kızın adı Gülgün Poyrazdır. 1956 se- nesinde Akademinin kumaş desenle- ri bölümünden mezun olmuştur. O- nun kumaş desenleri sergisine, Te- tim sergisi demek te pek âlâ müm- kündür ama, Gülgün Poyrazın ga- yesi başkadır. O, resmi ve modern- leştirilmiş Türk motiflerini kumaşa sokmak istemektedir. Bu işi başar- dığı takdirde, Türk kumaşı bambaş- ka bir değer kazanmış olacaktır. Ni- tekim seyirci hanımlar onun bu' işi başardığına kanaat getirdiler. Eğer genç sanatkâr desenlerini kâğıt Çr- zerine değil de, kumaşa yapmış ol- saydı muhakkak ki oracıkta satışa başlıyabilirdi. İci Paris damgalı emprimeler giyinmekten usananlar için Gülgün Poyrasın yepyeni desenleri hakika- ten caziptir. Herbir desende mevcut olan konu ve herbir desene hâkim olan renk insanı kendısıne lenek canlandırılmıştır. yesıne alan bir kadın düğünden bir gün evvel ona nasihatlerde bulun- maktadır. panosunda uzanmış yatan kadın ve erkek siluetleri ve anne ile çocuk- ları tekrar edilmektedir. Hayat böy- lece devam etmektedir. Bir başka panoda Mevleviler eski Türk motif- leri ile kucaklaşmış — dönmektedir. Gülgün Poyrazın en ilgi çekici ça- lışması, kilim motiflerinden hazırla- dığı perdelik kumaşlardır. Işte bu- rada genç sanatkâr, eskiye isyan et- miş, daima koyu renkle çalışan ka- palı Türk kadınına, eski bir devrin ur kadınına, zama götürmek istemiş, dıgı kadar açmıştır. Kendisine nun sebebini soranlara gülerek yal- nızca "koyuluğu yenmek istedim'"" demektedir. Morla Yün saltanatı M oda ne kadar degışırse değişsin, senelerden dın gardrobuna yerleşen örgü kıya- fetlerı artık oradan söküp atamıya- caktır. Zaten süveter etek, bugün ar- tık her kadının en çok severek gi- yindiği kıyafet olmuştur. Fakat bu sene yün takımlar günün her saa- tinde kadının şık dolaşmasını sağlı- yacak kadar çeşitlidir. Yani isterse bir kadın sabahın sekizinden akşa- mın beşine kadar, hatta akşamın be- jinden gece yarısına kadar yünden örülmüş elbiseler içinde dolaşabile- cektir. Her saatte gıyılebılecek olan bu takımlar, her kadın tipi için ayrı ay- TI bıçımlerde düşünülmüştür. Sporcu tip bu sene ço a olan muazzam yakalı, eniş. mesamattı, gevşek bluzları, kahn şişle orulmuş aba ceketlerı tercih — edebilecekdir. Hoş bunların yakalarım şık bir broş, bir 25 Yenilmesini Geçen hafta gazetelerden Öğ- rendiğimize göre, Ânkaradaki Mülkiye - Harbiye basketbol ma- çında Siyasal Bilgiler ve Harbo- kuhı talebeleri arasında büyük bir kavga çıkmış. Bu kavgad kırılan — camların fotograflarını gene gazetelerde gördük. Buna benzer bir başka hâdise de, bir ay evvel, İzmirde olmuş ve gene bir spor gösterisi sonunda İise ta- lebeleri — birbirlerini — yaralıyacak şekilde dovuşmuşlerd Bu hava- disler üzücüdür ne yazık ki, bunlar cemıyette hemen hiçbir tepki yaratmadan gelip geçmek- tedir. Spor seven, spor sevgisini yaymağa çalışan birçok yazarla- rımla, milli takımımız filânca ta- kıma yenildiği zaman, sanki ara- da bır ka azanmamız bır surprız de- bu bir* milli felâketmiş gibi dai- ma bir mesul ararlar da, spor ru- huna aykırı, spor gelişmesine en- gel olan bu gibi hâdiselere neden hiç temas etmezler, anlaması güç- tür. Memleketimizde sporun teknik bir mükemmeliyete ulaşması her- şeyden evvel, hakiki spor terbiye- sinin, sporcu ruhunun yerleşmesı— ne bağlı degıl midir? Spor za- ten en büyük faydası en onemlı tarafı bu değil midir? Lügat ma- nasına göre spor, fizik egzersiz- lerin metodik şekilde — tatbikidir ki, bunun gayesi vücut gelişmesi olduğu kadar ruh gelişmesini sağ- lamaktır. Doğruluk, t ve ira- de, enerji kabılıyetlerı sporla ge- lışen kabiliyetlerden ancak birka tanesidir. Esasen milletler arası spor gösterilerinde, olimpiyadlarda en çok bu nokta üzerinde durul- maktadır. Meşhur Wembloy stad- yumunun duvarları "yenilmesini şeffaf mendille, süslemek te yasak de- ğildir ya. Fantezi giyimi kendilerine daha çok yakıştıran kadınlar için de incecik yünlerden yapılmış zarif bluz lar tayyörler, döpiyesler mevcuttur. Çalışan, evde oturan, geniş çapta içti- mai hayatı olan her yaşta kadın ve genç kız için örgü takımlardan daha güzel daha yakışıklı daha genç bir kıyafet düşünmek imkânsızdır. Bu sene çok moda olan buklet yünler, "mohair" denilen tiftik, tweed yünler örgüye yepyeni bir cazibe kazandır- mıştır. senedir görülen mantolar, bu kadınlar ta- Meselâ Böylece birkaç örgü pardösü ve sene Pariste en şık rafından aranmaktadır. Bilmek Jale CANDAN bilmenin yenmesını bılmek kadar mühim olduğunu lerle suslenmıştır. milletler arası bir koşuda seyirci- ler, birinci gelenle sonuncu geleni, yarışı terketmemek soğukkanlılı- ğını gösterdiği için, aynı heyecan- la alkışlamaktadırlar. Maalesef memleketimizde böyle bir kaygu yok. Ne sporcu, ne seyirci, ne spor öğretmeni, e spor se- verler bu nokta üzerinde durup düşünürler. Canımızı tırnağımıza takıp bir meşhur futbol takımını, mağlüp edince bu bize yetiyor da artıyor bile.. Anne ve baba olarak ta, ço- cuklarımızın okul başarılarını na- sıl yalnızca karnedeki notlarla öl- çüyorsak, onların çalışma zevki ve iyi bir çalışma metodu edinip edinmedikleri ile ilgilenmiyorsak, aynı şekilde spor başarılarında da kullandığımız bırıcık ölçü galibi- yetlerdir.. Çocuklarımıza hıçbır zaman. "Aferin iyi mücadele et- tin, bugün kaybettin ama sebat edersen birgün muhakkak kaza- nırsın demeyiz. Hattâ, "Gene mi ildi şakası ile onları utan- dırdıgımız veyahut -kazanmak se- nin hakkındı diyerek-onları yan- lış yola sevkettiğimiz çoktur. Sporcu gençlerin, spor yapanların veya seyircilerin işi kavgaya dök- meleri kadar çirkin ve spor ruhu- bırşey düşünülmez. Ama mâni olacak şey yalnızca ceza değil devamlı bir telkindir. Sporu lügattaki mânası ile ele al- mak lâzım. O zaman hem teknik bakımdan ilerleriz, hem de içti- mai terbiye bakımından kazancı- mız olur. Henüz bir spor göste- risinde yenilmesini bilmezsek si- yenilmesini — öğrenebilir . Bugün sporcu ruhuna her zamandan çok ihtiyacımız var! Ali Hanın sevgılısı olan eski m in- ken Bet celeri mohâir yün- den orulmuş b manto ile çıkma- yı adet edinmiştir. Tanınmış bir Fransız terzisi, "eğer şık olamamak- tan korkuyorsamz örgü giyinmeyi tercih ediniz" demiştir. Bilhassa gü- nün herhangi bir saatinde giyilmek için yapılan küçük elbiselere süve- ter-etek takımını tercih etmek hem şıklık, hem de ekonomik bakımdan akıllılık olacaktır. Bizde dahi gerek çile halindeki, gerek hazır yün ve perlon takımların çok pahalı olması- na rağmen, terzi masrafıdan kurtul- mak, kumaşı zıyan ettirmemek ve yün takımların "moda'"mn kaprisle- rinden uzak kaldığım duşunerek ter- cih etmek mümkündür. AKİS, 17 OCAK 1959