diyordu. C.H.P. nin itimad verici si- malar? partileri iktidara getirilirse memleketin nasıl idare edileceği hu- susunda seçmene bir fikir vermeye çalışıyorlardı. Kurultay, ideal top- antı olmam beraber, sevıyelı geçmişti ve C.H.P. de büyük bir te- rakkinin gerçekleşme yolund oldu- ğunu ortaya koymuştu. Şimdi iki şey bekleniyordu: — Secimler ve kapanış nutku. Seçimler bahsinde Genel Başkan- lık ve Genel Sekreterlik makamları çiddi mücadele mevzuu olmıyacaktı. İnönü ittifakla, Gülek ise ekseriyet- le mevkilerini muhafaza edeceklerdi. Müzakerelerin gösterdiği buydu. Ge- nel Başkan Vekilliği ihdasını ise ko- misyon reddetmişti. İhtimal ki Genel Kurul da reddedecekti. Gerıye Parti Meclisi kalıyordu. C.H.P. nin tanın- mış ve sevilmiş bir çok siması bura- ya girmeyi kabul etmişti. Içlerınde Genel Sekreterin devirilememiş olma - sı karsısında nevmidiye — kapılanlar yok değildi; ama ne yapmışlar, ne gayret sarfetmişlerdi ki Kasım Gü- lek yenilsin? Bunlar Parti Meclisine girmeliydiler, orada çalışmalıydılar, Parti Meclisi organını seviyeli ve al bir organ haline getirmeliydiler. Bir parti Meclisi ki bütün azalarının ağzı lâf yapar, bütün azaları diyar diyar dolaşır, Partinin fikirlerini ya- yar, propaganda yapar, üstelik hep- si de şahsiyet sahıbıdır bu takdirde Genel Sekreterin "ikinci lider” mev- kiine çıkması meselesi kendiliğinden halledilmez miydi? —Haftanın sonla- rına doğru, istikamet buydu. Genel Sekreterin Parti Meclisi için "muti" lerden müteşekkil bir listesi vardı. Ama İsmet İnönünün Öteki listeyi, ahsiyet — sahiplerinden — müteşekkil listeyi tuttuğu herkes tarafından bi- liniyordu. Kurultay ise Kasım Güleği tekrar Genel Sekreterliğe getirmek- le ona karşı vefasını ve şükranım is- pat edecekti; onun yanına, Gene Başkanın da istediği gibi kuvvetli bir parti Meclisi vermek delegeler için vazife haline geliyordu. Bir "Gölge Kabine" mutlaka kurulmalıydı. Nitekim seçim bir kararla ileri a- lınıp da reyler kullanıldığında görül- dü ki gerek Genel Başkanlık ve ge- rekse Genel Sekreterlik mselelerinde tahminler tamamiyle yerindedir. İs- met İnönü Genel Başkanlık için ittifa- kın bir eksiğini aldı. Bu bir rey ise kendisinin Şemsettin Günaltay lehin- de kullandığı reydi. Kasım Gülek Ge- nel Sekreterlikte büyük ekserıyetle kaldı; muhtemel karşı aday Nüvi Yetkın son dakikada adaylıktan fe— ragat etmişti. Parti meclisine gelince ona ait secimler perşembe sabahı ta- mamlandığında görüldü ki temenni- ler gerçekleşmiştir. Şemsettin Günal- taylar, Faik Ahmet Barutçular, is- mail Rüştü Aksallar ve onların ça- pındaki adamlar bu mecliste rey al- mışlardır. C.H.P. böylece, meselele- rimizi vukufla 1ncelıyecek millet iti- mat ettiği takdirde memleketin mu- kadderatını güven verecek şekilde ele alacak bir kadroya sahip bulun- duğunu ortaya koyuyordu. İnö- AKİS, 26 MAYIS 1956 nü Genel Başkanlık vazifesini yap- mış, partinin kıymetlerini bir ara- ya toplamıştır. Şimdi kendilerini göstermek sırası onlarındı. Kapanış nutkuna gelince, bu âde- ta bir seçim beyannamesi yerine ge- çecek ve Kurultayın verdiği istika- metler, koyduğu prensipler bizzat İ- nönü tarafından 1fade edılecektı Ta ki seçmen, 1958 de C.H.P. iş ba- şına getirdiği takdırde sürprızle kar- şılaşmaktan korunsun. Zira sürprizden, milletin pek ağzı yanmıştı. Ama ya 1958 de de iktida- rı alan bütün taahhütlerine rağmen sürprize kalkarsa? Bunun cevabı ba- sitti: 1950 de C.H.P. yi, 1958 de D.P. yi deviren elbette kı 1962 de veya 1966 da da onun hesabım görürdü. İş, seçmen elindeki kudreti bılsın ve onu kullanmayı kendısı için — "geri alınmaz bir hak" say D.P Ümit ışığı ihtiyacı Hadise salı günü İstanbulda Üni- versitenin Önünde geçti. Vakit akşam üstüydü. Beyazıdın kalabalık olduğu görülüyordu. Büyük Üniver- site binasının önü, âdeta adam almı- yordu. Sanki gençlık orada toplan- mıştı. İşte o sırada, büyük bir te- zahürat oldu. Gençler kısa boylu, e- ğik başlı, şaşırmış bir adamı omuz- larına aldıla ve onu hararetle alkış- ladılar. "Seni hıç olmazsa 1958 e kadar Başbakan olarak görmek istiyoruz" diye bağırıyordu Om uzlarda taşınan adam, Prof. Fuad Köprülüydü. O gün İran Şahı- na Üniversitede Cumhurbaşkanı Ce- lâl Bayarın da huzuruyla tertiplenen bir törende fahri profesörlük payesi İzzet Akçal Vazife mukaddestir. YURTTA OLUP BİTENLER veriliyordu. Fakat gençlik her şeyi ve herkesi unutmuştu. Onu alâkadar eden, Prof. Fuad Köprülüydü. Bu, tamamiyle içten gelen ve çok sami- mi bir gösteriydi. Öteki tören, uzun uzun tertiplenmişti. Ama gençlerin Kurucu profesörü omuzlarına alma- sı ve ona karşı muhabbetini izhar et- mesi ani olmuştu; bunu, başta Fuad Köprülü, hiç kimse beklemıyordu Ortalık anide karıştı. Dışişleri Baka- nı otomobiline kadar omuzların üs- tünde taşındı. Herkes, Şah dahil, bu manzarayı ibretle seyrediyordu. Millet, hakiki arzusunu izhar etmişti. Son hadise- ler Fuad Köprülüyü bir ümid ışığı haline getirmişti ve pek çok kimse ondan bir şeyler bekliyordu. Kurucu profesörün kabiliyetlerinin mahdut oldugu bılınmeyen hakikatlerden de- Zira eğer o vaktiyle biraz a- zim, biraz cesaret ve aklı selim gös- termış olsaydı işler bu noktaya gel- mezdi. Onun çekıngenlıgı anl aşa- maz mantığıdır ki D.P. tek şef" parolasının revaç buldugu bır teşek- kül haline sokmuştu. Ama artık, ku- rucu sıfatiyle hakkı olan sözü söy- Niçin mı? Çünkü millet böyle istiyordu. Bu ne- reden mi anlaşılıyordu? Sadece Üni- versitenin önünde cereyan eden sah- ne, bunu isbata kâfiydi. İşte, hiç kim- senin tahrik edemıyecegı bir sevgi gösterisi. Bunun mânasını görme- meğe imkân mı vardı? içinde en azından Adnan Menderes kadar söz sahibi, hak sahi- hi bulunanların bu haklarını istimal etmeleri lüzumu millet tarafından olduğu kadar parti mensupları tara- fından da nihayet görülüyordu. Her- kes nereye gidildiğini soruyordu. D. P. 1948 senesinin C.H.P. sinden geri- de kalmıştı. Seçimlere ise, ancak iki yıl vardı. İktidarda seçımlerden baş- ka türlü kalabilmeyi aklı henüz ba- şında bir tek fert dahi düşünemiyece- ğine göre mutlaka tedbir alınması İâzımdı. Üniversitenin önündeki ha- reketiyle millet bunun yolunu alâka- l1 yüksek şahsiyetlere de gösteriyor- du. Parlak üniformalar, parlak tören- ler, alâka uyandırıcı bir misafir... Bunların hepsi bir anda unutulmuş— tu. Zira yüreklerde hissedilen, bam- başka bir şeydi. Bambaşka bir nok- tanın hal yoluna bağlanması, iktida- rın başındakilerden talep ediliyordu. Demokrasi yolunda geri gidilmesine muhalefet ettikleri, kendileri tarafın- dan açıkça ifade olunmamasına rağ- men duyulan hissedilen insanlar sırf bu sebepten dolayı ümid ışığı haline geliyorlardı. Bunların, milleti bir de- fa daha hayal sukutuna uğratmama- ları lâzımdı. Bu, onlar için vazife halindeydi Zira aynı salı günü, An- karada da bir başka hadise cereyan ediyordu. Bir hadise ki akis uyandır- maması imkânsızdı. gün tıpkı iki hafta evvel- ki san günü olduğu gibi Türkiye Meclisinde heyecan İ milletvekilleri sa- lona giriyor, salondan çıkıyor, sıra- lara oturuyor, sıralardan kalkıyordu. T