Örümcek Ağı Doğan AVCIOĞLU P. İdarecileri aylardan beri bir örümcek agı örmeğe çalışıyorlar. Ağın ismi malüm: Vatan Cephesi. Ama bu ağ, Devlet Radyosunda okutulan "geç te olsa hakikati gördük, hak yoluna katıldık" istifana- melerinden veya son zamanlarda siyaset yapmağa teşvik edilen İkti- sadi Devlet Teşekkülleri memurlarıyla D. P. kadrolarını kâğıt üzerin- de zenginleştirmekten ibaret değil. Şuraya çeşme ve yol, buraya fab- rika vaadetmekle, orayı kaza, burayı vilâyet yapmakla yetinilmyor. Daha sistemli bir hazırlığın mevcudiyeti aşikâr.. Temel fikir, propaganda. D. P. ileri gelenlerı butun ümitlerini, bazı memleketlerde umulmadık neticeler veren nci asır icadı radyo şebekesının genışletıl- silâha ba glamış bulunuyorlar. O ha mesi, "hizmet cephesi" nin çalışmalarının daha iyi bit seklide halka duyurulması lâzımdır. Gazetelerde çıkan 20 ilde radyo istasyonları kurulac e Devlet ıcraatının tek elden aksettırılecegı haberleri bu perspektıf ıçınde bir mana kazanmaktadır. Radyo, muhalefetin ze- hirlediği beyinleri yıkamak için -G ebells ln dedıgıne gore— hakikaten emsalsiz bir silâhtır. Hele radyonun faaliyeti, bir de e nümayiş- leriyle -meselâ Vatan Cephesi gösterileriyle- desteklenırse.,. a her şeyden evvel, karşı tarafın muzır fikirleri yaymasını Am onlemek zaruridir. Şu bir türlü çıkamıyan meşhur tedbirler, bu espri içinde düşünülmüştür. İdareciler aylardır, bu espri içinde toprağı ha- zırlamakla meşguldurler 1946 - 1950 yıllarında cömertçe vaadedilen cinsten bir demokrasi mesuliyetsin bir muhalefetin ve basının elinde ne hale gelebılecegını, bilhassa mütereddit demokratlara anla- tıyorlar. Partılerın ocak teşkilâtının lağvı, parti kongrelerinin tahdidi, basının yalan için lüzumlu tedbırler olarak sunuluyor. Ta den bir kuvvet şurubu geliyor: D. P. ni adece iktisad?i sıkıntılar yü- zünden' geçici bir sarsıntı geçırdıgı, son istikrar tedbirleri sayesinde -sanki fiyat Istıkrarı ve refah i şeydir- ortalığın gulluk güneşlik olacağı ve buyuk atandaş kutlelerının tıpkı eskiden olduğu gibi, D. P. ye koş cağı belirtilerek kırık maneviyatlar takviye edılıyor İhti- mal zemın hazıl ndıktan sonra, yüksek kadem ler t ensip buyura— cakları gün, meşhur tedbirler, kagıt üzerinde kalm tavizlerle yaldızla arak, "demokrasinin müdafaası" le D. P. Grubundan geçırılecektır. ahküm baz esbabı mucıbesıy— örülmek istenen ağ, aşağı yukarı bundan ibarettir. Vatan Cep- hesi yeni seçimlere kadar bu şekilde kuvvetlendirilecek; söz nihayet seçmene bırakılacaktır. Yeni nizam heveslilerinin seçimler hakkında da fikirleri vardır. Meselâ "dar seçim bölgesi sistemi" onlara pek cazip gelen bir icattır. Sistemin iktidarda olan bir parti için sağlıyacağı avantajlar aşikâr- dır: Bir defa, seçim, bölgelerini kazanma şansını arttırıcı bir şekilde bölmek imkânı vardır. Sonra arkasını iktidara dayayan tek bir ada- yın -hele iyi de seçilmiişse- mahdut bir seçmen kütlesine yaptığı va- adler, bir sürü milletvekilinin bir vilâyet halkına hitabından çok daha tesırlı olacaktır. İktisad? Devlet Teşekkülleri ıdarecılerı, teşkılatçılık ve imkân bakımından, yeni partilerine dar secim bölgeleri içinde daha müessir bir şekilde hizmet etmek fırsatına kavuşacaklardır. Din te- mi daha iyi işlenebUecektir. Doğrusu senaryo bir hayli başarılıdır Kâğıt üzerınde mesela Goebells ten geçec ek not almaması için hiç bir sebep . -Ancal cek ağı piyesinin yazarları bazı noktaları unutmaktadırlar Te- şebbusun muvaffakıyetı, propaga ndanın bir takım inandırıcı fikirlerle ortaya çıkmasına ve cemiyetteki hâkim sınıfların -memurun, subayın, gazetecinin, fikır adamının hıç değilse bir kısmının bu fikirlere inan- mâsına bağlıdır. Eğer bir Hitler, bir Mussolini, bir Peron, bir Franko, bir Salazar İktidarda tutunabilmişse, bu hâkim sınıfların bir kısmını dâvalarına inandırmaları sayesinde mümkün olmuştur. Hürriyet, demokrasi laflarıyla Işbaşına gelen bizim D. P. İdare- cileri, gövdesi üzerinde bir ka fa, kafanın Içınde de bır beyın taşıyan bu kimseleri Vatan Cephesi ağına çekebilirler mkân mı? Vatan Cephesi kampanyası, beceriksiz ellerde şımdıden gulunç hale gelmedi mi? O halde, örülmek istenen örümcek ağının kimlerin üzerine kapa- nacağını kestirmek, güç bir iş olmasa gerek. şında "peki ya ne zaman su tedbir- leri konuşacağız?" diyorlardı. İçle- rinden kimse bu suale müsbet ce- vap veremedi. Meclıs, acele yılbaşı tatiline girerken "Tedbirler mesele- si yılbaşından sonra ko onuşu ulâcak" denmıştı Yılbaşı — gelm geçmış şimdi de "Karaşiden sonr”' lâfı da olmuştu, İhtimal pek yakınd ö "Karaşiden sonra'” ümdinin yerini "Bütçeden sonra?' sözleri alacaktı. D. P. Genel Başkanı hiç şüphe yok sadece Meclis önünde değil Grupta da iç polıtıka lafı edilmesinden hoş- lanmıyordu. Kendi gündemlerini kendileri tâyin edemeyen Gruptaki mutedil Demokratlar bu arada bol bol üzülüyorlar ve C. H. P. li ar- kadaşlarına "sakın bize — benzeme- yin" diye nasihat ediyorlardı. B.M.M. Ol saltanatın yerinde... "B ununadımakamarabasıdır İ- ç e akamın sahıbının aıle- si de gezer. Akrabası da gezi Bu sözleri, geçen haftanın orta- sında, bir D. P. milletvekili, -hem de mutedillerinden biri; İzzet — Akçal- Meclis — kürsüsünden söylüyordu. Mevzu. Başbakanlığa alınacak beş yeni otomobil için ek tahsisat veril- mesi idi. bul edilmiş, fakat para kıymetinde- ki "ayarlama" dan sonra, — ayrılan tahsisatın mubayaaya yetmediği go- rülmüştü. Ek tahsisat, bunun için isteniyordu. Maddeler -Divan kâtiplerinin bil- hassa bu gibi işlerde âdet edin dğ' üzere- makinalı tufek süratiyle Ama C. H. kundu. li mılletvekıl- lerini gtlamadılar. Kars Milletvekili Sırrı Atalay -zaten evvelden hazır- lıklıydı- münakaleye dair tasarının 20 n'ci maddesi okunurken parmağı- nı kaldırdı. Önce Cumhurbaşkanının seyahatlerine ve ziyafetlere dair 600 bin liralık ek tahsisata itiraz etti. Bu maddenin geçiştirilmesinden son- ra da Başbakanlık otomobilleri hak- kındaki maddeyi ele aldı: "Muhalefette iken, resmi araba tahsisatını israf telâkki eden, araba saltanatından bahseden siz, değil miydiniz? Şimdi sadece Başbakan- lik için yılda dört binek arabası, bir jip ,Adalet Bakanına, Dışişleri Ba- kanına birer en son model araba al- mağa nasıl razı olursunuz ? Üstelik bu arabaların hanımları, — çocukları aşımasına nasıl gönlünüz sızlamaz? Yazık değil mi bu memlekete?" de- di. Sırrı Atalay böyle dedi ama ,mü- halefette iken, aynı Meclis kürsüsü- nü, aynı mevzuda çın - çın çınlatan D. P.'li hatiplerde hiçbir hareket gö- rülmedi. Gerçi aradan dokuz sene geçmişti ve hafıza-i beşer -Başba- kanın dediği gıbı- nisyan ile malül ama, bunlar öyle dokuz senede nısyana ugrıyacak hatıralardan ol- mamak lâzımdı. Meselâ "Mecliste, AKİS, 31 OCAK 1959