Heyetin iki azasını gazetecilere biz- zat Buyuk elçi Fletcher Warren tak- d im etti. Bunlar heyet başkanı Ben- Fairless ve Virginia Üniversi- örü Dr. Colgate W. Darden Takdım merasımınden sonra Bü- cilere suallerine baş- lıyabıleceklerını bıldırdı. İlk söz alan İKA adlı an sathın Ş kânlarından, iş ve istihsal hacminin akıllara durgun- k veren inkişafından, Türk ekono- misindeki plâ ogram al - man olarak hazır bulunan USİS'ten AKİS'İ na- bir sürü çok ağır tenkit yazısı çıkmış, Times gibi mecmualar kendi görüşlerini en sert kelimelerle be- lirtmişler, bandan dolayı Washing- ton'a şikâyette bulunmak İngilte- renin hatırından dahi geçmemiştir. Ne ise, mesele o değil... e de Bahadır Dulger ve "Za- yerıne getırmışler, AKİS'e çatmışlar. Geri ellerinden gelme- lazım dımından mütehassis olarak "Paşa lık verse, o da bunu kabul etse ken- disinden "Bahadır Paşa" diye bah- sedilmiyecek midir? Ne var bunda? Her kı başmakalede A KİS Ka- hire veya Sam ağzı ile konuşmak- la suçlandırılmış AKİSİ okuyan herkes, buna ancak güler. "Zafeı;in magşuş adamı" soruyor: KİS Türkçe düşünmüyor mu, diye. Bag- dat Arapçâsı bilmediğimize göre, i düşünüyoruz. e, Nurisini de hakiki yerlerine, yani aynı sepetin içine koyuyoruz. Aynı usullerı kulla- cih için gö yoruz. Türk tluğ gelince, bu zeva tın dostluklarının bir fırıldak gıştırdıgını bılı- yor ve doğrusu, samimiyet eksikli- ği gordugumuzden fazla ehemmiyet vermiyoruz. Birkaç sene evvel Zafer , bugün Nuri Said Pa- şama methedildiğinden de fazla ha- raretle Nadir övülmüyor, üstadın AKİS, 19 OCAK 1957 Doğan Poyraz atlaya atlaya tercüme ediyor, fakat vaız bitmiyordu. Üstad Kalkınma harek tinin plansız olduğu- ğunun iddia edildiğini bildirdi, bu id- dıaları reddetti, Kalkınma hareketi n bir plân h daha iyisi bır doktrıne sahıp bulunduğunu söyledi, doktrine bir de isim koydu: Mende- res doktrini! Hatip konuşuyor, ken- dilerinden basın toplantısı yapmaları istenilen Amerikalılar parmaklarını oynatıyorlardı. Ajans sahibi ev: ediyordu. Söyledikleri kendisi tara- fından uydurulmuş şeyler değildi, -bunları vakalardan ve Me_c_lis zabıt- larından bulup çıkarmıştı mü- teakiben "Menderes doktrını ni teşri- he başladı ki heyetin nazik başkanı- nın bile sabrı kesildi. Tercümana dön- SEVMİYOR şahsında bir Türk dostu selâmlan- mıyor muydu? Ne oldu, o "Büyük Dost"? Bahadır Dülger "AKİS şimdiye kadar iç polıtıkada siyasi şahsıyet- leri ve partileri birbirine düşürü yordu, şımdı devletleri bırbıı'ıne du— şül rmekt dir" diyor. Doğrusu, an- cak "Estagfuı'ullah" dıyebılecegız Yalnız üstadın "Eisenhower doktri- ni Amerikanın Bagda t Paktını des- teklediğinin delılıdır demesı, iltifa- tının kıymetini azaltıyor. KİS'in rolü hakk ndaki hükmü de, Eisenhower doktrinini anlayışı ka- dar çocukçaysa, doğrusu böbürlen- memize sebeb kalmaz. "Zaferın mağşuş adamı"na gelince, o en zi yade Nuri Said Paşaya demokratık esaslara dönmesini tavsıye etmemi- ze hıddetl enmiş. "Sanki bunun mu- cip sebebleri ve bızım ıttıfak ve dostlugumuza ciheti talluku varmış gibi" diye azarlıyor. Adam Irakta basını susturmuş, siyasi partileri feshetmış, Unıversıteyı kapatmışı buna rağmı kim ola- öyle idareye başlamış. ma demokratik esaslara dönmesini tavsıye edıyoruz, "Zaferın mağşuş un ıttıfakımıza ciheti taalluku ne?" diye soruyor. Dünyada her millet, kendisine müt- tefik olarak, memleketını demok- ratik yoldan idare eden adamı is- öteki bır “belâlı dost'tur. durumunu kurtar- mak ıçın fedakarlıklar yapmak za- rureti olursa... e utun l)unları okuduk, gulduk geçtik. Cyrano'nun burnuyl eg- lenmeye kalkışana dediği g cum etmesini bile becerememışler dedik. Şimdi, şikâyetimizi söyliye- lim. Böyle bir vazifeyi yerine geti- rirken, bir takım tehditler savurma- YURTTA OLUP BİTENLER dü, "Galiba gazetecı dostlarımız bi- dugumuzu bilmiyorlar" dedi. Fakat iya Tansu oralı değildi. Amerikalı ni onomini hak- yi ınlatma vazifesini cezbe ha- linde ifaya devam ediyordu. Başkan daha fazla dayanamadı. Üstadın sö- zünü ikinci defa kesti ve "Artık su- allere geçsek nasıl olur?" dıye sor- du. Ajans sahıbı lafı mecbur dı; kadar anlattıklarım ve he etin şahedelerine göre Turkıye süratle kalkınan bir memleket değil midir?" Mr. Fairless'in cevabı mümkün ol- duğu kadar nazik, o nisbette de açık- tı: — Zannederim hepimiz Amerikan nın âlemi nedir? Havadis'e göre AKİS'in yaptığı çok tehlikeli teşeb- busıntış, memleketın yuksek menfa- a buna mutlaka lunmalıy 1Ş. Zafere göre ıse AKIS zararlı madde satıyormuş. Zararlı madde insanlar her memlekette ta- a maruzmuş. adır Dül- ger'in ve ne de "Zafern mağşuş a damı"nın AKİS'i ipsiz sapsız latlar- la urkutebıleceklerını duşunmuş ol— bugün, hadır Diilger" veya "Zaferin mağ- şuş adamı" mı, yoksa bir "Akisci" mi olmayı icap ettirdiği a mevzi arın ol- sa- kudretli İZz ama- öniine k_oymasının sadece vardır. Üstelik, dünya hâdiselerinin gelişm e İS tıkametı daima AKİS'in ni dostlarına bildirmesi, müzakere- lerde fayda sağlar, emnıyet supap- ı açı l)ul 'B bul ettiremem" mak mükellefiyetinden kuı'tul un ur. Bahadır Dülgerin veya "Zaferin hüküm gö görmeyenleri tehdıdı' Bızim içın ehemmiyeti yok, biz om ilker riz. Ne var ki uz geçel yabancılar ciddiye alırlar ve o es- , hakikaten ayıp olur, hakika- ten gulunç düşeriz de.