S | Festivaller Gerçek sanata itibarsızlık C annes ve Venedik Film Festival- lerinin yanı sıra altı yıldan beri Berlin'de de tertiplenmekte olan fes- tivallerin önem ve tesirleri öbür iki- si kadar değildir.. Maamafih Berlin Film Festivali yaz ayları durgunlaşan sinema hayatına biraz olsun canlılık kazandırmaktadır. Bu yıl ilk olarak resmen tanındıktan sonra Berlin Fes- tivallerinin de diğerleri ayarına eriş- mesi beklenebilir. Fakat beklenmiye- cek ve olmaması gereken birşey mü- kâfat dağıtımındaki gelişi güzel ka- rarların bu festivallerin — gelişmesini engellemesidir. 1956 sonuçları tehlike- yi açıkça ortaya koymaktadır. VI. ncı Berlin Mestivali'nde Mükâfat kazanan filmler uzun bir liste tutmaktadır. İş- tırak eden memleketlerin hemen hep- , bir vesile ile sevindirmeye çalışıl- mış fakat gerçek sanat ihmal edil- miştir. Bunun en iyi örneği Laurence Oli- vier'in — "Richard 1I1l"ü Gene Kelly'nin "Invitation to Dance - Dan- sa Davef'i karşısında mağlup oluşu- dur. Laurence Olivier "Henry V" ve "Hamlet'ten beri Shakespeare'in sine- ma adaptasyonlarında otorite olarak kabul edilmektedir. Çevırdıgı her film ranlığını kazanmıştı. Olivier'nin bu yoldaki çalışmalarında büyük bir ilerlemeyi işaret etmektey- di Film ilk çevrildiği andan itibaren sanat severlerin yakın ilgisini topla- mış, sahneleri sinema kritikleri tara- fından didik didik edilircesine ince- lenmişti. Gene Kelly dansediyor Ayak felsefesi NEMA Gene Kelly sinema dünyasında kü- çük de olsa bir yere sahipti. Müzikli komedilere yeni bir anlayış getirmiş, bu filmlerin sanat ölçülerine vurula- bilmesini sağlamıştı. "On the Town" ve "Singin'in the Rain" başarılı de- nemelerdi ."Invitation to Dance"ın ha- zırlığı dört yıl sürmüş ve büyük iddi- alarla geçen ay gösterilmeye başlan- mıştı. Film, aralarında bağlantı olma- yan üç ayrı bale sahnesinden meyda- na geliyordu. Birinci kısım bir pal- yaçonun aşkını anlatıyor, klâsik de- korlara Jacgues Ibert'in müziği fon teşkil .ediyordu. İkinci kısım Rimski - Korsakoff'un "Şehrazad" müziği ve aktörlerle canlı - resimlerin karıştığı bileziğin hikâyesini anlatıyordu. Film- de konuşma hiç yoktu. Anlaşılacağı gibi deneme birkaç yıl önce Michael Powell ve Emerle Pressburger'in gi- riştikleri "Tales of Hoffmann - Hoff- mann'ın Sihirli Masallarından pek farklı değildi. Rejisör, koreograf ve baş rolün temsilcisi Gene Kelly iddi- asını şöyle izah ediyordu: "Dansın her adımı bir hikâye — anlatmalıdır. Ancak ayaklarıyla konuşmasını bilen bir dansör mesleğinin adamı olabilir". Buna karşılık, filmi tenkit eden sine- ma muharrirleri ise, iyi bir müzikli komedi sanatçısı olan Gene Kelly'nin çizmeyi aştığını, İgor Youskevitch ve amara Toumanova gibi bale ustala- rı yanında ayaklarının balçığa sap- lanmış gibi hareketsiz kaldığını yazı- yorlardı. Luis Bunuel'in son filmi "Cela s'ap- pelle Vaurore" ile Ladilas Vajda'nın "Pepote"si uzun mükâfat listesine gi- remiyen değerli eserlerdendi. sanat eserlerini matematik problem- ler gibi kesin — sonuçlara bağlamak mümkün olmadığından Marcel Carne'- nin başkanlıgındakı milletlerarası jü- ri üstün film "altın ayı" heykelciğini "Invitation to Dance"a verdi. Laurence Olivier "Richard .III” ıçın gumuş ayıcıkla teselli edıldı En iyi mızansen m ükâfatı "Autumn Le- aves Son ar Yaprakları" adh A- merıkan f'ılmı için Robert Aldrich'e verildi. "Donatella'daki rolü için Elsa Martinelli ve "Trapez"deki rolü için Burt Lancaster en iyi kadın oyuncu ve en iyi erkek oyuncu mükâfatları- nı aldılar Ayrıca "The Long Arm - un Kol" adlı İngiliz ve "La Sorci- er" adlı Fransız filmlerine jüri özel mükâfatı verildi. Birer Meksıka, Ja- pon ve İtalyan filmi de mansiyon ka- zandılar. Bir ders okümanter filmlerin altın mükâ- fatı bir Alman filmine, gümüş mü- kâfatı İse Walt Disney'in "Stepte Ha- yatına verildi. Kısa metrajlı filmler- Laurence Olivier Berlin'de yenildi de Turkıye yi bir sürpriz beklıyordu birlikte Türkiye'nin gönderdiği "Hi- titlerin Güneşi"ne gümüş mükâfat ve- rildi. İstanbul Üniversitesi Sanat Ta- rihi .ve Arkeoloji bölümlerince hazır- landığından başka hakkında pek bir- şey bilinmeyen — "Hititlerin Güneşi" adlı filmin bu ufak çaptaki başarısı öteden beri üzerinde israrla durulan bir gerçeği bir kere daha ortaya koy- maktadır. Türkiye'de iyi flim yapıla- mamasına sebeb teknik imkânsızlık- lar değil bilgisizlik ve ilgisizliktir. Ar- tistik meseleleri ön plânda tutmak birçok kusurları örtebilir. Sinema a- matörleri tarafından hazırlanan "Hi- titlerin Güneşi" ticari sinemacılarımı- za iyi bir ders olmalıdır. AKİS, 14 TEMMUZ 1956