İKTİSADİ İstanbul Fırın önünde kuyruk Geçen hafta İstanbulluların en çok rağbet ettikleri yer fırınlar, en çok aradıkları mal da ekmekti. Fırınların onunde bir tek ekmek al- mak içirt yığılanlar öyle yük bir kalabalık teşkıl ediyorlardı kı fırının ulunduğu sokaktan değil omobil ve arabaların, yayaların geç mesine bile yer kalmıyordu Bari ekmek alı- nabiliyor muydu? Ne gezer.. Fırın- lara hücum edenler içinde itilip ka- kılmalara, tartaklanmalara üstünün başının perişan olmasına rağmen bir tek ekmek ele geçırebılenler, kala- balığı birer fatih edasıyla yarıyor ve Hakikaten iftihardan — kolları kabar- mış bir halde evlerinin yolunu tutu- yorlardı. Ekmeksiz kalan İstanbullu- VE MALİ bu vesileyle tekrar hatırlanınca böy- ir neticenin ortaya çıkmaması için hiçbir sebeb kalmıyordu. Bir gün evine giderken fırınlarda ekmek bu- lamıyan ve o akşal yemeğin meksiz yiyen her İstanbullu gunu erkenden fırının önündeki ruğa girerek ihtiyacının iki, hatta ç misli ekmek alınca diğer hemşe- rilerin ekmeksiz kalacağı muhakkak- ti Hububat mahsulümüz bu sene her ne kadar iyi değilse de, büyük şehir- lerdeki vatandaşların ekmeksiz kal- maları için hiç bir sebeb mevcut de- ğildi. Sabit fiat, üyük şehırlerde yaşayan — vatan- daşlar için ekmek — mevzuundaki âne mesele, fiatlara aitti. Fırın- cılar muhtelif sebeblerle ekmek fiat- noksan vezin Geçen hafta İstanbulda bir fırının önü Ekmek ların tarih okumuş olanları Marie Antoinette'in "Ekmek yoksa, pandis- panya yesinler" sözünden ilhanı aldı- lar ve az sonra pastacı ve börekçiler de de hiç bir un mamulü kalmadı, İs- tanbul üç gün ekmek sıkıntısı çektık— ten sonra fırınlara ihtiya: tünde, un verilmesi suretıyle gıderıl— di. İstanbulun — birdenbi re ekmeksiz kalmasının — sebebi, evlet Bakanı Emin Kalafatın lstanbul Vilâyetin- deki; top lantıda söylediği gibi tama- i. Halk bu seneki hu- buba ahsulünün ihtiyaca yetecek kadar olmadığını biliyordu. Ameri- ğ un ithaline teşeb- rak haline gelmişti. Hele İkinci Dün- ya Harbi sırasındaki tecrübeler de 20 kavgası/. larını az buluyorlardı. Hükümet ve belediyeler ekmek fîatlarına yapıla- racagı politik neticeleri her nedense göze alamıyor— ir zaru- zarureti takdir edecekleri, neticelerine katla- nacakları muhakkaktı. Esasen katla- nıyorlardı da.. Ekmek fiatlarının sa- tutulmasına rağmen yapılıyordu meğin nin düşürülmesi suretıyle Bu deki mali bir his iptali, idarecilere doğrudan doğruya yapılan bir zam- dan daha mülayim geliyordu. Esasen fırıncıların zam talebi son derece haklıydı. Bu zam yapılmadığı takdirde fırınların zararına sı icap edecekti ki böyle bir fedakarv lığa atlanmalarını fırıncılardan is- temeye ımkan yoktu. Bu basit bir ik- SAHADA tisat kaidesiydi: Bir teşebbüse yatı- rılan sermaye oradan nemalanamazsa, elbette başka sahaya kaçacaktı. lşte ekmeğin vezninin tenzili * teşebbüsü- nün saiki buydu. Eskiden 900 gram olan ekmek ön 800, sonra da 730 grama indirildi. Ama fıatı francala da gene du ama 500 gramlık sıklet, ( grama, sonra da 340 grama indirildi. ekmek meselesi bundan ibaretti. Kasap oyunu İ stanbulda fırınların önü bir ana baba günüyken kasapların, önünde ise cinler top oynuyor. Zira kasap dükkânları et bulunmadıgı için — ke- penklerini bile açmıyorlardı. Uzun se- nelerden beri bu mevsimde İstanbu- lun etsiz kalması bir âdet haline gel- mişti. İstanbulun et sıkıntısını çek- mesinin yegâne sebebi narh idi diyenin tesbit ettiği narh, bilhassa toptancı kasapların işi i tanbulu etsiz bırakmaktan re bulamıyan kasaplar kış aylarında yunu, ende en ufak bir degışıklık yapmaksızın oynuyorlar- . Belediye narh'ı yükseltince kasap- ların Vıtrınlerını kıvırcıkların, dağ- lıçların ve karamanların slısluyecek— leı'ı kasaplarda sıgır etinin her nev'i- ulunacağı muha ktı. Fakat ne var ki, et narhında da tıpkı ekmek meselesinde olduğu gibi zam kelime- sinden idaı'eciler müthiş çekmiyor- lardı. Bu sebeble et fiatlarına bir ku- ruşluk olsun bir mevzuubahis degildi Fakat zammın ısrarlı talep— çisi toptancı kasaplar ve cuların elinde de' arzularına kavuş- mak içirt çok kuvvetli bir koz bulunu- etsiz bırakmak.. Top- tancı kasaplar zam taleplerinin, reddi üzerine işte gene ellerindeki kozu kullanmışlardı. İstanbulun ete kavuşması için bir tek çare kalıyordu: Et Antlarına ya- pılacak zamma belediyenin göz yum- Ması.. t belediye bu fedakârlığa cesaret edemiyordu. Hoş, kendisine kalsa cesaret ederdi ama, daha yük- se makamlar zammı i bulunma . Bu hanın pay yerine getirilen her kesim hayvanı için prim — ödemesiydi. Bu suretle Et ve Balık Kurumu zararı sineye çekiyor, toptancı kasaplar ar- zu ettikleri fiata ve İstanbul halkı da ete kavuşuyordu. Et ve Balık Kurumunun canlı hay— vanın her kilosu için 25 kuruş prim kidemeyi kabul etmesi Başbakanın müdahalesi neticesinde mümkü yordu. Fakat ne zararı vardı, İstan- AKİS, 19 OCAK 1957