görülmesini kolaylaştırıyordu. Duyu- lan memnunıyetın sebebi buydu. Ba- sına karşı çatık kaşlı vasiyet almak, ıstıhkar etmek hiç kimseye fay— da vermemişti. Dördüncü kuvvetin i kuvvet gibi vazife duğu hakikati bir defa -mutavassı lan- anlaşmazlıkların halli elbette ki kolaylaşacaktı. âdise, "iklim" meraklıları tarafından derhal başka türlü tefsir asın toplantıları başlıyordu hava derhal değişecekti. Artık 1kt1dar basına dost elini uzatmıştı, basın da İktidara karşı daha anlayış- lı davranacaktı. Böylece Demokrasi- nin iklimi kurulduktan sonra Iktıdar asiyi getirecekti. İşleri- m luna girmişti. "İklim" merak- lıları, Nasreddin Hocanın hikâyesin- deki peşin parayı görmüş adamın te- bessümüyle gülmeye başladılar. buki hâdiseyi hakiki mahiye- tiyle görmek lâzımdı. Basın toplantı- ları gibi fevkalâde faydalı bir adeti tekrar ihya etmek, övülecek bir işti. A- a basın kanunu ve onun tatbikatı ortadayken, hoşa gitmeyen gazeteler tamamiyle usulsüz olarak harıl ha- anormal bir vaziyet arzederken Basın ile İktidarın arasının düzelmiş sayıla- cağını sanmak safdıllıklerın azami- siydi. Bu neviden, "gülücük"ler yedi seneden beri birçok defa görülmüş, her seferınde netıce husran olmuştu. E ebi "iklim" raklılarının Iktıdarın politik mulah zalarla giriş- tiği dostluk gosterılerını kâfi addet- meleri, derhal abahatliydi, kim kabah atsiz; şımdı bunu araştırıp havayı bozmaya ım" diye bir örtbas etme gayretine kapılmalarıydı. Birşeyi cesaretle söylemek lâzım- dır: Basın ile İktidar arasındaki ana soğukluğun sebebi İktidarın taham- mülsüzlüğü, son soğukluğunki ise Basın Kanunudur. İktidar Basın Ka- nununu kaldırır, son soğukluk yerim anlayışa terkeder. n sonra ana soğukluğun izalesi mümkün hale ge- lır Yoksa kaybettirilen kesilmiş olara min Yalmanı işte sadece Ahmed sevindirir! eşeği, kuy- ulmak Ah- sevindirir ama, Emin Yalmanı AMERİKADAKİ DOKTORUN CEVABI SEN DE Mİ Ocak - New York, Albany Hospital.. ayın meslekda! Mektubuma Tıbbıyelı ananesine v Ağabeyim" dıye başlıyamadıgım için Özür di- . zden ve naklettiğiniz Tıbbiyeli hikâyesinden hayli eski bir tıbbiyeli olduğunuz anlaşılıyor. Amerikadaki bir Türk oktoruna bırşeyler söylemek için hayli dü- şünmüş, hayal ve hatıralar âlemini- li zo rlamışsınız Sağolun! Bu lıştık ki, adeta vü lıştıran insanlar gıbı, senelerdir ze- hirli sözlere' zihnimiz ve hislerimiz muafiyet kesbetti. Öylesine ki, bun- lara cevap vermek za metine kat- lanmayı bile lüzumsuz buluyorduk. Dr. İlhan Kılıçözlü Dr. Eğilmez'e selâm var Bu "masa başı idealistleri" nden biri Öyle ileri gitti ki, Amerıkadakı Türk doktorlarına “"vatan haini" demek yiğitliğini gosterdı zetenin biri açtığı bir yazı m bakasında Amerikadaki doktorlara en güzel küfreden yazıya birincilik verdi. Biz bunları okuduk, geçtik vs hiç birini cevap vermeğe değer bul- adık. "Masa başı idealistleri" ile münakaşaya girmekten — kaçındı Bunların senelerdir doktorlara kar— şı beslenen basit kaset duyguları nın, Amerikadaki doktorlar bahsın— de bırer tezahürü olduğunda şüphe yoktu. Fakat 137 sayılı AKİS'te çıkan "Amerikada Meçhul Bir Türk Dok- tora Mektup" başlıklı yazınızı can- yoldaşı bir dosttan gelen mektup gi- bi bir çırpıda, bir nefeste okudum. ubunuzu okumağa başlarken pek neşeliydim, ama bitirince kaş- larımın birbirine — yaklaştığım, du- daklarımın bırbıı'ıne girdiğini, he- yecanla çarpan kalbimin yavaşladı- ğım hısseltım Dogrusunu isterse- niz, bize yoldan "vatan haini" diyen muharrırle mektubunuzun ifa- de tarzı arasında bir benzer- lik buldum. O muharrırı çoktan af- fetmiş, hoş i bir doktordunuz lşte affedilmiyecek nokta Sizin tasvirinize göre Amerıkadakı Türk doktorlar atıl— dıkları yere yapışan hamur gibi, ya- adığı yere çabucak uyan yumuşak karakterli, milyoner bir uğruna mıllıyetını inkâr elmış, arka- da bıraktığı kendine muhtaç insan- ları unutmuş, kendini yetiştiren ba- basını cahil, kaba, anlayışsız gören ve bütün sermayesını bir amerikan barda bir kadeh viski gibi içip bi- tirmiş insanlardır. ektubunuzda bizler için çizdiğiniz tablo bundan ibaret, degıl nü? Bizi Amerikada yan g elı , "Gril friend"leriyle gönül avutuyor diye halk efkârına tanıt- manın, hakikata aykırılığını bir tarafa bırakın, acaba ne vardır? Bu Tıbbiyeli ruhuyla kabi- li telif midir? Bizler ki vatanı her hatırlayışta ürperirken, garipliğimizi her dem hissederken bizleri müdafaa etmesi beklenen ağabeylerimiz tarafından sanki memleket dışında zararlı si- yasi faaliyette bulunan insanlar gi- bi itham ediliyoruz. Bu elem verici deği Siz ki mektubunuzda tasvir etti- ğiniz hayatı bizimle beraber yaşa- mış, Öğleleri etli fasulya akşamları da memleket için nutuk çekmiş, kira- lık smokinlerle balolara gitmiş, bel— ki de hocalarınızın önünde el ö mek için sıraya girmiş ve sonra ibi mezun olmuşsunuz. onra ihtisas yapmış ve mesleğiniz- e ilerlemek fırsatım bulmuşsunuz. oktorlara sütunlar olusu mektup yazmak için bir hay- zamanınız olduğuna göre de, bu- gün iyi bir mevkie kavuşmuş bulu- nuyorsunuz. Kazancınız da herhal- de yolundadır, değil mi ? Mektubunuzdaki ifadenizden an- ladığıma göre Amerikadaki Türk doktorları hakkında bildikleriniz da tam değil. Müsaade buyurursanız sizi bu hususta bir nebze aydın tayım: Amerikaya gelen Türk dok— torları Devlete mecburi hizmet bor- cu olmayan kimselerdir: Ordu hesa- bına veya burs olarak okuyan arkadaşların mecburi hiz- metlerini tamamlamadıkça ayrıl- AKİS, 19 OCAK 1957