YURTTA OLUP BİTENLER, "İıbırlığlnl tnhakkuk ettiren bir yo- C. P. tek milletvekilliği ve- rilmeıe bıle kabule hazırız” diyordu. Halbuki işbirliği meselesinin sonun- da dönüp dolaşıp şu “koltuk mesele- si"ne dayanacağı muhakkaktı Maama a 1 toplantısının ortasında İblrliğî meselesini çözme yolunda, muhalefet partileri arasında yapılac görüşmelerde teklif — ede- cekleri bir “formül”ün mevcut olup olmadığı sualine gönül rahatlığı ile “evet böyle bir formülümüz var” di- yebiliyordu. Şüphesiz formül — gizli tutuluyordu. Ama yarın “Açıl ey su- sâam" deyince kapılar açılmazsa, C.- M. P. kahahatı kendi sihirli formü- lünde değil, karşıdaki partilerin sa- mimiyet ve htlnüniyet noksanların- da aramaya mütemayil görllnüyor- du. Zira pek iyimser C. M. P. Genel İdare Kurulu son olağanüstü toplan- tısında İşbirliği meselesinin sadece hüsnüniyetle ve bir masa etrafında toplanıvermekle halledileceğine inan- mış bulunuyordu. O kadar ki tebli- ğinin bu maddesinde de belirtilen son kararı alma yetkisinin — kendisrnde değil, Genel Kurulda bulunduğu hu- susunun diğer muhalefet — partileri temsilcilerinde — uyandıracağı — bazı haklı endişeleri aklına bile getirmı- yordu. Eğer diğer partiler, C. F. Ilderlerine “Sen selâhiyetsiz, ben se- Jâhiyetli. Şimdi nasıl olur da oturur, bir karara varırız" derlerse bu sa- mimiyetsizlik, hüsnüniyetten mahru- mlyet olac ktı . nin Üzerinde İşbirliği kıdar hamsıyetle durduğu bir diğer mesele de seçimlere iştirâk mesele- yetini mÜnakaşasız kabul ediyorlardı: Yalnız secime girmeme kararının te- sirli olabilmesi icin bütün muhalefet partilerinin bu kararı birlikte alma- ları zaruriydi. C. M. P. asıl işbirliği- nin bu mevzuda yapılması gerektiğini düşünüyordu. Zira bu muhalif partı girmeme yolunda diğer partilerin ala- cakları kararlar tesirsiz kalmaya mahkümdu. Bu takdirde, şartlar ne kadar gayri müsait olursa olsun, se- çimlere katılmak diğer partiler için de bir zaruret olacaktı. Üç muhalefet partisinin Üzerinde en anlaşa- cakları prensip. şüphesız bu olacaktı. Fikir cephesi“kuru öylece bu hannnın ortasında Mu- halefet cephesi ileri bir adım atı- yordu. Yapılacak toplantıda hic şüp- hesiz fikir birliği temin edilecek ve efkâra bildirecekler, herkes vaziyeti anlayacaktı. Toplantıda yapılacak en iyi şey ameli cephe üÜzerinde durma- maktı. Bunun zamanı henülz gelme- “mişti. Millet Muhalefeti evvelâ gaye birliği içinde görmek, yanyana bil- mek istiyordu. Nitekim daima aklı se. limi konuşturan hemen tek medenti cesaret sahibi başyazar. Nadir Nadi bu haftanın başında tarafsız blülylük kitlenin fikirlerine şöylece tercüman oluyordu “Gerçekten, bir devlet başka dev- letlere nota verir gibi kayıtlı ku- yudlu demeçler yayınlamak, karşıt dnnıı—çlerı inceleyip uzun itirazlar ka- leme almak suretile bir sonuca varıla- cağını sanmak memleket realitesini hiç görmemek demektir. Hangi par- ti kaç milletvekili kazanacak? şuna ne kadar, buna ne kadar kontenjan ayrılacak ? bu sorularla güniln dAva- sı arasında bir ilenti aramak boşuna zahmet olur. Bugün vatandaşın biri- cik amacı tek partiye doğru dört nala koşuırulduğunu gördüğümüz re- jimi kurtarmakt Partiler toplansınlar. büyük tehli- keyi beraberce gözleri önüne sersin- Fethi Çelikbaş “Mağrur olma, padıişahım” ler. ıeferrlıat Üzerinde fazla durmak- sızın ana çizgiler üzerinde fikir birliği- ne varsınlar Bugünku gntidemokratik mevzuat karşısında seçime — girmek oğru mudur? Bir defa buna karar versinler. Yarın daha sıkı kanunlar ç cekse, birliğinin esaslarını illordekl teşkilâ- ta bırakma alde dah YRUN O- lacaktır. Yurdumuz bUyuktUr. Parti- lerin bir yerdeki durumu bir başka yerdekinden farklıdır. Yüksek kade- meler prensipler Üzerinde anlaşırlar- sa. mekanizmanın işleyişini teşkilât kendi realitesine göre daha iyi kura- bilir.” Nadir Nadtyi haksız — bulmanın imkânı yoktu. Aklı selim hakikaten bunu emrediyor, tarafsız kitle haki- katen bunu bekliyordu. C. H. P. ve C M. P. bu tezde birleşmişlerdi. Şim- di sıra başta Fevzi Lütfi Karaosman- oğlu, Hür.P.içindeki aklı başırmda zZümrenin Tavus Kuşlarına mutlaka galebe çalmasına ve bu parti içinde'de aklı selimi hakim kılmasına gelmişti. Deçimler Girmek ya da girmemek smet İnönü, muhatabı sözünü bi- tirince pencereden dışarı — baktı. Evin önünden urahalar, eşeklere bhin- miş cocuklar, plaj kıyafetli kadın- lar geçiyordu. Onların daha ötesinde masmavi deniz görünüyordu. Genel Başkan bir müddet sesini çıkarma- dı. Sonra: H Bunu bana başkaları da söy- için tnrık birdir, Pa- dıve cevap veri t İnönü güldü. “Ama aklının biraz â'vclki konuşmada olduğunda Üzerindeki büyük bir evin alt kattaki odasında cereyan ediyord H. B Genel Başkanı bir mhddel evvel din- layışlarını yapıyovrvdu. tabı kendi partisi mensuplarından bi- riydi ve bahis mevzuu edilen hâdise Halit Sezai Erkutun tevkifi hâdise- siydi. Gerçi Parti Meclisi azası yir- mi dört saatini doldurmadan tahliye edilmişti ama bu, muhalif partililerin gözlerini açmıştı. Bilhassa hâdisenin cerevan tarzı herkeste endişe uyandı- riyordu ve endişesi olan Genel Baş- kana koştiyordu. Söylenilen — şuydu: Demokrat cçıkıp bir zabıt tıttacak. ha- tip derhal içeri atılacak. Sonra hır ha- kim ara ki kurtulasın. O halde seçi- me niçin iştirâk etmeli? Son günlerde İsmet İnönüye bu fikri telkin edenler çoğalıyordu. Gerçi aksi fikrin müdafileri de yok değildi Ancak Genel Başkan bilhassa Halil Sezai Erkutun başına gelenleri bütün tahılatıyla öğrendikten sonra mesele- 1den gözden geçirilmesi Hizu- muna kani oldu. Ke ndisi, prensip ola- rak seçimlere iştirâk taraftarıydı. An- cak binlerle ve binlerle insanın giinler ve giünler ıstırap içinde kalınasına da göz yummaya hakkı vyoktu. Seçim el- bette ki bir zümrenin, öteki zümreden her hatibi içeri tıktırması değildi. Erkutun başına gelenler G eçen haftanın sonunda bir gün E- reğlide polisler bir adamı yakala- dılar ve doğruca Ereğli hapishanesine atıverdiler. Adam C. H. P, liydi. İki mokrat, hakkında zahıt tutmuşlar, Devlet büyüklerine söğdüğünü iddia etmişler, bu zabta dayanan savcı ada. maın tevkifini talep etmiş, bir hakim AKİS,10 AĞUSTOS 1957 İ diş R y