YILLARIM le ve Edip Servet Tör yeni usulün ilk mezunları ara- sındadırlar. Zaten kurmay subaylığına ordudan nam- zet seçmek yolu, açıldıktan sonra, yetişme usulü daha normal hale gelmiştir. "Erkânıharb sınıflarından bir hatırayı da belirt- mek isterim. Bağdatlı ve Şamlı sınıf arkadaşlarımızla dostça geçinirdik. Milliyet alınganlığı daha —ziyade Şamlılarda farkedilirdi. Fakat tehlikeli sayılacak ze- hirli bir şekli görülmezdi. Askeri hocalarımız ciddi a- damlardı. Onda dokuzu bize iyi öğretmek için, husu- siyle hamiyetleri üzerinde şüphe bırakmamak için ce- saretli ve dikkatli davranırlardı. Zaten o devirde hafi- ye takımı bizim hocalar arasında kalmamış gibiydi. Erkânıharb sınıfındaki hocalarımızla hayatta da arka- daşlık ettik. İki Alman ve bir Fransız Generali hocala- rımız vardı. Meslek dersleri gösterirlerdi.. Bu Alman hocalarla gelmiş olan İmhof Paşa isminde biri de biz Harbiyede iken tâyin olunmuştu. Çok hareketli olan bu general mektepte tesir bırakmıştı. İmhof Paşa memleketimizde uzunca zaman kalmış, Türkçe öğren- miş, takdir kazanmıştır. "İmparatorluk orduya Avrupadan asker? mütehas- sıslar getirmeyi uzun zamandan beri âdet edinmişti. 1800 senesinden evvel bile vakit vakit ordu saflarında Fransız subayları görülmüştür. — Almanyanın en kıy- metli Erkâmharb Reisi Mareşal Moltke, yüzbaşı ola- rak, 1839 senelerinde bizde 'bulunmuştur. İkinci Abdül- hamit zamanında askeri sistem ve talim esas itibariy- le Alman modeline göre kurulmuştur. Gerek teşkilâtta, gerek askeri tahsilde Fondergolç Paşa çalışmıştır. Za- manın ihtiyacına göre kültür ve teşkilât -mütemadiyen ıslah edilmediği için bu ıslahatın hepsi 1907-8 senelerin- de aşikâr bir surette eksik kalmıştır. Askeri mekteplere devam için vakit vakit teşvik yapılmıştır. Biz Har- biyedeyken talebenin sınıflar ilerledikçe artan maaşla- rı vardı. Bu maaşlar muntazam verilmediği için yarısı birikirdi ve subay şahadetnamesi aldığımız zaman eli- mize toplu olarak 40, 50 lira geçerdi. İlk subay İhti- yaçları bunlarla karşılanırdı. Erkânıharb sınıflarında biriken aylıklar, tabii daha fazla tutardı. Erkânıharb subayları mektepten yüzbaşı çıktıktan iki sene sonra otomatik olarak kolağası rütbesi alırlardı. Mesleğin suni teşvik tarafları tekâmül arasında tabiatiyle lü- zumsuz kalmış, ancak kurmay subaylığın ehemmiyeti ve geniş kültür ihtiyacı daha niyade artmıştır. "Biz Akademideyken, 1905 Rus - Japon seferi ol- muştu. Mektebin her sınıfında sefer, heyecanla takip edilirdi. Okuduğumuz dersler ve hazırlandığımız mes- lek için büyük ölçüde tatbikat karşısındaydık. Pek güçlükle malümat alabilirdik. Büyük ecnebi gazetele- ri bulmak nadir ve zor bir fırsattı. Hocalarımızdan bi- ze anlatmalarını ısrar ile isterdik. Hangi sınıfta hangi hoca bir şey anlatmışsa hemen öğrenirdik. "Mektepte çok alâkadar olduğumuz seferleri bize göstermezlerdi. Pek müteessir olurduk. Üç sene Er- kânıharb sınıflarında bize 1876 - 77 Rus seferlerini 0- kutmamışlardı. 1854 - 55 Kırım seferinden bile ancak pek mahdut misaller geçmiştir. 1897 Yunan seferini de cereyanı ve tenkidleriyle göstermemişlerdir. Bu hal. AKİS, 31 OCAK 1959 YAZAN: İSMET İNÖNÜ İsmet Bey (sağdaki) babası ve kardeşleriyle tabii, hocaların ihmalinin değil, devrin siyasi âdetinin neticesi idi, pek gücümüze giderdi. O zaman Fransada neşrolunan- ufak kitaplar serisinden Gazi Muhtar Pa- şanın hareketlerini, Gazi Osman Paşanın Plevnesini na- sıl hasretle öğrenmeğe çalıştığımızı hâlâ heyecan ile hatırlarım. Gene çok alakadar olduğumuz yakın sefer- lerden biri Sırplarla Bulgarlar arasında olan muhare- be itli. Bulgarlar daha ilk devirlerinde Sırpların taar- ruzuna karşı kendilerini müdafaa edebilmişler ve ba- sanlarının en kıymetlisi olarak nefislerine güven ka- zanmışlardı. Bunları bize mektepte niçin göstermedik- lerini bugüne kadar anlıyabilmiş değilim. "Erkânıkarb yüzbaşısı olarak kura ile 2 nci Ordu- ya, yani Edirneye tâyin edildim. (Bu hatıratın her hakkı mahfuzdur. Kısmen dahi iktibas edilemez.) 15