Dekrtildiğine göre, Suriye'nin siyaz ai ve iktısadi bağımısızlığını korumak emelifde olan Sovyet Rusya, bu mem- leketfli kalkınması için gerekli mali ve Lq!mk yardımı hem de kayıtsız şârtsız olarak yapmağga amade bu- lunuyardu. Sovyetler Birliği bu mall ve teknik yardıma, ilk olarak, Suri- e demir ve karayolları, hidroelek- Ge at henüz kararlastırılmış değildi a- ma kalabalık bir Sovyet mütehassıs heyeti memleketin ıhtiyaçlarını tea- bit etmek Üüzere önümüzdeki günlerde Suriyeye —gidecek, ayrıca, Sovyet Rusya her gerekli ni yeni heyetler g kalmıyacaktı. Bu sonuncularının da birincisi gibi teknik heyetler olup ol- mayacakları mevzuunda hiçbir sara- hat yokt! Moskovanın Suriyeye yapacağı &askeri yardıma gelince, görüşmeler sonunda yayınlanan resmi tebliğde böyle bir yardımın isnij bile geçmi- yordu. Azcak Suriye-Rus görüşmele- rite Sovyetlerin Genelkurmay Baş- areşal Sokolovskı'nin de ka- tıldıgı ve Suriye düsünül Moskovadan askeri yardım mevzu- unda da bazı neticeler kolıycı kestirilebilirdi. Moskovada bulunduğu sıralarda yap- tığı bir konuşmada, Suriye Savunma nı, Sovyetlerin yaptığı yardımlar neticesinde Suriye ordusu potansiyeli- nin son derece artmış olduğunu açık- lamaktan çekinmemişti. Bilindiği gi- bi, Mısır'a karşı girişilen İngiliz ve hâreketten sonra ise pıisı tankların ve pıyade silahlarının sayısı son derece artmıştı. Eğer Ha- lid El Azm'ın Moskovada yaptığı ko- nuşmalardaki bazı üstü kapalı söz- lere bakılırsa, önümüzdeki günlerde bu sayının çok daha fazla bir artış xöstermesi beklenebilirdi. Halid El Azm'ın Moskovada yap- tığı konupmalarda dikkati çeken di- ger bir nokta da, bu konuşmaların büyük ölçüde Demir —Perde gerisi devlet adamlarının yaptıkları konuş- maları andırmasıydı. Suriye Savun- ma Bakanı hemen bütün nutukların- da BSovyet Rusyaya methiyeler sun yor, Batı dünyasına yıddetle hücum ederek Amerika ve iltereyi e peryalizmle Evet sıralarda Suriyeyi tam bir Sovyet g:ykı saymak belki doğru olmıyacak- ti ımı Turkıyemn güney komşusunun hi K A İstanbul Su kızları erin bir yaz akşamı idi. Ağusto- sun başı olmasına rağmen Moda Plâjı o akşam âdeta sgonbahar man- zarasına burı)nmuıtu Tahta iskele- ler bom ve denizde geciken tek tük mılaterıler soğuktan şikâyet e- derek giyinmeğe koşuyaorlardı. Yal- nız eşofmanlı bir genç kız hâlâ de- par tahtasında dolasıyor, zevkle su- yu seyrediyordu. Rüzgâr durmuştu, deniz sakindı. Genç kız eşofmanını çıkardı, nefis plonjonla suya dal- di. Adı Semin Tengiz idi. Moda spor yüzücülerindendi ve akşam ntren- manına gelmişti. Plâjın gazmosundı oturan sarışın bir. kadın merakla genç kızı qeyrediyordu Bıraz ötedeki esmer ada “. %emın nasıl vaziyeti iyi mi?” diye sordu Gtıneşten yanmış adam, -antre- nör Fuat Törkey idi-, sarışın kadına gülümsiyerek: “— Sayenizde çok iyi, dedi.. Her anne sizin giıbi çocuklarını spora teş- vik etse işimiz çok kolaylaşır'. Son- ra kronometresini ayarlıyarak ka- labalık bir genç kız grubuna yaklaş- t “— Haydi çocuklar, geciktiniz!” diyordu. Eşofmanını çıkaran depar tahtasına koşuyordu. Kuvvetli kolla- rı, kendisine has yürüyü kadan geliyordu. Son günlerde kır- dığı rekorlarla biütlün alâkayı ilzerine çeken bu genç kız, sporcu arkadaş- larının iftiharı olmuştu, Herkes Sel- mayı teştik ediyor, herkes Selma- dan büylük işler depar — tahtasına bekliyordu. Onlar vardıkları zaman ı Moda'lı yücüler V Ü. “Ez NN Semin Tengiz ilk Üç yüz metreyi bi- i k eçmişti.. Karada yavaş, suda hızlı gidiyordu. Serbestte ona rakip yetiştirmek cid- den güç olacak gibiydi. Fakat Sevgi Durunun güzel stilini seyretmek te hakıkaten zevkli birşeydi. İnce yapı- h Mera)l Ekran antrenörlerin bütün alâkasını çekiyordu. Çünkü sırtüstü, yeni biır rekor kırması bekleniyordu. Yüzücü kızlar arasında Seçkin Sarı- er, Leylâ Uyanık, Duygu Sükan, Di- lek Gözen, Ayşe Perinbürge de ça- lışmaları ile dikkat nazarını çekiyor- lardı. Ama içlerinde en takdir edile- cek olanı muhakkak 1955 sır- ekortmeni ran lenmişti ve evlendikten sonra cültiğü devım ettiren yegâne kı.dın- dı. Çarşı şuyor, evitin bütün işim' yapıyordu ve gene de sa- bah, akşam antrenmanlara yetişiyor- du. Antrenman yapan yüzücü kızlar arasında en çok alâkayı çekenlerden birisi de Başak Dölensoy idi. Başak henüz 12 yaşındaydı ve hakikaten bir başağa benziyordu. İnce ve na- ı1; uzun sarı, saçları kuyruk şek- linde toplanmıştı. Ciddi surette ça- lışıyor, bale dersierine, yüzmeye ve okumaya aynı şekilde ehemmiyet ve- riyordu. Babası eski bir yüzucu olan Tın anneleri yüzmeyi en azından kız- n anfronmandan sonra Denizden çıkdrı.sn sağlam ruhlar