— Tiyat Üzerine -0 tanhte mektup me- İ ._,_boyle bir mektup YURTTA OLUP BİTENLER toplantwmnn tamamıle câhilidir” in basın toplantısında tupta voktu. Bu cümle- l muhalewe mensup Üye adedi bakımından bu tertip 1955 At- lantik Konferansı kararına ay kmdır ibaresi alıyordu. Bundan ger böyle bır dâvetiye hsi ndeıeb ln— ekin bi: 21 toplantısında ©o duğu mektub / te neşredilene nazaran mantık bakımından — biraz Zzayıf olduğu dikkatli kimgeleri ö zünden kacmıadı. Şöyle ki mektupta da muhalefetin Kongresinde “söyleyecek bir sö uldugu iddia ediliyordu. Gülek, bu “söz'Ü duyuracak muhalefet temisil- cilerinin kongreye katılmasını temin için kaleme sarılmıştı. Halbuki mu- halefeti Nüvit Yetkin tenisil ediyor- du. Yetkin, pekâlâ muhalefetin sesi- ni Atlantik Kongresinde duyurabilir- di. O hâide Atlantik Kongresi Baş- kanından, muhalefet temsilci- niçin ıhtiyaç duyulduğunu izah etmek lâzımdı. AKİS'te çıkan mektup bu bakımdan mantıki ıdi. Yegüâne mu- halefet tembilcisi Nüvit — Yetkinin “dil bilmemesi ve milletlerarası top- lamıların tamamile câhili” bulunması dolayısiyle, muhalefetin sesini duyur- masına imkân Yyoktu. O haide “dil bi- len, milletlerarası toplantıların âda- bıina vâkıf” muhalefet temsilcilerinin Köngreye katılmalarını temin etmek 1âzımdı. Gülek versiyonunda bu esbabı mu- cibe olmadığı için, mektup, biraz boş- lukta kalıyordu. Mektubun muhata- SA Meclis Grupu Başkan Vekili toplantıya katılmıştıı lefetin görüşlerini pekâlâ o aksetti- rfbılıı Neden ille de baışka temsilci- in kongreye çağırılmasını istiyor- lar' diyebilirdi. ektubun yapısındaki bu mantık hafi iri ağır şekilde itham ettiği iddia olunan parti arkadaşı Nüvit Yetkin hak- kında bir iki sitayişkâr cümle sarfet- mekten kaçınmasıydı. Gülek, “Yet- kini mcılecek birşey yazmadım” de- mekle yetind € H.P. Genel Sekreteri -muhte- vası ne olursa olsun- yazdığı mektu- bun Atlantik Kongresi Başkanı Mr. Fens'in eline geçmediğini iddia et- mekteydi. AKİS'in evvelce — yazdığı g&ibi. NATO Parlâmento Gruplarının Daimi Komisyonunun 9 ve 10 Tem- m e köşkünde yaptığı top- lantı. dolayısiyle İstanbula gelen Fens'ten yle bir mektubun eline geçmediğine dair imzalı bir vesika al- mıştı. Basın toplantısında anlattığına göre, Gülek, yazdığı bir mektup ve- sile ittihaz edılerek yapılan hbâzı neş- selesi sadece Akşamda ve Gülekin aznıadığını açık- yan beyanatıyla birlikte yazılmış- Marsık Kokusu l ir “pazarlıkçı” — kendisini müdafaa ediyor: “Bu ne hassan burundur ki Başbakanla yaşpıkan bir göruqınedı—n hemen pazarlık kokusu alıyor Usül eski ve iptidai. Sen di- yorsun “Mangal tahtası”, o an- kamnak istiyor -ve istiyor ki her- kes öyle anlasın- “Ba._vram haf- tası”. gazetecinin Başbakalnla konusmasından tabit ne olur? Tabli olmayan — konuşmaması. Oıııı. itiraz eden mi var? ma “pazarlık” a gelln(-o.. f'—tadın muteber € n mülâkattan bir evvelki ve bir sonraki fıkraları da cubu.. Hi hassa» burun? İspatı- yol vezlesine tutulmuş 0lsı:mıı, nmaazallah burnunuz düşe Gşer t tı- Fense yeniden bir mektup yaz- Bu mektubu Hiltondan posta- miıştı. ya vermek Üzereyken -Dünya ne ka- dar da küçük!- karşısında Fens'i görmüştü u bu iddia da biraz garip- ti. Nhlletlerara.sı toplantılarda tema- yüz eden Gülekin. tarihi çok daha ev- velden kararlaştırılmış olan bu top- lantının 9 ve 10 Temmuz günleri İs- tanbulda yapılacağını ve komisyon başkanı Fens'in de o tarihlerde İs- tanbulda bulunacağını unutması tu- haftı. Unutkan olmamakla tanınan C. H. P. Genel Sekreteri, görmek i in çırpındığı Mr. Fens'in o günlerde anbulda bulunması lâzım geldığnm unutmuştu... Güleke göre, Mr. Fens, hâdiseyi bğrenlnce “irkilmiş”, hâdi- seyi “gayri ahlâki” bulmuştu. Bunun üLenre derhal Güleke hitaben bir ya- zı yazarak, Gülekin yazdığı mektup- la.ı-ın eline geçmediğini — bildirmişti. Hollandalı mütekait Albay, bununla da yetinmiyerek Güleke Ââdeta bir “bonservis” vermişti: “Sizin kendi- Özenti tuii.ırdan bahsedilmeğe başlan- Meseleyi duyan Iııonil huy- retle kaşlarım kaldırdı ve: ı yok canım, dedi, ben hic böyle bir mektup alma- | dım. Bu, tamamile uydurma...? | nizi müşkül duruma sokacak veya herhangi bir kinisenin şeref ve hay- siyetini kıracak bir mektup yâzebdi- leceğinize ihtimal dahi vermemekte- yim” tarzındaki cümleleri Kocka tür- lü izaha imkân yok GüÜülek bu iki m0ktubu okudukt.an emniyeti dâvası katıldı. Anayasanın teminata bağladığı ve Türk —Ceza Kanununun 3 seneye kadar cezalan- dırdığı muha kalkmış mıdır? Vata tupları acılıyor mu? Telefonlar dın- leniyor mu? v.8. v.s.... Bu noktada da bir ganpuk var- dı: Gülek Mr. Fens 10 Temmuz 1959 da konuşmuştu. Yam o tarihte, ne varmadığını öğrenmişti. Akşanı gazetesi de “bu mektup Başbakanın elinde” divordu. Demek ki Gülek 10 Fens'i “irkilten” ve “gayrı ahlâki” diye bağırtan böyle vahim bir meselede Gülek, H. P. Genel Sekreteri Gülek nasıl olmuştu da sus- muştu? Nasıl olmuştu da hayati say- un maralı mevkiini işgal eden niilletvekili ancak 20 gün sonra can- hıraş bir feryat koparmıştı? Haklı olduğundan emin lâlettayin bir ada- mın bile, böyle bir dunımda susnlası garip. hem de çok garipti. Gülekin 20 gün rötarlı ithamı ha- kikaten vâhimdi. Yeryüzünde mevcut hiç bir iktidar -polis İngilterede bi- zaman zaman bu met ara baş- vursa da- vatandaşların mektupları- nin açıklığı isnadım kabul edemezdi. Netekim Çarşamba sabahı Vilâyette Başbakanla konuştuktan sonra, Ulaş- tırnt mektuptan resmi makamların hiç bir surette haberi olmamıştır. Olma- sına da imkân yoktur. Hâl böyleyken mektubun postadan alınarak tahrıf edildiğinin ifade edilmesi düpedüz bir iftiradır”. Kurbanoğlu, adli makamların da işe el koyduğunu söylüyordu. Mektu- bun postadan alınmadığı hususunda- ki bu kati tekzibe ilk teşekkür eden adam, Perşembe günkü beyanatıyla Gülek oldu. Basındaki mantık seferberliği de bu sıralıırda başladı: Noksan bir dosya Üüzerinde ve ba- zan “hlssî bir mantık” ile yapılan bu zekâ denemeleri, ekseriya çok eğlen- celi keşiflere müncer ol u. Me- selâ “falcılık ve dedektıflıkten nef- ret ettiğini” söyleyen bir gaze dektifliğe çok ihtiyatlı bir şekilde başlıyor ve “Kasım Gülekin mektu- -—_ı&—-ı—ı 5 dem —