D. P. Sevgili İstanbul u haftanın başında Pazartesi sa- bahı Yeşilköy hava alanı müdürü Ankaradan bir telgraf aldı. Telgraf- ta "Viscount uçagında kıyınetli bir paketiniz var, alın" deniliyordu. A- lan müdürü telgrafı okuyunca pek telâşlandı. Hemen önündeki ahizeye sarılıp sağa sola telefonlar yağdır- mağa başladı. Müdür Bey her tele- on numarasını çevirdiğinde karşısı- na çıkana önce kendisini tanıtıyor, sonra "Başvekil Beyfendi — geliyor" diye haber veriyordu. Anlaşılan Başbakanın Türk Hava Yollarının uçaklarında seyahat ettiği böyle bir parola ile şehirden şehire haber ve- riliyordu. Ankaradan kalkan Visco- unt öğleye doğru İstanbula indiğin- de mutat zevat tarafından karşılan- di ve uçaktan parolalı telgrafta bil- dirildiği gibi Başbakan — Menderes çıktı. Ankarada Başbakanlık binasında D. P. Genel İdare Kurulu âzalarının üstüste toplantılar yaparak son de- rece ! mühim işler konuştukları söy- lendiği bir sırada Başbakanın bir- denbire İstanbula gidişi merak uyan- dırdı. Ama Menderesin İstanbula ni- çin gittiği çabuk anlaşıldı. Başba- kan, eski İçişleri Bakanlarından Şukru Kayanın cenaze merasiminde hazır bulunmak için İstanbula gel- mişti. Kortejin en önünde Koralta- nın yanında Menderes deş vardı. Başbakanın gece Ankaraya döne- ceğini sananlar boşuna beklediler. Zira Menderes bir gece yolculuğu yapmaya pek sevdiği Istanbulda kal- mayı tercih etti. Mutadı veçhile ge- ceyi Parkotelde geçirdi. Bekleyen dervişler aşbakanın bu beklenmeyen yol- ŞCuluğu hatıra ister istemez is- Nnbul D. P. teşkilatındaki kaynaş- mayı getırmektedır D. P. Genci Başkanının bu işi bir hal — yoluna koymak için İstanbula gelmiş olma- sı pek mümkündür. Rivayetlere gö- re altı hafta, bilemediniz sekiz haf- ta sonra gazetelerde gene pek eğlen- celi haberler yer almağa başlaya- caktır. Teşkilâtın baskısı karşısında artık direnemiyen D. P. Genel Mer- kezi, Istanbulda üç seneden sonra kongrelerin yeniden yapılmasına mü- sade edecektir. Vatandaşı mengene gibi sıkıştıran dertlerin, bizzat D. P. liler tarafından dile getirilmesini duymak, hoş bir teselli olacaktır. Hizipleşmelerin açığa — vurulması, bazı grupların kongre salonlarını terk etmeleri, masa ve sandalyelerin havalarda uçması, kitle halinde isti— falar, Genel Başkana çekilecek "ya o, ya biz" — telgrafları İstanbulun hayatına yeni bir canlılık katacak- tır. Ama D. P. İstanbul teşkilâtının arzusu ucuzluk, hürriyet veya huzur değildir. İstanbul — teşkilâtının tek derdi şudur: Kongrelerini yapabil- ıldan beri neredeyse ha- yatiyetini kaybeden ve sonu — belli 10 olmayan bir kış uykusuna yatan teşkilât, artık birşeyler yapmak is- temektedir. Gerçi İstanbulda 18 il- çenin de kongresi yapılmıştır, ama İl Kongresine gitmek bir türlü müm- kün olmamaktadır. Zira yukardaki- ler İzmit teşkilâtında patlak veren hâdiselerin İstanbulda tekrarlanma- sından korkmaktadır. İşte Başbaka— nın İstanbula gelmesinden ' hemen bir kaç gün önce alınan bir karara göre kongreler ocaklardan itibaren yeniden yapılacaktır. Doğrudan doğ- ruya il kongresine gidilmesi fikri, itibarını kaybetmiştir. Aralık ayında — yapılan Vatan Cephesi toplantısı, teşkilâtın Genel Merkeze pek aldırmadıgını ortaya koymuştur. Hattâ o kadar bu toplantıda, Menderes kastedıle— "Muhalefete kızıyorsun, Birinci nerede kaldı? Muhalefet söylüyor. Bırakın biz de kon Bizim de soyleyeceklerımız var. siz mi ? Bi zım de muhalefete cevap- istediğini nuşalım. Adnan Menderes da biz konuşalım!" "Biraz lar var. Onların bazı dert ve 1st1raplarından biz de — müştekiyiz. Biz neden dert ve ıstıraplarımızı ifa- de etmeyelim" diyenler olmuştur. Tekrar sahneye çıkan adam e Ikinci Vatan Cephesi toplantısını teşkilât başka, Genel Merkez baş- ka sebeplerle arzu etmektedir. kilâtın maksadı safiyanedir: Başkana dert ve ıstıraplarını duyur- mak istemektedirler. Genel Merkez ise bu safiyane arzuların tam ter- sini düşünmektedir. Grupça — seçil- miş, vazifelendirilmiş bir Tedbirler Komisyonu vardır. Fakat bu komis- yonun hazırladığı rapor, — beklenen rapor olmamıştır. Genel Başkan Ted- birler Komisyonuna ve büyükçe bir kısmı mutedillere meyleden D. P. Grubu üyelerine göstermek istemek- tedir ki teşkilât şiddete taraftardır. Nitekim bu gayelerle geçen hafta- ında değme senaryo muhar- rirlerine bile taş çıkartacak sahne- ler hazırlanmıştır. D. Meclis u mecm meğe kirleri nuz ifade savunan, uada zaman zaman gör- alışık olmadığınız - fi- alışmış - olduğu- tarzına Uuymayan ve herşeyden üstün tuttuğumuz pren- sipleri dahi kaale almayan bazı yabancı havalı, yazılar ve bu yazı- ların dibine ılıştırılmış bazı nevzu— hur imzala T neşrediyoruz. İmzala- rın nevzuhur olmasına gam yediği- miz yok. Her imza ilk başta nev- zuh rdur yazarlarına Yaza yaza fikirlerimize, fade tarzımıza aykırı elması, etmek lâzımdır ki bu yaz alışır. Ama prensiplerimize ve i- itiraf zılara ve sütunlarımızda yer vermeyi bizim için hakiki bir azap haline getiriyor. Mamafih okuyu cularımız elbette farkındadırlar kı bu zılar ya savcılık zoruyla dir. Basın Kanununun bug linde tekzip müessesesinin gönül rızasıyla — değil, neşrettırılmekte— nkü ha- aldığı hüzün verici hal herkesin malümu- dur. Senelerden beri emen — her gazete ve mecmua gibi biz de suiis- h timal edilen bu akkın hissemize düşen azap payını boynumuz eğik çekiyoruz. Nitekim hemen hafta * geçmiyor ki sütunlarımızda böyle bi çm ir davetsiz mısafır hazır masın. Çok yüz katleri tekzip 1ç1n kaleme bu yazılar dan sonra yürürlükte dan eksik lim, bu si çılem izdir. Öyle tahmin ediyoruz ki, ulun- z haki- alınan bugün olduğu gibi bun- da -bu Basın Kanunu kaldıkça- sütunlarımız- olmayacaktır. Neyliye zin ve bizim muşterek e yüzde oku- yucularımız zaman zaman bu tek- ziplerin alt imzalardan tedirler. şampiyonu humun maz. Bir Somuncuoğlu Rahmi Ergil adı, sının altında garip yadırganınıyabılır icaplarına uygun kalem oynatması kimseyi ında boy gösteren bazı dolayı hayrete düşmek- veya bir tekzip yazı- kaçmıyabllir, olan kimselerin o mef- olarak varisi rolünü benimsemiş bazı kim- selerin tenkid okları çevrilmez ihtiyatsızlıkla, ğıdı gibi maviyken kırmızı, zıyken mavi renk vermeleri, mahiyetlerini "Anlaşılmaktadır ki hür- çevrilir malarıdır. riyet âşığı kendilerine inanılmaz bir tıpkı turnusol ortaya rolünde — geçinmekle, hürriyet isteyenlere inanmak ara- sında muazzam fark vardır. kendin için hürriyet Sen isteyeceksin, ama bu hürriyetler sana karşı kul- lanıldı mı kıyametler kopacak. Ol- maz böyle sa gülünür. şey! Böylesine olsa ol- Nitekim hürriyet ha- AKİS, 17 OCAK 1959