taya atıldığından beri, aylardır ecir sınıfının okşanması, patronların sin- dirilmesi fikri ileri suruluyordu E- cir sınıfını hapse atmak -bütün bü- yük gazetelerin çıktığı Istanbulda hapse atılan kimse yoktu ya- mese- leyi halletmiyordu. Hapse giden her ecirin yerini bir başkasının almas mümkündü. Zira bu hal karşısında ecirler içlerinde vazıfelerını rını duyuyorlardı. me"yi duşunenler karşılarında "şah- lanmış"ları 'buluyorlardı. Bütün iş, patronlardaydı. Damoklesin kılıcının soğuk çeliği patronların — ensesine değdiriliverince ortalık süt - liman olacaktı. Geçmişteki misaller de bu görüşü teyid ediyordu. Patronlar ile anlaşmak ise, kadife eldıven giydi- rilmiş bir demir yumruğa sahip o- lunca, zor değildi. "Gizli Pazarhk" hiç degilse kısa vâdede ve bazı ga- zeteler için bu görüşün yanlış olma- dığını teyid etti. Pazarlıktan sonra Aygünün evindeki toplantının er- tesi günü, patronlar Hürriyet ga- zetesinde bir araya geldiler. Akşam, Havadis ve Yeni İstanbulunkiler ha- r,ç, bütün patronlar toplantıya ka- tıldı. Cumhuriyeti Cevad Fehmi Baş- kut temsil ediyordu. Başrolü bir ne- vi motor vazifesi gören ve bu işi be- nimseyen tecrübeli Falih Rıfkı oy- nadı. Menderes ile yapılan konuşma hakkında izahat verdi. Daha sonra i tecrubesıne dayanarak" yapmak gerektıgını anlattı. tıda alınan kararlara göre, ya: leri müdürleri, Muhalefetle alâkalı haberlerde 1stışareler yapacaklar ve mümkün Oo u kadar Nasrettin Ho- canın kuşuna benzeyen veya — suya sabuna dokunmıyan tek metin kul- lanma yoluna gideceklerdi. ğın fiili sözcüsü hâline gelen Dün- ya gazetesi bu işi canügönülden be- nimsedi ve biri yaşlı, dıgerı genç iki patronu "Koordinasyon" hizmetini üzerlerine aldılar. Ankaradan gelen Muhalefet haberlerini, Dünyada biz- zat Bedii Faik alıyor ve onları "ha- va'ya uyduruyordu. Falih Rıfkı ha- berlerin nasıl aksettirilmesi lâzım geldiği hususunda diğer gazetelerin yazı işleri müdürlerine telefonlarla direktifler vermeyi — deniyordu. Bu gayret birçok yazı. işleri müdürünün -meselâ Cumhuriyetten Ömer Sami Coşarın- protestolarıyla — karşılandı. Vazifelerin icaplarını dirayetle yeri- ne getiren ve patronlarından direk- tif almıyan yazı işleri müdürleri çok aha az selâhiyetli kimselerin emir- ler vermeye — kalkışmasını — isyanla karşılamışlardı. Gösterdiği gayret, çalışkanlık ve şevk sayesinde uzlaşma hareketinin rakipsiz lideri hâline gelen — Falih Rıfkının ısrarla muhatap olduğu su- al şuydu: "— Hükümetin vaadlerini yerıne getireceğini nasıl temin edersiniz Atayın şık cevabı: "Bir hafta susmakla ne aybed rsiniz? Hiç bir şey elde etmezsek bile, belki şıddet AKİS, 16 HAZİRAN 1959 İkna Kabiliyeti azı yazarlardaki son aleyhtarı kesildi. Ama kim Paşam "hidayete erme" mazsa, susup oturmasını dahi bilmeyenlerden in şidde " diye ortaya çıktı ve istifadeli dersler vermeye başladı. hâdisesinden sonra hiç ol- Bedii Faile şiddet ti? — Muhalefetin şiddeti! "Hayır, İnönü şıddetten vaz geçmeliymiş, şiddetle bir şey elde edilmezmiş, halbuki şiddetsiz de mücadele edilebilirmiş! Kendisinden bahsetmesini pek se- ven genç yazar çalımlı bir eda ile "bakın bana" ilâve e Ben gazetemin paralı yapıyorum? — Alâkadar bana kâyet ediyorum. — Radyonun rum! Ana davaları terketme, kuru., me gelip bir - tekzip haksızlıgına savaşının — malzemesi zorlama olmadığım da pek mek midir A ugrıya iyi Fikir - savaşı!.. Turkıyedekı rek olgunlaşması, yalnız bunu meydanlarda tir. ki, dun b n doğru, tamamen aksi f kırlerle rol seçime gıreceklermş gibi durmaksızın bu Si — verip üstünde tutmaları -başkadır. ikinciden yıgınları yorulup, usanabilir. Ve geldiği an, pekâlâ bırleşebılır/ Kendıne guvenenlerın bin Dâvasına inananların, bin devam etmemeli m Ne mıyım ? Yazık, Öyle ya, şoyl "Beni hapıs de ettiler. Ben o dar saf iki te, sıra bende sayılmaz ilânlarını bakana şikâyet ediyorum değil de memurlarına hak veriyor; gülüyorum ve okurlarınla şi- kapısını omuzlamıyorum, k falarımızı iyoruz; yapmasının — keyfine biliyoruz. delikanlı mümk, r gün estırmek, 1946 muhalefetinin eseriydi. olmadığını değiştirmişlerdir. di — içleri Birincisinin faydasmda şüphe — yok!.. devamlı fayda sağlamak mümkün bi kavgadan daha kahredıcı zorlamadan daha öldürü polı'tikamızda bir — türlü anlaşılmayan ve görülmiyen Bedii laik kendisi hakkında en ikna edici faslı unutmuş. iydi? od j Ortağını, benim dan af diledi, yazdıklarımızda yanıldığımızı söyledi, i haftada çıkıverdim. Hattâ bu rama dair tefrika tefrıka yazı bile yazdım. Şimdi ortağını Alla, da dedi ve şunları radyoya almadıkları zaman, ne rmıyor, — yahut stüdyolarınıÖ bas- kazıdılar, bütü ve zevkine Acaba ana düâvaları terket- demokrasinin serpile- ündür!'.. — Bir havasını Ne garip tatbik edenler, bugün Siyasi — partilerin — yarın inden çalış aları - başka, halka heye ve helecan platformunun ma halk ile seçimin, gelişip seçim söyliyenlerle, değildir. usancın - başladığı Nihayet an tebessümü!.. rücü sü üküneti!.. — İşte u!. Aylarca, senelerce mi yattım? hücum ettiğim adam- bunları geri aldı, iki -haftalık mace— başa, deri mucadeleden m Allah, bu idealden,, vaz mı geçmektir? İşte ben aslanlar gibi 'ortada değil miyim? Ne ya- palım-, her lsmet Paşa da her halde " tedbirlerini geri bıraktırırız" — olu- yordu Balayı gazeteleri nlaşmayı Yeni Sabah, Vatan -fik- ra yazarları hariç- ve — bilhassa birçok okuyucunu H. rganı sandığı Dünya, "Kraldan fazla kral- cı" bir zihniyetle tatbik ettiler. Ga- zeteciliği çok şeyin üstünde tutan ve bu mevzuda pat Ercüment Karacan tarafından desteklenen Ab- di lpekçının yazı işleri müdürlüğü- nü yaptığı Milliyet, rüzgârların pek kıpırdatamıyacağı — yerleşmiş, Cum- huriyet ve hareketli Akşam yeni mü- nasebetlere pek ayak uyduramadı- lar. Hurrıyet eski Hürriyet olarak kaldı. Mamafih Dünya. — Vatan ve Yem Sabah -ki Çarşamba mülâkatı- na kadar Muhalefetin en cansipera- nesini yapıyorlardı- bir gece içinde kürk değiştirdiler. Başbakan, sadece yüzde 10 İktidar haberine ve hattâ yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır, bizimki Paşada akıl olsa o da böyle yapardı. def! , a'e böyle.. İsmet Kesin şiddeti efendim, kesin şid- 'siddet"i hemen kesiverirdi. tenkide razı olmuştu. Gayretli gaze- teler yüzde 40 hududunu fersah fe sah aştılar. Meselâ Dünya C. nin Parti Meclisi teblıgıne -13 Ma- yıs Çarşambadan evvel bu gibi ha- berler manşete çıkarıldı— sankı mev- cut değilmiş gibi yer vermedi. Daha mühimi haberler sansürden geçiril- meğe başlandı. Bölükbaşının ismi, sırf arabuluculuk sıfatım takındıgı için buyutuldu Tahrifçilikte mahzur görülmedi: "İşte Meclis! — Gelsinler konuşahm başka arabulucuya ne lü- zum var?" şeklinde konuşan İnönü. Meclis dışında her türlü arabulucu- luga teşneymiş gibi takdim olundu. "Ca mal emniyeti" gibi herşe- yin üstünde bir dâvanın savunması- nı yapan ve B. M. de sesini du- yurmak için çırpınan C. H. P., ga- zete sütunlarında Meclisin çalışma— larını baltahyan bir "mızıkçı" ola- rak gösterildi. 7