—— azğrm 3 —- YURTTA OLUP BİTENLER eski odasında oturan orta boylu. çıp- lak başının etrafını ak saçlar çevi- ren zat, “Beyfendinin emrini ifa et- tiğini” söylüyordu. O gece, »bizzat Menderes, Şeref Efendi sokağındaki iki katlı binaya gelmiş; kendisine re- fakat edenlerin yanında gazetenin idarecilerine, bundan e inanmıynnların roda kalmaması istenmi O geceden ttibaren, şimdi hemen her gece, Havadisin yazı işleri mü- dürlüğü masasında orta boylu bası cıplak şahısla beraber, meselâ Emin Kalafatın, şişman bir gence, Hava- disin Yazı Isleri Müdürü İlhan Bar- dakcı'ya, ma için müsveddeler uzattıkları gbrulmektedır puntoya sığdırmanın ne demek oldu- ğunu, Havadiste çalışanlar, sabahla- ra kadar gazetede kaldıkları için çox iyi biliyorlar. Politikacılar Bökükbaşılardan haber Gecen ay hemen her gün gazetele- tnnunda tevkif edilmiş. Ankara Mer- kez Ceza ve Tevkifevinin Hilton adlı koğuşuna getirilip kapatılmıştı. İyi ama Hiltonda mevkuf bulunan Bölük. başının hayatı nasıl geçiyordu? Bö- Nikbaşı ne yapıyor, nelerle uğraşı- yordu? Gazeteler sanki Ankara Sor- gu Hâkiminin aldığ neşir yasağı kararı sütunlarına Bölükbaşı geçmesine de engelmiş gibi davranı- vorlar ve memlekette uyanan merak tatmin vazifesini gazetecilik vazifele- rini bile ifa etmekten cekiniyorlardı. zetelerin Bölükbaşı adından cekinip korktukları şu günlerde C. P. Genel Başkanı Osman Bölük- başı Ankara Merkez Cezaevinin meş- hur 10 ncu koğuşunda pek de rahat bir hayat geçiriyordu. Bir defa 10 ncu kağuş korkunc denecek kadar sıcak oluyordu. sonra herşeye rağmen biraz da havasızdı. Koğuş sakinlerinin bil- tün gayvret ve itinalarına rağmen ko- fuşu tahammülfersa bir hava kısa za manda kaplıyordu. Maamafih Bölük- başıyı bu boğucu sıcak ve kokudan da dahaçok üzen bir şey vardı: Çocukla- rına karsı duyduğu hasret ve günden güne ağırlaşan karısı ile daha kısa bir müddet önce menenjit geçirmiş olan kızı Glülün ziyaret günlerinde karşı- laştıkları güçlükler... Geçen haftanın ortasında bir gün hapishane nizamla- rı gereğince Osman Böllülkbaşı Hapia- hane müdürüne başvurarak kendisi- ne ait ziyaret saatlerinin mümkünse daha geç bir saate meselâ 16.30 a a- hnmasını istedi. Zira 10 ncu koğuşun ziyaret saatı tam 14.30'a rast geliyor- 12 Osman Bölükbaşı çoluk çocuğu arasındayken Dinle neyden kim hikâyet etmede, ayrılıklardan şikâyet etmede du ki bu saat termometrelerin en faz. la yükseldikleri zamandı. Halbuki Bö- lükbaşını ziyarete gelen kızı Gül ile karısı Mediha Bölükbaşının güneşe maruz kalmalarının tıbben hiç — de doğru olmadığı malümdu. Bölükbaşı biltün bu itirazları ve sebepleri orta- a koyduğu halde alâkalılar, isteğini reddettiler. Bölükbaşıyı karısı, kızı ve oğlun- dan başka, ziyaret günlerinde Üç ki- şiyi geçmemek şartiyle daha başkala- Tı da ziyaret edebiliyordu. Ama her zi. yaret giinü hapishanenin önüne Bö- lükbaşıyı ziyaret kasdiyle gelip de gö remeden geri dönenlerin sayısı içeriye girebilen Üç kişiden kat ve kat fazla oluyordu. Hiç euphe yok ki Bölükba- Zira hapishane nıza ra istedikleri anda müvekkillerini gör- e imkânını veriyordu. Bölükbaşı hapishanenin duvan 1- çinde olmasına rağmen gene de leket meseleleriyle alakalanmaktan geri kalmıvor. gerek partisinin durtu- mu ile ilgili haberleri, gerek günlük basını dikkatle takip ediyordu. Son günlerde avukatlarından Avrupa dev- letlerinin ve belli başlı batı demokra- silerinin anayasalarının milletvekilli- &i dokunulmazlığına ait olan kısımla- rtının tam tercümelerini istemişti. Bir taraftan memleket meseleleri ile alâ- kasını kesmemeğe çalışırken bir ta- raftan da hukuk! meseleleri mütalâa ediyordu. Bölükbaşı hapishane duvarları ar- dında kendi kaderiyle yaşaya dursun Yenişehir Necatlbey Caddesindeki gri renkli apartmanın ikinci katındaki bir dairede oturan ailesi efradı da ba- balarından uzakta günlerını olduk üzüntülü bir sekilde — geçiriyorlardı. Mediha Bölükbaşının doğumu bır ay li yaklaşmıştı. Eylül içinde uçtincü ço. cuğunu bekliyordu; son İstanbul seya- hati ve buna takaddüm eden heyecan- h hâdiseler kendisini bir hayli hırpa- lamıştı. Doktorlar kati istirahat tav- siye etmişlerdi. Ama gene de her çar- şamba ve Pazar muayyen saatte ço- cuklarını yanına alıp bir otomobille hapishaneye kocasını ziyarete gidi- bir ciddiyetle evde misafirleri karşılı- yor. suallere ciddi ciddi cevaplar ve- riyor ve annesini hiç Üzmemeğe gay- ret ediyordu. Sınıfını hep pek iyilerle dolu bir karne alarak geçmişti. Bu ba- kımdan göğsü iftiharla kabarıyordu Denizin evdeki vazifelerinin en bü- GüÜl! bek az önce şiddetli bir menen- jit geçirmiş ve bir türlü kendisine ge- lememisti. Doktorlar yorgunluğu ve hele güneşte oyun oynamayı kendisi- ne şiddetle yasak etmişlerdi. İste De- niz kardeşini hem yorgtunluğa hem de güneşe karşı muhafaza ediyordu. Gül bir türlü babasının yokluğuna alışa- r “babamı is- tutturuyordu. — Ziyaret e a. bir ba_v- 1 müddeti de öylesine kısuvdı ve öyle cabuk geciyordu ki hemen her ha- pishane dönüşü çocuklar babalarına doyamadan gözleri yaşlı eve dönü- yorlardı AKİS, 10 AĞUSTOS 1957 li — z gi Rllleeen v