nun başkanlığı itirazlar celbet— miş, bazı kararlan bizzat D.P. ba tarafından de steklenmıyerek redde uğramıştı. rozan, Emin Kalafattan an tara- fından Meclisten itimad istihsali için okunduğunu belirtince ve La Fontaine'in "Karga-Peynir" — hi- kâyesine benzetince müdahale etti. Evvelâ hatipten bu sözlerinin him istedi, sonra Ziya Termenin "is- tihsal" kelımesını sualine kasden koy- duğunu söylemesi üzerine — tavzi- hi de bırakıp direndi. İddiasına gö- re Ziya Termen Meclise ve — Başba- kana hakaret etmişti, bu sözlerini ge- ri alması lâzımdı. Ziya Termen bunu kabul etmedi. Buram üzerine Başkan kendisine iki defa ihtarda bulunda. Fakat eğer ihtar verecek yerde Mec- lisin bilhassa D.P. sıralarından, hele Yayladan gelen seslere bir kulak ver- olmazdı! Demokrat milletve- kili "yok öyle şey" diye bağırıyordu. General Fahri Belen ayakta Başka- na ıtıraz ediyordu. Yaylada Aliye Ti- Akarca ve arka ru Üüyü yetsızhk havası esiyordu. Birçok . Meclisin tatile girmesinden ev- vel de Koraltanın bir hareketinin ge- cikmiş aksülameli, üzüntülerini arttı- rıyordu Agâh Erozan hatibe bu celse söz verilmemesini reye koyacagım bil- dirdi. "Kabul edenler" dedi. ön sıralar dan birkaç Demokrat milletvekilinin eli havaya yukseldı "Kabul etmeyen- ber çok sayıda Demokratın da kolları İlhan Sipahioğlu "Söyleyen utansın” AKİS, 19 OCAK 1957 kalktı. Bazıları reylerini ayağa kalk- mış olarak izhar ediyorlardı. Vaziyet açıktı. Muhalefet sıralarından bir al- kış sesi yükseldi. Buna rağmen Agâh Erozan neticeyi ilân etmedi. İddiası- aşkanlık reyleri iyi saya- halefet kadar İktidar da anlaya- madı. eyhte Trey vermiş olanlar gürültü —yapıyorlardı. Agâh — Ero- zan tekrar "Kabul edenler" de- di Bu sefer, bir evvelinden de az el kalktı “"Kabul etmeyenler" Demokratların da ilti ci bir çoğunluk teşkil ediyordu. Baş- ın üzünün mbeleştiği — gö- rüldü. Soğuk bir sesle hatibe, sözüne devam etmesini bildirdi. Fakat hâdise bu kadarla kalmadı. Termenin potu Ziya Termenin bundan sonra, çok dikkatli konuşması lâzımdı. Ha- kikaten D. P ubu vazifesini yap- mıştı. Ama bu demek değildi ki, söz hakkı suiistimal edilebilir. Halbuki Hür. Partili hatip bunun kıymetini bilme- di. Konuşmasına, hiç lüzum yokken mânâsız tarizler, hatta kaba hitap- lar kattı. Hele kürsüden inerken Baş- kana söylediği "Muhterem başkana teessüf ederim" cümlesine ilâve ettı— ği "Kendileri dikkat etsinler, da bir köy kongresi idare etmıyor— lar" sözü dünyanın bütün Parlamen- tolarında "ayıp" damgasını taşıya- cak bir sözdü. Hakikaten Başkan bu sÖz üzerine Ziya nin üç celse için Meclisten çıkarılmasını reye koy- duğunda, hemen hiç bir Demokrat Kastamonu milletvekilinin — tarafını tutmadı. Buna mukabil Muhalefet aleyhte rey kullandı. Halbuki onların da haklı ceza kararına katılmaları ne kadar efendice , ne kadar medeni bir hareket olurdu. Em Kalafatın biraz evvel ahsettiği "Muhalefete düşen vazife" işte buydu. Bu, haki- katen D.P. ekseriyetinin Başkanlık Divanına karşı Muhalefetin söz hak- kor mücadelesinde yardım ve destek teşkil ederdi. Üçüncü hâdise Buna rağmen D. P. milletvekilleri o gün, vazifelerini sonuna kadar yapmak niyetindeydiler. —Hakikaten biraz sonra, Başkanlığa bir takrir, verildi. Takririn altında D. P. 11 Daim Süalpin imzası vardı, ama takrir Tevfik İlerinin dahil olduğu bir grup tarafından hazırlanmıştı Takrirde arga-Peynir" hikâyesinin Meclise, de, Hükümete de bir hakaret teşkıl ettiği, bu sözlerin l- ması gerektiği iddia olunuyordu. Baş- kan evvelâ bu takriri okutmak dahi i. Biraz evvelki karardan sonra böyle bir talebin kabul edilme şansı olmadığını sandıgı açıktı. Buna, rağmen Daim Süalp ısrar edince tak- riri okuttu. D.P. ekserıyetı, yeniden ve şiddetle vaziyet aldı. Pertev Arat, onu takiben İlhan Sipahioğlu aleyh- YURTTA OLUP BİTENLER Fahri Belen Haksızlığa isyan te konuştular. "Zabıttan çıkarma" usulünün itibar görmediği anlaşılı- yordu. Bunun üzerine başkan takriri reye koymadı bile.. Meclisin temayulu işte buydu ve bu, gören gözler için bir, yenilikti. Ufuk— Muhalefetin temsilcilerine de Sözü bir mu- ayyen seviyenin altına - düşürmeme- ye, bu ölçü içinde istedikleri tenkidi yapmağa dikkat etmeliydiler. C.H.P. den Mehmed Hazer, Hür. P. nden Tu- ran Güneş gibi zırt zırt "usul hak- kında" diye, kürsüye fırlamayı âdet edinmiş veya Sırrı Atalay fasilesin- den Ölçüsüz muhaliflerin şu anda sahneden çekilmeleri daha iyi olurdu. "Usul hakkında" bile P ubu, Meclisin haklarını korumaya hazır görünürken b kavga zuu yap- doğru sayılmazdı. Mecliste baş- nanılmaz faydalar sağlayacak- P. ye, hem Muhalefete ve hepsınden muhımı hem de memleke- Kıbrıs İşbirlik görünüşü eçen hafta, Ankarada çıkan U- lus gazetesine mahrem bir tali- mat gitti. Talimatın adı mahremdi; yoksa mahiyeti birkaç gün içinde or- 9