31 Ocak 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

31 Ocak 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sırrı Atalay Doğru söylesen... "Ben otomobilimde limon da taşı- -ım, diyen C. H. P. li bakana ya- pılan hücumlar hatırlanmaz olur muydu? Gazetelerde çıkan karika- türler, yazılan yazılar, "Biz ıktıdara gelince araba saltanatının kökü lınacaktır." diyen beyanlar, makam otomobillerini büsbütün — kaldırma teklifleri hatırlanmaz olur muydu? Ş Makam otomo- billerini kaldıracağız." derken, o za- manki makam otomobillerini kas- detmişti. Nitekim o zamanki moda- sı geçmiş makam otomobıllerı sim- di ortada yoktu Onlar "kaldırılmış”, yerlerı 59 model Cadıllac lar Buick' ler alınmıştı D. P. kam arabalarında limon taşınabılmesme şimdi de aleyhtarda Gerçekten bu devirde arabalarda limon — taşınmı- yordu. Meselâ pasta taşınıyordu -Bayan Tevfik İlerinin — sabahları Hülya Pastahanesinden seçtiği pas- talar gibi- hulahup çemberi taşını- yordu -geçenlerde bir sabah Büyük Sinemanın önünde park eden Yar- dımcının arabasında goruldugu gibi-, çocuk taşınıyordu — -sabah 8,30 öğleyin 12 de, 18,30 da akşamustu 16 da Ankara Kolejı onunde sıraya giren arabalar gibi 3 yordu- Sırrı Altayın bahsettıgı 024 numaralı arabanın İzmirde taşıdık- -arı gibi-. Ama doğrusunu söylemeli limon taşındığını gören - olmamıştı. D. P., bu limon meselesindeki itira- zına, herhalde sadakatle bağlı idi. Onun için D. P. liler Sırrı Atala- yın otomobiller Üüzerindeki hassasi- yetine hayret ettiler. Maliye Bakanı Hasan Polatkan meselenin büyütü- lecek bir şey, olmadığını, munakale ihtiyacının sadece basit bir kur far- AKİS, 31 OCAK 1959 kından 1ler1 geldıgını söyledi. Gerçi Hüseyin Balık bu "basit kur farkı" için, "Pekâlâ, böyle bır fark olunca, iktifa edilseydi, | ye sordu ama, bu mütalâa da, İzzet Akçalın Başbakanlık arabalarına ay- rı bir dokunulmazlık atfeden sözleri karşısında, cevaba bile değmez gö- rüldü. Başbakana elbette arabaların en sağlamları, en bol sayıda verile- cekti, daha az sağlamları, daha az sayıda bakanların emrine verilecek ve bütün bunlar, bu vasıtaları, eşle- ri, çocukları, akrabaları pasta ten- cereleri veya hulahup çemberlerıyle istedikleri gibi kullanacaklardı. İz- zet Akçal, anlaşılan, makam araba- l rıyla, Avrupadaki mahdumların Malıye Bakanhgıma izniyle memleke- kete getirdiği çifte arabalar arasın- da kullanılış bakımından hiçbir fark görmüyordu. Aradaki fark, sadece sağlamlık derecesiydi. Kaş yaparken ırrı Atalaydan sonca münakaşa- S ya giren ikinci C. H. P. li Hüse- yın Balık, bir de büyük lâf söyliye- cek oldu: "Sorarım, dünyanın baş- ka neresmde bizdeki kadar makam otomobili - masrafı vardır?" dedi. i bu sualin cevabı basitti. Pekâlâ bir D.P.li hatip çıkıp, hiç olmazsa Suudi Arabıstandakı Cadil- lac'ları, yahut Dominik Devleti Şeh- zadesinin Rolls . Royce'larını misal gosterebılırdı Ama bu misalleri ver- meğe -herhalde Hüseyin Balık mah- cup olmasın diye- kimse lüzum gör- medi! Makam arabaları münakaşasına müdahele edenlerden biri de -bir başka bakımdan- Başkan Vekili A- gâh Erozan oldu. Başbakanlık oto- mobilleri üzerindeki görüşmeler için yeterlik Önergesi — verilmiş, — fakat Sırrı Atalay usul hakkında söz is- temişti. Hafızası tüzük maddeleri a- rasında, dip notlarına dayanan at- PARAYI VERİP YURTTA OLUP BİTENLER raksiyonlar yapmakta pek iyi işle- yen Erozan bu talebi reddetti. Us- telik Kars milletvekilini bir de â- zarladı: "Her celsede size usul öğ- retecek değilim." dedi. Sırrı Atalay bu defa Başkanın kendisine sataştı— ğını ileri sürererek söz; iste kan bizi mektep talebesı mı zanne— diyor. Bu ne biçim muamele" dedi. Fakat bu isyankâr cevap, rnektep talebesine iki ihtara mal oldu. Bu arada Başkanı yeniden protesto e- den Ali Yaniaras da iki ihtar aldı. Sırrı Atalayın ısrarı, araba sal- tanatına dair daha brşeyler söyle- mek istemesindendi. -Bu talebi oyla- ma ile reddedildi. Atalaya söz hak- kı verilmesini D. P. Grubundan sa- dece iki kişi, Kemal Özçoban ile Şevkı Erker istemişlerdi. Herhalde, dokuz yıl öncesine ait hatıralarını tazelemek istiyorlardı. Bu hatıraları tazelemek isteyen başka kimse çık- madı ve makam arabaları mevzuu —ışı kurcalayanlardan iki milletveki- e dört ihtar verilmesinden başka bir netice vermeden- kapanıp gitti. Düşünen adam anun tasarısının müzakeresi bi- Ktıp, milletvekilleri salondan ayrı- hrken, omuzlarına yetmiş küsur ya- şın yorgunlugu ökmüş, — gözlüklü birinin pek fazla düşünceli oldug göze çarpıyordu. Bu, D ma- kam arabalarına karşı muhalefet yıllardan kalma idealizminin tek banı Halil Özyörüktü. D.P. ıktıdannın ilk kabinesinde vazife almış ve Emni- yet Genel Müdürlüğünün bir resmi arabasını karısına tahsis ettiği ileri sürülerek, bizzat Başbakan tarafın- dan bakanlıktan duşurulmuştu O tarihte D. P., henüz muhalefet 'yıl- larına ait iyiniyet — sarhoşluğundan kurtulmamıştı. Halil Zyörük, sarhoşluğun kurbanı olmuştu. Mü- zakerelerden sonra herhalde — "Bil- seydim, beklemez miydim?" diye DÜDÜĞÜ ÇALAMAYAN

Bu sayıdan diğer sayfalar: