göre ayarlanması icab edeceğini bir çok kere ifade etmiş bulunuyorlardı. Bu fikirlerin muhalifi, şiddet taraf- Tİ bır fikir değişikliğinin vuku buldu- ğunu gösteren bir emare sayılmalıdır Dulles ın bu neticeye varmasında içer- den olduğu kadar dışardan da yapılan tazyikler büyük rol oynamıştır. Bil- hassa Fransız Dış taleri Bakanı Pineau ile yaptığı görüşmelerin son derece tesırlı olduğu anlaşılmaktadır Zira es'in beyanatı, Pineau'nun Washıngtonu zıyaretının akabinde yapılmıştır. Dulles'in, dış siyaseti A- merikan istihbarat servislerinin şefı olan kardeşinden aldığı haberlere gö- re yürüttüğünü bilenler, Dış İşleri Ba- kanının Rusyada bazı şeylerın katı olarak değişmiş bulunduğuna in. ya başladığını anlamışlardır ne var ki, şıdd et taraftarı Dulles in son b yan onun şa: pyonlugunu paktlar polıtıkası 'ndan ar- tık vaz geçtiği mânasına alınmama- hdır. Dulles'a göre Amerikanın umu- mi siyasetinde toptan bir değişiklik yapmaya lüzum — yoktur, yapılacak şey her devletle vaki münasebetleri ayrı ayrı incelemekten ibarettir. Bu yeni cereyan tesirlerini yalnız icra organlarında değil, tesrii organ- larda da göstermış bulunmaktadır. şimdiye kadar "infiratçı" bir siyasete taraftar olduğunu muhtelif vesileler- le izhar etmiş olan Kongre ve to, Yugoslavyaya — yapılan yardımın kesilmesi teklifini reddetmiş ve De- mirperde gerisi memleketler ıçın 25 milyon dolarlık bir tahsisatı hiç zor- luk çıkarmadan kabul etmiştir. Rus- ya ile anlaşmış bir — Yugoslavyanın bundan bir kaç ay evvel Amerikadan bir tak sent bile alamıyacağı düşü- nülürse, son degışıklıklerın getirdiği yumuşama havası daha iyi anlaşılır. Şüphe yok ki, Rusyadan sonra Ame- rıkanın da yumuşak bir polıtıkaya baş vurması yeni bir dünya harbi tehlıkesını daha uzaklara ıtmektedır ve bu mucizenin sırrı ne Rusya ne de Amerikadadır. Her gün yenisi ya- pılan atom sılahları bılhassa Hidro- jen bombası, sulh ihtimaline kuvvet kazandırmaktadır. Bu silâhlara sa- hip olan devletler, yeni bir harbin sa- dece hasımlarının mahvolmasıyla ne- ticelenmiyeceğini çok iyi bilmekte- dirler. İşte bu korku şımdılık dünya sulhünün bekçiliğini yapmaktadır Lübnan Petrol kavgası Geçen hafta Londrada Stock Exchan- ge'da bir telâş hüküm — sürüyor» du. 1. P. C hisse senetlerinde barız bir düşükl meydana gelmişti. I. P. C, Ingılızlerın Irak'ta kurmuş ol- dukları bir petrol — şirketiydi, Stock Exchange de hisse senetleri alış veri- şi yapılan bir yer.. Herkes elinde bulunan I. P. C. hisse senetlerini satmaya çalışıyordu. Bu- na Lübnan Devlet Bakanı Saip Sa- lam'ın bir beyanatı sebep olmuştu. AKİS, 14 TEMMUZ 1956 DÜNYADA OLUP BİTENLER uc ta..... Saip Salam bu beyanatında Lübnanın bundan sonra "pıpe-line"larını I. P. C. petrollerıne kapatacagını soylemış- ti. Irak'ta çıkan petrol "pıpe-line" vasıtasıyla Akdenız limanlarına ulaş- tırıllıyordu. Bu "pipe-line lardan biri Suriyeden, biri Lübnandan, biri de İs- railden geçiyordu. Bu sonuncusu, A- rap milletlerinin ambargo kararından beri kullanılamamaktaydı. Lübnan da kendi topraklarından geçeni ka- patmayı duşunuyordu Bu, I. P. C. i- çin senede 7 milyon ton petrolun da- ha masraflı bir şekilde nakli dernek- ti. Lübnanın bu kararına neyin sebep olduğu — kat' iyetle — bilinmemektedir. Bazı çevrelere göre Şepılofun seya- hatinden sonra bu netic eyı beklem icap ederdi zılarına göre de Ame- rikalıların İngılızlerle petrol sahasın- da giriştikleri sessiz mücadele bu ne- ticeyi vermişti. Diğer bir goruşe göre de Lübnan hükümeti I. P. C. ile daha kârlı bir anlaşmanın peşındedıı' mak- sat şirketi zor duruma düşürüp müm- ün olan en büyük istifadeyi temin etmektir kı akla en yakın gelen ihti- mal de budur. Kıs ayları içinde Lübnan hüküme- tiyle I. P. C. temsilcileri arasında ya- pılan görüşmelerde petro) mpanya- sı, boruların Lübnan topraklarından geçmesine karşılık ödedikleri 380.000 İngiliz lirasını 600.000 e çıkarmayı ka- bul etmişlerdi. Fakat Lübnanlılar bu mablağı az bulmuşlardı. Kendilerine de hiç olmazsa Suriyeye ödenmekte olan para verilmeliydi. Şirket bu tek- lifi iyi karşılamamıştı. Zira Suriyeye yılda 6 milyon Ingılız lirası oduyordu ama, Surıy deki borulardan nakletti- ği petrolün miktarı 17,5 milyon tonu boruları Ucu Lübnan 'a dokunuyor buluyordu. Diğer taraftan Lübnan- daki 30 kilometrelik "pıpe-line" a mu- kabil Suriye topraklarma 400 kilo- metre uzunluğun boru döşenmiş bulunuyordu, Ingılız çevrelerı Lübna- nın dana fazla koparmak için şantaj a başvurd gu kanaatındaydı- lar ve bu hareketi hoş görmeye ya- naşmıyorlardı. Lübnan Devlet Bakanı beyanatında 1881 tarihinde şirketle imzalanan bir anlaşmadan bahsediyordu. Bu anlaş- maya göre petrol şırketı 1956 senesin- de faaliyetine son vermek isterse bü- tün tesislerini Lübnana terketmek mecburıyetındeydı. Tâyin edilen ta- rih atmıştı ama, I. P. C henüz tatili faalıyetı aklına bile getirmemiş- ti. Saip Salam'a göre Suriye Lübnan- dan nakledilen petrollerin kendi bo- rularından geçirilmesine müsaade et- miyecekti. Irak da Kerkukten İsken- deruna yeni bir "pipe-line" döşenme- sine razı gelmiyecekti. Bu sebeple I P. C, ya Lübnanın şartlarını kabul ederek anlaşmaya yahut tesıslerını terke mecbur kalacaktı İngilizler bu — şantaj ihtimalinden veya Şepilofun parmagından çok, işe Amerıkalıları nın mağın! Ş- mış olmasından endışelenmektedırler Zira Orta D gu büyük bir nüfuza namzet görü! erikan Aramco petrol kumpanyasının Lübnan hükü- metine bazı tekliflerde bulunmuş ol- duğu bilinmektedir. Lübnanlıların İn- gilizleri başlarından atıp Aramco ıle çalışmak ıstemelerı ihtimali de dır. Bu suretle Orta Doğuda bir defa daha karsı karşıya gelen İngiliz ve Amerikan menfaatları bu bölgede ba- tılların prestijinin biraz daha kırıl- masına yol açacaktır. 13