mişti. Türkiyenin nüfusu senede (1 ç Hakıkı artış 750 bin civarındaydı ama muazzam bir rakamdı. Gençler bir ordu halin- de geliyordu.,, Acaba İktidar ,bu ço- cukların gelişine hazırlanıyor muy- du? Senede 750 bin nufuu. bir sürü ktep, bir sürü ev, ü besle- necek yeni ağız demekıı Haıen okul olanlar, bi suale evet diyemiyorlar- dı. 15 üniversite daha açacağını söy- leyen İktıdarın, arabayı öküzlerin ö- nüne koşmasından korkuyorlardı. Hızla artan nüfus, köylerde bes- tenemiyen kimseleri şehre sürükliye- cekti. Bu, yeni yeni — gecekondular demekti. O zaman ne yapılacaktı? Acaba “mühürlü mumla mı davet etUk dönsünler köylerine” mi deni- lecekti ? 1953 ten beri nlifus artması, mil- M gelir artışından daha hizli ol- muştu. Bu seheple milli gelirden Aa- m başına dilşen hisse günler geç- tikce küçüliüiyordu. Nüfus artışı, zerinde hassasiyetle durglacak son derece ciddi bir meseleydi. 30 mil- yon olmakla övüneceğimiz yerde, ar tan nüfusun ortaya çıkardığı halli Büç meselelere re getirmeye — ça- lışılmalıydı Demir ve Çelik Karabükteki Demir ve Celik tesis- leri tevsi ediliyordu. Fabrika mü- dürünün dediğine göre bu, diğer tev- Bi projelerine benzemiyordu. Şimdiye kadar memleketimizde âdet, “anah- tar teslimi komple tesisler siparişi” idi. Veriyordun dövizi ecnebi firma- y a sana anahtarı ile bırhkte te- aiagj teslim ediyordu. Bu , denil- diğine göre, tesislerin cellk konstrük- siyonunun tamamı ve makina aksa- mının bir kısmı Karablikte imal edi- lecekti. Bina inşaatının hile büyük öl- cüde döviz yuttuğu düşilnülürse, te- sgislerin yapılmasında bizim de tuzu- bulunması sevinilecek bir Fabrika müdllrlüinün söylediği g&i- bi, demir ve celik ihtiyacımız günden üne artmaktadır. Aylık istatistik bültenlenni açanlar çelik ve çelikten ü ddelere her ay ne kadar dovız narcadığımızı göreceklerdir. D. P. iktidarı daha ilk günden Ka- rabükün tevsiine gitmekle son dere- ce isabetli bir iş yapmış olacaktı. Zi- ra çeliği dışardan gelen Kalkınma gön derece pahalıydı. Ne çare aklı- mız başımıza çok geç geliyordu. Dö- viz israf ederek, yıllarca taşıma suy- la değirmen döndürülmeye çalışıldı. Önce çeliği, çimentoyu imâl etmek zaruriydi. Ancak ondan sonra bilyük girişmeliydi. İati- Ge 'abük fabrikalarının *> * genişletilmesi iyi bir teşebbüstü. ** AKİS,17 AĞUSTOS 1957 Ç ALRSM 0 Sendikalar. Çimento işçileri Gecen Pazar İstanbulda sıcaklar evlerine en bağlı kimseleri bile bir ağaç altına veya bir sahile kaçı- rırken İstanbul Çiımento Endüstrisi İşçileri, Bakırköyün Osşmaniye sem- tindeki bır kahvede-Toplantı ve Gös- sini yapıyorlardı. Osmaniye Emniyet Komiserliği kahvenin h&men karşısın- da olduğundan hiçbir olağanüstü ted- bir alınmadığı derhal göze çarpıyor- du. Vakıa sıkı emniyet tedbirleri an- cak bazı sendikaların toplantıların- da alınıyordu. Ama çimento endüstri- si işçilerinin uğradıkları haksızlık- lar yüzünden 1953 yılının ilk ayların- da İstanbul isçi çevrelerindeki — ga- Jleyanı hatırlayanlar için bu toplan- tının ehemmiyeti bülyüktü. Hakikaten 19583 yılının ilk aylarında patlak ve- ren bir hâdise çimento endlistrisinde çalışan işçilerin nnsıl perişan bir hal- de olduklarını bütün “vatan sathı”- na duyurmuştu. 1950 yılından uzak- laşıldıkça diğer hlirriyetler ve haklar gibi işçilerin hak ve hürriyetleri de ciğnenmeğe ve kanuntun himayesi fay- da vermemeğe başlamıştı. Grev gibhi lokavt tayasaktı. Fakat işverenler -bugüh de olduğu gibi- işçilerine top- tan olarak yol veriyorlar, onları ka- nunsuz olarak fazla çalıştırıyorlar, Üc- retlerini ve fazla mesailerini ödemi- yorlar, iş emniyeti ve sağlığına uymur yorlardı. Fakat kanuna karşı açıkça cephe aldıklarını ilân eden sadece bir i- kiişverendi. Hasan Tahsin Akerde bunlardan biriydi. Bakırköydeki çi- mento fabrikasının eski sahibi -çünkü halen ölmüştür. işçilerinin devamlı şikâyetleri karşısında nihayet bakla- yı ağzından çıkarmış ve “T.C, kanun- larının fabrikasının duvarları dışın- da kaldığını, içeri giremediğlni” A- cıkca işçilere bildirmişti. İşte hu he- yan çimento işcileri ile birlikte İs- tnnhuldakı bütün işçileri çileden çı- karmıştı. Bu yalnız kanunlara değil, fakat işçilere de açıkca hir hakaret- ten ibaretti. Haber İstanhuldaki iş- i ile ya- yıldığı gibi Türk-İş ve mleketin heryerindeki bütün işçi teşekküllerı de müstebit bir işveren olan Hasa Tahsin Akerin kanunları ve İişcileri hiçe sayması karşısında "hareketsız" için bir miting hazırlamaktı. bul İşçi Sendikaları Birliğinin önder- liğinde bu fikir derhal bütün mem- lekete yayıldı. İşçiler bu miting için her türlü yardıma hazır olduklarını derhal ve açıkça bildirdiler ve yar- dımın sözde kalmıyacağını — göster- mek için miting tertip komüitesine memleketin her yanından para yardım ları gelmeğe başladı. Bu, Türk iğçi- sinin şuurlandığını ö örnek bir hareketti. Miting için hazırlıklar devam ederken bir taraftan İs- tanbul Viıâyetinden müsaade alabil- mek için bir müracaat yapıldı. O ta- rihte henüz toplantı yasağı yoktu. Osmanli devrinden kalma “Tecem- müat Kanunu” ise toplantıları yasak etmediği gibi önceden “izine” de bağ- h tutmuyordu. Sadece idari mercile- rin toplantıyı -0 da bazı hallerin vu- kuu halinde. dağıtmak yetkisi vardı. İşçilerin toptan işlerinden çıkarılma- larını, yani Jokavt yapılmasını, bina- enaleyh kanuna karşı gelinmesini protesto etmek ve — kanunları hiçe sayanları halka tanıtmak maksadıy- la bir toplantı yapılacaktı. Böyle bir toplantının memleket menfaatlerine zarar değil, fayda vereceği meydan- daydı. Hele işçilerin nizam ve kanun- lara karşı bir harekette bulundukla- rı şimdiye kadar görülmemişti. O- nun için bu toplantının dağıtılması düşünülemezdi. Fakat — yüzbinlerce işçiyi bir araya toplayıp bu kadar masraf yaptıktan sonra bu mitingiın dağıtılması, işçi Jiderlerini güç du- rumda bırakabilirdi. Bu sebeple mi- tingi hazırlıyanlar “ihtiyatlı” . hatta fazla ihtiyatlı - davranarak vilâyet- ten müsaade almak istemişlerdi. Kanunen yasak olmayan bir mi- ting için miülsaade istemek yanlı - tı. Nitekim bu yanlış hareketin ce: sı ileride çekilecekti. Vilâyet aylır- ca işçileri oyaladıktan sonra niha- yet mitinge izin vermişti. Çünkü iş- çiler miting tarihi olarak tesbit et- tıklen 15 Mart 1953 günü her ne paha- sına olursa olsun kararlaştırmışlardı. şekkiüllerine bu yolda talimat veril- mişti. Nitekim 15 Mart sabahı erken saatlerde İstanbulun en uzak semt- Jerinden kalabalık işçi — grupları şe re dngm ilrelemeğe başlamışlar- Va r adam almıyordu. Sâba- ini yapan vapurlar Üsküdardan tıklım tıkıım işçilerle dolu yanaşıyorlardı. Galata ve AtatÜrk köprülerini polis kordonları tutmağa başladı. Taksim meydanına giden bütlün yollar polis ve jJandarma ta- rafından tutulmuştu. Reami makamı- lar mitinge izin verirken “sureti hak” tan görünmeyi düşünmüşler, fakat işçilerin bu kadar şuurlu olarak ve da- yanışma ile harekete geçeceklerini he- saplamamışlardı. Onun icin bu emni- yet tedbirleri alınıyor ve işçilerin mi- tingine izin verilmediği, ortada bir an- laşmazlık bulunduğu ileri sürülerek mitinge engel olmağa çalışılıyordu. Fakat ok yayından fırlamıştı. A- lnan bütlün tedbirlere rağmen Tak- sim meydanı işçilerle dolmuş, lqgla- balık işçi kitleleri Taksim etrafında- ki mahallelere, pastahanelere, iş- kembeci dükkânlarına kadar yayıl- yaklaştıkça yın mışlardı. Miting saati