TİYATRO Gençlık Tıyatrosunun "Sayılı Günler" i Kışın uykuya mı yatıyorlar? perdelerini mevsiminde ve zamanın- pa açan bir idareden mahrumdular. Bu yüzden tiyatronun en çok seyir- ci topladığı kış mevsimini hazırlık- larla geçiriyorlar, sıcaklar bastırıp ti- yatro seyircileri seyrekleştiği zaman da temsillere başlayabiliyorlardı. Bu geç kalmış ziyafetler elbette iştahlı bir seyirci topluluğundan mahrum kalıyordu. Amatör sahnelerin bu va- kitsiz oyunların zararını anlayarak, önümüzdeki sezonda halkın tıyatrola— ra daha çok rağbet ettiği kış ayla- rında temsiller vermeye gayrât et- meleri lâzım gelir. Bu çidare —yokluğu — yüzünden eTeknik — Üniversite — Tiyatrosunun "Ayyar Hamza sı ile Gençlik Tiyat- rosunun "Sayılı Günler" i mevsimin son eserleri oldular. Bu tiyatroların perdelerini indirmeleriyle mevsim de kapanmış oldu "Ayyar Hamza' T eknik Üniversite Tiyatrosu bu yıl sahneye koyduğu "Hesap Maki- esi" ve "Profesör Taranne" piyes- lerıyle umıt uyandırmış ve kendine minde iyi bir isim yapmıştı. Teknık Unıversıte Tıyatrosunun sah- neye koyacağı üçüncü eser bu sebep— le merakla beklenıyordu Bu eserin "Ayyar Hamza" olduğunu öğrenmek ilk anda soğuk bir duş tesiri yap- —ıştı. Bu genç hevesliler oynayacak başka eser bulamamışlar mıydı? Bir kaç sene evvel Şehir Tiyatrosunun tariht matınelerınde temsil "Ayyar Hamza işten alelacele indirilmişti. tiyatronun başarısızlığı diğerinin şan- sını denemesine bir mâni sayılamazdı ama, iddialı bir tiyatronun durup 26 dururken bir adaptasyonla halkın ö- nüne çıkmasının ne mânası vardı? Yok ille bir "Moliere" oynanmak is- teniyorsa, eserin aslı "Scapin'in Do- lapları" tercih edilmeliydi. Bu eserin Comedie Française ve — Jean-Louis Barrault trubu tarafından temsillerinin büyük alâka — topladığı biliniyordu. Bu söylentilerin hepsi, temsili görmeden ileri sürülen — pe- şin — hükümlerdi. Halbuki, — "Ayyar Hamza" yi seçen rejisör Ergun Kök- nar'ın aklından gecenler bambaşka şeylerdi. O, "Ayyar Hamza" yi sahne- ye koyarak eski İstanbulu modernize etmek ve o atmosfer içinde bir piyes meydana — çıkarmak — arzusundaydı. "Ayyar Hamza" nın ilk temsilinde bulunanlar, rejisörün bu — arzusunu anlamakta güçlük çekmediler ve mu- vaffakiyetini canü gönülden alkışla- dılar. Dışarıda alkışlar devam eder- ken, içerde kulisin bir kösesine bü- zülmüş bir genç adam heyecan göz yaşları döküyordu. Bu, genç rejisör Ergun'du. Tiyatroya âşık bir aileden geliyordu. Babası da tiyatronun çile- sini çekmiş bir sanatkâr, — rahmetli aktör Sait Köknar'dı. Bu sırada heyecanlı olan sadece rejisör değildi .Piyesin çok alkışla- nan sanatkarları, Atila Alpöge, Özer Erdeniz, Kanat Durgun, Egemen Tay- lan, Hosep Hosepyan, Durukan İş- gör, Germin Bora ve Önay Alemdar hep heyecan içindeydiler. Çünkü Al- manyada yapılan Üniversiteler ara- sı Tiyatro Festivaline, "Ayyar Ham- sa" yı oynamak üzere davet edildik- lerini haber almışlardı "Sayılı günler” T ürkiyede kurulan belli başlı ilk amatör tiyatro olan Gençlik Ti- yatrosu "Yarın Ba şka Olacaktır", "Dover Yolu" ve "İp" piyesleriyle ken- dine hemen iyi bir mevki ve şöhret temin etmişti. Fakat sonraları büyü bozuldu, şöhret ve muvaffakiyete ve- da edildi. Bunun başlıca sebebi tiyat- ronun idare heyetının sık sık degış- mesi ve her yenı gelenın yeni bir kadroyla, yeni fikirlerle işe — ko oyul- ydı. k zaman kadın rolleri i- ması, cin eleman bulunamıyordu. —Herkes derslerini bahane ederek tiyatrodan uzaklaşıyordu. Ama yaz ayları gelip te Erlanger Festivali için hazırlıklar başlayınca, imtihanları serip — tiyat- roya koşanların sayısı o kadar çoğa- lıyordu ki, baz bir role üç dublö- rün biri den hazırlandıgı oluyordu. A- ma festival humması geçip yeni sene çalışmaları başladığı zaman, tiyatro idarecileri gene mumla adam ara- mak zorunda kalıyorlardı. — Gençlik Tiyatrosu da benzeri diğer amatör ti- yatrolar gibi bir türlü mevsim için- de perdelerıııı açamıyor, temsillerini sıcak yaz gün lerınde, az sayıda se- yirci önünde eriyordu. — Halbuki, Gençlık Tiyatrosu muvaffak olmak İ n şartların çoğuna — sa- Dilligil gibi bir rejisör ve hoca, kocaman bir salon ve mas- rafların büyük bir kısmını karşılayan bir banka.. Geriye Nasrettin Hoca v Bakkal hikâyesinde olduğu gibi hel- vayı yapıp yemek kalıyordu. Doğrusu gençlerin bu imkânları yerinde kul- lanamaması yazık oluyordu. Gençlik Tiyatrosu sahneye hep te- lif eserler koymak kararındaydı Bu sebeple bu yıl ıçın Samim Kocagöz'- ün 'Sayılı Günler" i seçılmıştı Se- çimde isabet vardı. "Sayılı Günler" ufak tefek kusurlarına rağmen tam manâsıyla bizim olan Türk köy- lüsünün meselelerine eğilen bir pi- yesti. Eser sahneye b aşar muştu Erol Kesk demek istediklerini anlattılar ün- düz Erkut ermin san ve Gülçin Yalgın da başarılıydılar. Erol es- kin'in dekorları -bilhassa fazla — ışık AKİS, 14 TEMMUZ 1956