darının memleketimizde bulunması normal politika faaliyetini sekteye uğratmıştı. Kalkınma senliklerinden sonra ziyaret genlikleri büyüklerimi- zin vaktini alıyordu. Daha evvelce yapılma toplantılarda ise kesin bir karara varılamamıştı. Adnan Mende- res bu karar alınmadan Grubun ö- nüne çıkmak istemiyordu. Çare grup- ta ekseriyetin bulunamamasıydı. Bu- lunamadı Kaynayan kazan S alı günü, başta Rize mılletvekılı İzzet Akçal olduğu halde D.P. bir çok ileri fikirli milletvekili gru- bun toplanamamasını şiddetle pro- testo ediyorlardı. Grup başkanlığı kürsüsünde bir zamanlar ümid ve- ren, fakat sonradan bu ümidlerin hepsini yerle bir eden meşhur Halük Şaman vardı. Halük Şaman, görü- nüşe aldanmamak gerektiği yolun- daki darbımeselinin sanki dünyada mevcut 1 numaralı misaliydi. Simdi liderin çok yalan icracıları arasında yer almışa. Milletvekilleri bilhassa ona çıkışıyor, ekseriyet temin etme- sini istiyorlardı. Fakat kulaktan ku- lağa fısıltılar, gene vaziyete hakim olmuştu Bu sefer grubun toplanmasını is- teyenler itiraz eden milletvekillerine Ur tertiple karşı karşıya olmadıkla- rım zannettirmek için ellerinden ge- leni yapmışlardı. Bir çok an ko- ridorda, çantaları veya dosyaları kol- tukta dolaşıyordu. Fakat hemen hepsi ekseriyetin sağlanamıyacağın- dan emindi. Koridorlarda söylenen- ler, milletvekillerinin çoğunun ziyaret şenliklerinde bulunmak üzere Anka- radan ayrılmış olduklarıydı. Halbu- ki Meclis, pek âlâ toplanıyordu. Za- ten Mecliste de ekseriyet bulunamaz- sa halimiz nice olurdu? Ancak bu haftaki hadiseden son- ra D.P. grubunun bir çok azasını de- rin duşıınce aldı. Nereye gidiliyordu ? abeden kaçmak için böyle yol- lar seçilmesi doğru değildi. Bu, mu- hakkaktı. Fakat D.P. Meclis Grubu- nun hangi sebep tahtında olursa ol- sun kendi fonksıyoıııınu hiçe indir- mek gayesini güden bu usullere biz- zat alet hale gelmesi işin en acıklı ve şayanı dikkat tarafıydı. Grup, D. P. içinde fiili ve hakiki tek müraka- be organıydı. Haysiyet divanı doğ- rudan doğruya Genel Başkana bağlı bulunduğundan partinin başka ka- demelerinde ses çıkarmak imkânı kalmamıştı. Bir defa grup da sessiz- liğe boğuldu mu her şey tamam ha- le gelirdi. Bunu önlemek lâzımdı. Mılletvekıllerının partı dahilinde kuv- vetli ve nü unmalarının, sa- yılmalarının sebebı Meclıs grubunda rey sahibi olmalarından dolayıydı. Halbuki şimdi, bu reylerin istimalini önlemek isteyenlerin oyununa gelini- yor, grup kendi kendisinin prestijine halel getirme yoluna giriyordu. Ek- seriyet bulamama hadisesinin müte- madiyen tekerrürü umumi efkâr kar- sısında grubu ne vasiyete sokuyor- du, bu düşünülüyor muydu ? Hele ek- seriyet bulamamanın Adnan Mende- AKİS, 26 MAYIS 1956 resin Ankarada bulunmadığı anlar- da vukua gelmesi insanın hatırına şöyle bir sual getiriyordu: Acaba D. P. nin içinde ekseriyetin adı Adnan Menderes midir? Milletvekilleri gru- bun behemehal perşembe günü top- lanmasını istediler. O gün grup de- ğil ama idare heyeti toplandı. Hesaplaşma ihtiyacı F akat vazıyetın böyle devam etme- si imkânsızdı. Hükümetten sual sormak şansı t'ıılen ortadan kalkmış- tı. En ziyade Muhalefet partilerinin miskinlikleri yüzünden Mecliste söz- lü sorular mütemadiyen feriye bıra- kılıyordu. Halbuki muhalif milletve- killeri böyle takrirler geldiğinde mut- laka re her seferinde usul hakkında söz istemeli, teklifi protesto etmeliy- diler. Arka arkaya beş defa bu ya- pıldı mı, başkanlık divanının kendisi- ni rahatsız hissetmemesinin imkânı yoktu. Fakat nerede bizde, öyle mu- halefet? Bu bakımdan vazıfenın çeti- ni gene D.P. Grul omuzlarına yükleniyordu. Iktıdar milletvekilim zamanı gelip çatan hesaplaşmayı kendilerine bambaşka vaadlerde bu- lunup rey isteyen, fakat bir kere rey- leri alınca vaadlerinin hepsini unu- tan Menderes IV. kabinesinin prog- ram hatisiyle yapmak mecburıyetın- deydiler. Bunun önümüzdeki salı gü- nü nihayet yapılabileceği anlaşılıyor- u. Daha doğrusu ümid ediliyordu. Ege Hortlayan usuller Geçen haftanın sonunda pazar gu— B ada, ğızdan ağıza dolaşan tek laf şuydu: — Bunu Halkçılar bile yapma- mışlardı!” O gün kasabada gene Hür. P. nin mitingi yardı. Hürriyetçiler günlerce evvel resmi makamlara müracaat et- mişler ve toplantı için izin almış- lardı. Fakat Fevzi Lütfi Karaosman- YURTTA OLUP BİTENLER oğluların. Fethi Çelikbaşların ve ar- kadaşlarının dolaşmaları iktidarı hiç me tm u. Bunun üzerine Genel Merkezden teşkılata derhal bir emir verilmişti: D.P. de aynı gün bır ukabil mıtıng tertipleyecek ve gö vde gosterısı yapacaktı Hakika- ten iktidar partisi de mııracaat etmış ve aynı gün aynı meydanda. den bırkaç saat sonra toplanılabıl- mesi için izin almıştı İdare âmirlerinin bıı hafifliği na- sıl yaptıkları meraka değerdi. Hü P. nin mıtıngı saat 18 de bitecek, D. P. ninki 14 te başlıyacaktı. İki par- tinin taraftarlarım bu suretle karşı karşıya getirmek ve bir çatışma ih- timali hazırlamak hangi aklın ica- bıydı, anlaşılması son derece güçtü. Nitekim sabahın saat 10 undan 13 üne kadar Bergama bir hadisenin çıkması tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldı. Hele D.P. böyle bir tehli- keyi âdeta körüklüyordu. Fakat bil- hassa Hür. iderlerinin olgunluğu ve Bergamalıların aklı selimi karı- şıklık ihtimalini bertaraf etti. Ne var ki bir gövde gösterisi yapan D.P. bü- yük kütleleri harekete geçirmeğe muvaffak olduğu kaide Bergamada prestijinden biraz daha kaybetti. E- vet, onların yaptıklarım iktidarday- ken Halkçılar bile yapmamışlardı! Hür P. nin zaafı H büyük liderlerinin ıştırakı le Eagkede geçen haftanın so: üzere bir mitin kampan- yasıa [şıîı Fevzi Lütfi man- Çelikbaş, Ziya Termen gıp Karaosmanoğ u Nazillide, Beı'g amada, Manisada caklar, vatandaşa görüşlerini anlatacakl . Hür. P. liler partiler arasında iş- halkın da nabzım bırlıgı mevzuun yokla! arzusundaydılar. İşin o ta- rafı müsbet netice verdı Ancak ne, Hür. P. nin zaaflarını o ya ko; bakımından bılhassa fay- dalı oldu. Daha Nazilliye varıldığında Hür. P. liderlerini karşılayan davul sur- Hür. P. nin dört hatibi V. L. Karaosmanoğlu F. Çelikbaş A. Karaosmanoğlu Z. Termen