“ : - ——— —ç —ame —— ŞA ĞÜ A DÜNYADA OLUP BİTENLER başkanları tarafından gid uzlaşmıa: zemininin bulunm nın yerine gelip ge*mcdıgım k tırmaktan ibaretti. Başkan Eı—u—nho- wer, daha gecen haftanın ortasında verdiği beyanatta. bu şaârtın hens*'/ gerçekleşmem'ş olduğumu söylemiş, zirve toplantısına gitmek ktin erken olduğundan bahsetm Krutcef'in Amerikaya d bundan ileri gelmekte dh yı böyle bir harekete sev kukn aıml n tarafından verilen muhtelif beyanat- ların bunda röol oynamış olması cok muhtemeldir. Hakikaten, baslangıçta- ki atışmalarıdan ve d*pîon atik boksa maçlarından sonra. i devlet a- damı arasındaki münw—sbet!mde mu- azzam bir dürelme olnriş. Krutcef, sbzler nde ve hâreketlerinde çok daha mamıştır. Bu durum kar rTikan diplomasıqmın ins al yet Başba- kanını Amerikaya dâvet etmekle, Ei- olması akla gelebilir. Sov senhower, başlangıctaki münasıyla “zirve toplantısı”nı kabul etmış olr 'ı- makta, fakat aynı zamanlda da bir “zirve görüşmesi” hazırlumı, hu- lunmaktadır. Şimdi asıl mesele, böy!le bir hare- ket karşısında İngilterede, Frgsada ve Almanyada meydana gelec olan tepkilerdir. “Dünya barışını kurtaran " Ünvanını eknden kaptırmak ve işin bu safhasırıda -hele İngiliz dip- lomasisinin Cenevrelde sarfettiği mu- azzam gayretlerden sonra- saf harici tutulmak Macmillan'ın hic hosıına git- miyecektir. Bityüklük ve prestij pe- şinden kosan General! De Gaulle'ün de suratını büsbütün asacağını tahmin etmek güç değild'ir. Zirve toplantısı meselesinin kestirme voldan hâlledil- mesi, Adenauer taraftarlarını da müt- hiş Üzecektir. Siyasi iktidarlarını Do- gu-Batı arasındaki gerginliğin de- vamına bağlayanlar ve her türlü ya- kınlaşma hareketini baltalamağa ça- hşanlar, hâdiselerdeki yeni gelişme- lerden herhalde memnun olmayacak- toplantısına gidilip gidilmiveceği ha- ktkaten merak edilmeğe değer mese- lelerdir, ıık Kisenhower İyi rüöyet sahibi İran Şek: nş:ıh n dedikleri | b yazetesi Ie Mon- haft Şahı Mu- Za Snıı Pchbevi ıle yapıl- İ ıit neşretti. Gazetenin Rouleau'nun İranlı hü- h ısi uhabiri C Tahrandan bıldırdıklen Rıza Şah Pehlevi “Çultucak buşka yer yok mu?f” RUmJa*m mem!eknt idaro echş tarzı hakkın imdiye söylenenleri teyit etmckteydi. Yra sız muharriri yazısına “İran demek, Tahran demek; Tahran demek de Şehinşah demektir” sözüyle başlamakta ve aslında müba- lâğalı gibi gözüken bu hükmüÜn bir ha- kikati itade ettiğini belirtmektedir. Gerçekten bugtin Şnh butün 'demok- indedir. Kendisi Bakanlar Kurulunun mühim toplantılarına başkanlık et- mekte, hükümetin dış siyasetini çiz- mekte, memleketin dahili emniyet meseleleriyle meşgul olmakta, İkti- sat Konseyinin toplantılarına katıl- makta, yüksek memurları, generalle- ri tâyin ve azletmektedir. Şehinşa- hın devlet işterindeki mutlak hâkimi- yeti o derecedir ki, geçenlerde Başba- kan Dr. İkbal, İran Meclisinde soru- lan bir suale hemen cevap veremiye- ceğini ve bu hususta htikümdardan direktif almak mecburiyetinde bulun- duğunu itiraftan çekinmemiştir. Her işle yakından alâkadar olmak ve otoritesini her yerde duyurmak me- rakı yüzünden, Şah uzun müddet ça- lışmak zorunda kalmakta, günün 12, hattâ 14 saatini işinin başında geçir- mektedir. Tabil, arada sırada, Hazar Denizi kıyılarındaki şâhane sayfiye yerlerinde dinlenmek ve Tahrandaki sıcak günlerin acısını çıkarmak da ih- mal edilmemektedir. Nitekim, Le Monde gazetesintle neşredileti mlilâ- kat da, aynı denizin kıy'larında bulu- nan meshur Ramsar Sarayının havuüze la bahcelennde verilmiştir. Rouleau'nun ifadesine göre, Şah, bugünkü hâliyle, hakik! yaşın- dan, yani kırk yaşından çok fazla göstermektedir. Saçlarına ak düş- müş ve omuzları hafifçe çökmüştür. Gözlerinde derin bir hüznün ifadesi okımmakt adır. ar Saravmdaki yalnız adam, mî!stakbel evlenme projeleri hakkın- vrupa basınında çıkan bütün habc'r!enn asılsız' olduğunu söylemiş- tir. Muhabir bumun Üzerine, hiç olmaz- Başıma hlc beklenmedik bir kaza ge- lebilir. Bir taraftan da, memleketi 18 yıldır velıahtsız idare ettiğimi düşü. ü gençlıkten bahsetmek lüzumunu his- tüğini “beklen med k kaza”nın ma olabıleceğ1m veya “birkaç ayın gö- nunda" ncler tasarlandığını araştır- Nııhm ıınığı taşlar u mühim mülâkat sırasında, İra.nd ki toprak reformu mesele- ainden ve takip edilen yatırım politi- kasından uzun uzadıya bahsetmiştir. AKİS, 4 AĞUSTOS 1959