. O zamana ka- dar Kıbrıs müstakil olursa, İngilte- re 3 Mayısa değin Adaya Common- wealth üyesi muamelesi yapmağı kabul edecekti. Tek Liste Mkariosla Küçük bu işlerle meş- gulken Anayasa Komisyonu üye- leri Erimle Çatsos da Lausanne'da müşterek müşavir Maurice Bridelin yanında toplanmışlardı. Komısyon Anayasa metninin son şeklini den geçiriyordu. Bu arada, Cemaat Meclislerinin vergi koyma yetkisine dair Türklerle Rumlar arasında mevcut ufak bir ihtilaf da halledile- cekti. Fakat, Dr. Küçük Londra ikame- tinde pek de rahat edemedi. Kıbrıs Türktür Partisi ile Federasyon, tek liste istiyorlardı. Tek listeye karşı başka liste veya hatta müstakil a- day çıkarmak vatana ve Türk men- faatlerine ihanet etmek demekti. Liste ilân da edilmişti. Küçük parti- sinin bütün adamları listede yer al- mışlardı. Listenin en önemli tarafı, Federasyon Başkanı Denktaşın -pek yerinde olarak- Temsilciler Meclisi aday gösteriliyordu. Bütün zorluklar da buradan geliyordu. Faiz Kaymak, Cemaat Meclisine değil, Temsilciler Meclisine üye olmak istiyordu. Ce- maat Meclisine ait listeye — sokulur- ken kimse onun rızasını Magusa halkı da aynı Bu durumda, Kaymak müstakil aday olmak kararındaydı. Üstelik, Kaymak gibi bir şahsiyeti i ithama imkân da yoktu. Faiz Kay- mak müstakil aday olursa, Küçükün muhalıflerının bund an cesaret bu- lıklarını koymaları muhtemeldi. Fa- kat bunun da çaresi bulunacak, se- çimler tehir edilecekti. İstiklâl bile tehir edilmemiş miydi? Bu suretle, muhalifleri karşısında vakit — kaza- nan sadece Başpiskopos Makarios değildi; Dr. Küçük de aynı şekilde vakit kazanıyordu. Lefkoşeye dönün- ce tek liste çıkması için her türlü ça- reye başvurulacaktı. Makariosla Kü- çükün yüksek menfâatleri, sadece Commonwealth işinde bırleşmıyordu sadece iktisadi yardım işinde de bir- leşmiyordu. Artık, iki eski düşmanın iktidarda kalmak için de menfaatleri birdi. 20 HAVACILIK Kazalar Caravelle faciası ride bıraktığımız haftanın başın- da salı günü, geceyarısına iki- buçuk saat kala, Adana Sivil Hava Alanının durumu cidden görülmeğe değerdi. Saat 17.30 da Kıbrıstan ge- lecek THY nın -ART- uçağı ile An- karaya ve İstanbula gidecek yolcu- lar sabırsızlık ve asap — bozukluğu içinde saatlerden beri beklemektey- diler. Saat 13.30 da Dakota tipi çift pervaneli Art uçağı — Kıbrısa müte- veccihen havalandıktan sonra, Si- lifke üzerinde — kısa mesafe telsizi yandığından geri dönmüş ve Adana- ya kazasız belâsız fakat müşkilâtla inebilmişti. Ankaradan tahrik edilen diğer bir Dakota, çift pervaneli Bas uçağı, Artın yarıda kalan seferini tanbula gitmekten vazgeç!" — Bayan Hava Alanı civarında 42 dakika önce bir uçağın — düştüğünü ve hiç kimsenin kurtulamadığını öğ- rendi. Kara haber alanda bekleşen Ankara ve İstanbul bitenlerden maneviyatları miş olan yolcuların ekseriyeti, letlerini derhal iade ederek, arkala- rına dahi bakmadan oradan uzak- laştılar. "Kıyamet kopuyor!"” Aynı meşum gece Ankaraya 13 ki- lometre mesafedeki 40 haneli, 250 nüfuslu Karacaören köyü sakinleri, ağıllara topladıkları hayvanlarını son bir defa gözden geçirmişler ve yat ğa hazırlanmak maksadıyla toprak Caravelle'in kazadan Hayrolmayan encam.. tamamlamak üzere yola çıkmıştı A- lan idarecileri kesin ve malümat veremediklerinden, münâkaşalar kendisini — göstermişti. Yolcular, Artın Kıbrıstan dönmesini beklerlerken çalan bir telefon zili, gergin havaya tuz biber kattı. Se- miha Koçer isimli üç çocuk anası bir İstanbul yolcusu, Ankaradan aranı- yordu. Bayan Koçer, erkek kardeşi- nin perşembe günü yapılacak düğü- nü için seyahati göze almıştı. Ara- yan, Bayan Koçerin uçağının Anka- radaki tevakkufu sırasında kendisi- ni karşılamak için Esenboğa Hava Alanına giden diğer erkek kardeşiy- di. Sesi son derece heyecanlıydı, "A- man ablacığım" diyordu. "gel sen İs- sonraki hali.. damlı evlerine dönmüşlerdi. Hava karlı ve yağmurlu, gök hafif sisliy- di. Rüzgâr esiyor ve soğuk ilikleri donduruyordu. Saat tam 20.48 de, eteğinde bulundukları Sarpbel tepe- sinde seri halinde tarrakalar duydu- lar. Sarpbel tepesi ateş içindeydi. Mu- azzam alevler, kasvetli gecede alçak bulutlardan aksediyordu. Sanki yer ye rinden oynamıştı. Dünyanın başlarına yıkıldığını zanneden köylüler deh- şetle ayağa fırladılar. Çocuklar fer- yada başlamışlardı. Yaşlılar "Kuy- ruklu yıldız duştu iye — bağırdılar "Kıyamet kopuyo Köylülerden, cesurları tecessüsle- rini yenmek maksadıyla hadise ma- halline gittikleri zaman, Amerikalı- ların "Boeing -707" si, İngilizlerin AKİS, 27 OCAK 1960