30 Okuyucu mektupları Tiyatro hakkında er halde Batı memleketlerinde yapılıyor diye olacak, Devlet Tiyatrosu da bır program -mecmua çıkarır ve seyir- . Tabii bedeli mu- mak iein yemin etmişler.. Aman e- fendim o ne İ pa gelmez "ma *kaleler", ne fikir incileri!. Bir sü- rü bos. övme ve övünme Eğ r sahnede tesadüfen — seyredilebilir nun da tadını kaçırıyor. Bu kâğıt israfını, hiç değilse faydalı bir düşünmez- hale getirmeyi hiç mi ler? Cahid Kipınan - Ankara * evlet Tiyatrosu Muhsin Er- uğrulun idaresi altındayken tiyatronun içini dışını âdeta didik- liyordunuz. Muhsinin Devlet Ti- yatrosunun başından uzaklaştırıl- masını AKİS de, ben ve diğer bir- çok tıyatrosever gibi hoş karşıla- madı. Ama o günden sonra AKİS'- de Muhsin Ertuğrulun ayrılmasıy- la Devlet- Tıyatrosunun neler kay- bettiğini - yok eğer kazandıysa, neler — kazandığını - belirten bir yazıya rastlayamadım. Mecmuanın diğer sayfalarına gösterilen itina- nın Tiyatro sayfasından da esir- genmemesini rica ederim. Sahne Gürmen - Ankara * eğerli mecmuanız, — tiyatro p kısmının bir yaprağını naciz T eserimin tahliline ayırmış.. Bu teveccuhunuze teşekkur ederim. r ki kuflu — yazının havası ve 1y1 nıyetı ıle hiç bağdaş- tıramadığım bir resim altı beni bi- raz yadırgattı. Yaşımı olduğundan da fazla büyültmek basit bir zuhul eseri ama, beni kırkından sonra piyes yazmaya başlamış göstermek gerçeğe aykırı.. azıda "usta" ve "sevimli" gi- bi lütufkâr tâbirlerle sözü geç hikâyeciliğimden, neyleyeyim ki çok —önce, yazı hayatına radyo skeçlerı ile başlamıştım "Günün damı" adlı ilk pıyesımı de 1949 da, yani 33 yaşında yazdığım ise tıyatro 11e ilgili kimselerin — malü- mudur. Ne yazık ki, işi gücü bıra- kıp Viyanada iki yıl tiyatro ihtisa- sı yapışım da yine kırk yayımdan biraz erkene rastlıyor. Kaldı ki, kırkından sonra dahi olsa, isim yaptığı — alanın dışında kalem oynatmaya kalkışmak olsa olsa övülmeğe değe Haldun Taner - İstanbul TİYA İstanbul G. Ülkü ile Vasfi Rıza, Güneşe kar mı dayanır ? Ver bir kilo namus! omedi Tiyatrosu bu günlerde do- K lup dolup taşıyor. Hemen her ak- şam kapalı gişe temsiller vermesi dolayısı ile İstanbul Şehir Tiyatro- su idarecilerinin kurumundan yan- larına sokulunmuyor. Herkesin bur- nu kaf dağında. Üstelik bu hal sa- de 1darecılerde değil, oyunculara da sirayet etm e temsil edı— len oyunun dı "Bir kilo namus" Yazarı Refik Erduran. Hani şu tı— yatro eseri veren üç beş genç ve ü- mit bağlanmış yazarımızdan biri. Piyesi seyre gelenlerin üyük bir kısmı, temsil sona erip sokağa dö- küldüklerınde «on derece memnun bir hava ile evlerine gidiyorlar. Za- man zaman bu kalabalık arasında "aman ne güldük, ne güldük" diye konuşanlara, "doğrusu piyes dediğin TRO de böyle olur" re rastlamak mkün Am memnunlar kalabahgının yanı başın— da "E... birader, ısmarlama oyun da bu kadar olur" diye yüzlerini buruş- turanlar da var. Bir Kilo Namusun seyircileri âdeta ikiye bölünmüş du- rumda. Bir yanda memnun bir ço- ğunluk, beri yanda Refik Erduran adından beklediklerinin yüzde birini ulamamış âdeta bir haya rıklığına uğramış bir tıyatrodan an- lar azınlığı. Temsil sonunda hemen her akşam Komedi Tiyatrosunun kapısında bu iki cins seyirciyi gör- mümkün. diye hüküm kesenle— Şayet bir oyunun başarısı seyir- ci çekmek, halkı güldürüp egle ndir- mek ve her akşam kapalı gişe ile temsıller vermek ile ölçülürse, Bir Namus elhak muvaffak olmuş bir oyundur. Yoook, seyircinin, eğ- lencenin, kahkahanın yanı başında daha başka birşeyler de aramak ge- rekirse işte o zaman Refik Erdu- ranın Bir Kilo Namusu için pek par- lak bir not vermeğe imkân ve ihti- mal yok. Bir defa Bir Kilo Namus baştan aşağı suni bir zemin üzerine kurul- muş. Herşey, 1nandırıcı olmaktan öylesine uzak insan ister istemez ilk anda, acaba yazar bu piyesi ya- düşünüyor. Ama oyunu baştan so- a , iki kere seyredınce hiç de böyle bir şeyin olmadığı ve Re- fik Erduranın sadece işin kolayına kaçmakla — yetindiğini görmemek mümkün değil. Üstelik asıl hayret edilecek cihet, Refik Erduran gibi bu işi gerçekten iyi bilmesi gereken bir insanın nasıl olup da bu derece derme çatma bir oyun ve bu dere- ce klışeleşmış esprilerle seyırcı kar- şısına, çıkmağa cesaret ettiği oluyor Edebi Kurulun boyle bir eseri nasıl kabul ettiği, rejisörün bunu oynat- magı neden üstüne aldığı sorulma- ğa dahi değer değil. Zira bu. Şehir Tiyatrolarının şimdiye kadar takip edegelmekte olduğu tutumun — nor- mal seyrinden başka birşey değil. Bu kurul ve bu tiyatrolar sayesin- ARİS, 17 OCAK 1959