mayacaklardı Şahsi hiç bir meseleleri yoktu, göz önünde tuttukları milletin menfaatiydi. Anayasaya aykırı mülâ- haza edecekleri her kanunu böyle şid- detli bir mücadele İle teşhır edecekler- di. Bu bakımdan Cuma günü de Mec- listeki yerlerinde olacaklardı. Doğrusu İstenilirse başıbozuk tarz- da başlayan hareket ,fre! tabi- rile "balık kuyruğu" şekli de, yanı İ eklin: mânâsız bir şekilde sona eriyordu. de edilen tek müsbet netice üç buyuk partinin işbirliği yolunda çok esaslı bir adımının atılmış bulunmasından ibaretti. Eğer bu hâdiseler olmasa bil- . ve onlar kadar olma- makla beraber Hür. P. liderleri komp- lekslerini yenip İnönüyle temasa gel- meyeceklerdi .Halbuki gelmişlerdi ve görü lmuştu ki millet bu hareketi so derece iyi karşılamıştı. Muhalefetın Mecliste ifade ettiği gibi, medeni in- sanlara lâyık şekilde hareket edilmiş- ti. Medeni insanlar olarak liderler karşılıklı oturmuşlar, konuşmuşlar ve meselelerini ortaya dökmüşler, nite- kim işin sonunda da anlaşmışlardı. Muhalefetin ıktıdarla 'rupture—kât-ı münasebet" halinde olduğunu Çelik- baş kürsüden açıkça ifade de etti. Boykot bitmişti. Fakat anlaşılıyor- du ki Muhalefet Partilerinin Meclis grupları bundan böy! her mühim meselede müşterek cephe halinde mü- cadele edeceklerdi. Bunun demokrasi- miz bakımından hayati ehemmiyetini inkâr etmeye imkân yoktu.» D. P. Pembe gözlükler eçen haftanın sonunda. Muhalefe- tin müşterek tebliğinin gazetecile- re verildiği sırada Başbakan Adnan Menderes sık sık yaptıgı gibi "Eng- lish Holiday—-Cuma öğleden sonra başlayıp Pazartesi ogleden sonra bi- ten tatil" ini geçirmek üzere gitti- ği İstanbul da bulunuyordu. Fakat metnin kendisine bildirildiği kolay- lkla tahmin olunabilir. Hakikaten iktidar Muhalefetin hareket tarzıyla, göstermek istediğinden çok daha faz- la alâkalanıyordu. Bütün ümid CM. P. idarecilerinde toplanmıştı. Onla- meleri — Muhalefetin ynı —cephede çık- masını önleyecek tek ihtimaldi. Zi- ra C.H.P. ile Hür. P. nin her şeyden rektiği hususunda anlaştıkları orta- ya çıkmıştı. İktidar bunu İsmet İ- nönünün bir zaferi sayıyordu. Muha- lefetin tek cephe halinde toplanma- sı hareketini de C.H.P. Genel Başka- nına maletmeğe hususı dikkat sarfe- diliyordu. Zira biliniyordu ki müşte- rek cepheye böyle bır etiket takmak Hür. ve bilhassa C.M.P. liderle- rini çekmgenlıge sevkedecektir. Hakikaten büyük basın içinde D. P. yi tutan bir iki gazete tebliğin AKİS, 14 TEMMUZ 1956 YURTTA OLUP BİTENLER BİR PROTOKOL GARABETİ merika Cumhurbaşkanı muavini Bichard Nixon Türkiyeye uğramış bulunuyor. Richard Nixon Cumhurbaşkanı Elsenhower'in tasvibi ile Fılıpınlerı, Formozayı ve Hindiçiniyi ziyaret etmiş, Bangok ve Karasi'ye uğramış, Ankaraya hususi mahıyette gelerek bir gece geçirmiş, ertesi sabah da yoluna devam etmişti Amerika Cumhurbaşkanı muavininin hususi mahıyettekı ıkametı için Dış İşleri Bakanlığı, Çankayadakı Ecnebi Misafirler Koşk yıı'mışt r. Bunun Türk misafirperverliğine tamamen uygun bulunduğ ş tur. Ak m da Cumhurl başkam Celâl Bayar Cumhurbaşkanlıgı koşkunde hususi b y mek vermiş, devletimiz erkânı ve Amerika Büyük Elçiliği ileri gelenleri bir sofranın başında toplanmışlardır Bu vesileyle faydalı temasların vuku bulduğuna zerrece şüphe" yoktur ve Türkiye Cumhurbaş- kanının Amerikayı ziyareti esnasında tanıdığı Mr. Nixon ile refikasını ağırlamasından daha tabıı bir şey olamaz. Fakat Protokol Turkıy Cum- hurbaşkanına, Ameri Cumhurbaşkanı muavininin Esenboğa Hava mey- danındaki karşılama töreninde nıçın yer vermiştir? Bir Cumhurbaşkanı— nın, hem de memleketine gayrı resmi şekılde ge elen -gelen de değil, ugra— y n- bir Cumhurbaşkanı muavinini başkentten' 25' kilometre mesafedeki a meydanında karşılamasın bızım Protokol dairemiz hangi protokol kaıdesıyle telif etmıştır lutfen SÖ ylenebılır mi? Türkiye Cumhurbaşkanı Washington'u resmen ziyaret ettiği zaman kendisini Eisenhower ancak Beyaz Sarayın merdivenlerinde karşılamış, hava meydanına muavini Ric- hard Nixon'u göndermişti. Şimdi aynı Richard Nixon'un karşılanması için Türkiye Cumhurbaşkanının rahatsız edilmesini asla ve asla tasvip et- mediğimizi belirtmeği vazife biliyoruz. Bu, kendimizi küçük görme has- talığından başka şey ifade etmemektedir ve kanaatimizce Amerikan! sempatısını -dolayısıyla destek ve yardımını- temin yolu da değildir. Bu' Türkiye Cumhurbaşkanı, Amerikanın dahi olsa Cumhurbaşkanı muavi- nini hava meydanlarından karşılamamalıdır. Böyle mevzularda hassas olduğu şimdiye kadar sanılan Başbakan Menderesin bu protokol garabetı karşısında niçin müdahale etmediğini anlamak kolay değildir. n bilhassa son yularda protokol işlerimizin iyi gitmediğini ve vahim gatlar yapıldığını görmemenin imkânı yoktur. Halbuki protokol işleri bazen milletlerin şereflerile. vekarlarıyla ilgili mahiyet almak vas- fını haizdir. Hükümetin bu işleri şahsı keyiflere bağlı işler olmaktan , SI- karması ve bir ç neşrinin — arefesinde iri başlıklarla muhalefetin — işbirliğinin — tahakkuk etmediğini, partilerin anlaşamadığını ve toplantıların fiyaskoyla lendiğini okuyucularına . Yazıların temeli lukbaşının yaptığı beyanattı. Fakat ertesi gün, tebliğ ortaya çıktığında bunun dağın doğurduğu fare olduğu mülâhazası — ileri sürüldü. — Partiler gene anlaşamamışlardı. larını ilzam eden bir tebliğin fazla manası yoktu. Ustelık istikbale mu- zaf kararlar mevcut değildi. — Bun- ların hakikat dugu aşıkardı an- cak bunlar madalyonun bir yüzünü teşkil ediyordu ki iktidarın görmek istediği o yüzdü, Fakat Zafer'de birinci sınıf kalem- ler ilk günler polemiğe karışmadı- lar. Yazılar, siyasi hüviyetleri olma- yan kimseler tarafından — yazılıyor- du ve partinin fikirleri olmaktan u- zaktı. Başmakale, tebliğin — neşrinin ertesi günü çıktı. Bunda, Muhalefe- tin başlıca İki ithamı reddediliyor- du: Muhalefete tahammül — meselesi ve serbest seçimler. İddia — olundu- ğuna göre Demokrat iktidarın mu- halefet partilerine dokunmam kendi kendini inkâr manası taşırdı. Böy- le bir hareketin ihtimali dahi yok- eki düzen vermesi zamanının geldiğine Mr. Nixo karşılanışı hadısesı en güzel delildir. tu. Serbest seçımlere gelince. D.P. de söz söylenebilecek bir tek ak- saklık , olmamıştı. ynı şekilde devam edecekti. Yazının bundan son- raki kısmı, açık bir hakikati ihtiva edıyordu artık Türkiyede hileli se makalenin kanaatine göre iktidara başkaları da geçse, onlar dahi 1946 metodlarını kullanamazlardı. Muhale- fetin tebliğinde bu iki husus umu- mi efkâra yanlış belirtilmişti. Ancak muharri özden kaçır- dığı. Demokrat Partının bılhassa son kararlarıyla Muhalefet Demokrat Partisinden çok ayrılmış, onun pren- siplerini tamamile unutmuş bulundu- guydu O tarihte "daha çok hürri- yet" dıyen D.P. bugün "daha az hür- riyet" diyor ve her yerde, her za- man yapıldığı gibi bunu "hürriyetin suliistimaline mani — olmak" azmine atfediyordu. Fakat kimsenin, bu ken dı kendını inkâr hadısesını tebilği bütün noksanlarına, çekingen-