İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Milli Korunma "Canavar tohumu" on aylarda iktidar ayaklarının altında bir toprak kayması his- setmekteydi. Memleket sathında, pa- halılığın yarattığı memnunıyetsızlık gittikçe yayılıyordu. Ankara ve İstan- bulda, gazeteciler 32 liraya balık sa- tıldığını gösteren fotoğraflar çekmiş- lerdi. Seyhan barajı şenliklerinde çe- kilen ziyafetlere gönderilen neviden balıklar... Piyasada, fiyat etiketleri müstehlikin nefesini tıkayacak ra- kamlarla süslenmişti. Sanki bütün fiyatlar kanad takmış, yükselme re- korunu kırmak üzere birbirleriyle yarışa başlamışlardı. Karşılaştığımız umumi pahalılık cereyanı, sebepsiz değildi. Altı sene- lik iktisad siyasetinin ektiği tohum, nihayet mahsul vermişti. Demokrat Parti,refah tohumları ektiğini iddia ediy: ordu Ama Meclis müzakerelerin- e, Burhanettin Onat'ın adı üzerinde durduğu meşhur Amerikalı muhar- rire Pearl Buck'in tabiriyle, bunların "canavar tohumu" oldukları anlaşıl- mıştı. Pahalılığın bir — ejderha gibi müstehliki tehdid ettiğini gören ide- al arkadaşları, elbet iktisadi mevzu- lardan pek anlamayan Adnan Men- deres'i bu müşkül mevkiden kurtar- mak üzere bir formül ortaya atmak- ta gecikmiyeceklerdi. Bu formülün tatbıkatta muvaffak olması şart de- ğildi. Umumi efkârı birkaç ay oyalı- yacak bir mahiyet arzetmesi, kâfi idi. Nitekim iki hafta evvel Milli Ko- runma kanununu tâdil eden lâyiha Meclise getirildi. Bir suçlu aranıyor lelâcele hazırlanan kanun tasarı- sı heyeti umumiyede — müzakere olunurken, Urfa milletvekili Feridun Ergin, Çinlilerin pahalılığa karşı tat- bik ettikleri usullerden bahsetti. De- mokrat mebuslar, Hürriyet Partisi sözcüsünün tüccar ve esnafı dükkân kapısında ipe çeken Çan Kay Şek re- jiminin birkaç aydan fazla şiddete dayanamadığını söylemesine pek fe- na alındılar. Fakat yirmi yıl her tür- lü badireye göğüs geren otoriter bir rejimin ani olarak çökmesini bir falı hayır telâkki etmiyenler, hikâyenin asıl felsefesini gözden kaçırdılar Çin, uzun asırlardanberi, pahalı- lığa karşı her türlü tedbiri denemiş bir memleketti. Ancak bu şark ülke- sinin zihniyetinde, bir hususiyet var- dı. Eskiden, milletin başına gelen fe- atfedilirdi. Ki tı acaba müstebid bir saltanatın ha- tâsından değil midir?" diye sormaz- dı. Eğer felâket kulların eseri sayılır- sa, derhal zavallılar cezaya çarptırı- lırdı. Meselâ bir zamanlar yumurta- nın tanesini bir liraya satan esnaf fa- . Dayak rejimi, yu- raya çıkmasına sebebiyet vermişti. O AKİS, 29 MAYIS 1956 Bravo Menderes! uzun zamandan beri sıkıntısı çekilen ve bir türlü gelme- yen dış yardım meselesinin ar- tık halledilmiş olduğu muhak- ak. Eee, yeni Ticaret ve Eko- nomi Bakanımız kim? Ziyad Mandalinci! Ha, şu Ziyad Mandalinci... Hani Avrupa Konseyine giden delegelerimizin bile yol masra- finı yabancı delegelerin hami- yetinden çıkarmak isteyen a- dam! Böyle mütehassısı bul- duktan sonra tartımız hiç yere gelir mi ? vakit esnaf "bir lira yumurtanın, bir lira da dayağın bedeli" diye izah et- mıştı Dayakla esnafı yola getiremi- yen raptiyeler, arz ve ta lep kanunu mucibince halk alış veriş y: fiyatların düşeceğini duşunerek paza- ra gelen müşterileri de pataklamağa koyulmuşlardı. Menderesin yeni fevkalâde hü- kümleri de pahalıya satan tüccar ve esnafı cezalandırmak üzere hazırlan- mıştı. ö Çinde olduğu gibi, alıcı ve satıcıların sıra dayağına çekilme- leri bizde düşünülemezdi. Onun yeri- ne, satıcılar hakkında 6 aydan otuz seneye kadar hapis cezası konulmuş- tu. Müzakereler sırasında iktidarın ekseriyeti yalnız satıcıları suçlu b makla beraber, müstehlik aleyhinde konuşan milletvekilleri de oldu. Ad- Adnan Menderes Hiddetli adam nan Menderes de, yokluk sıkıntısı çe- kenlere hiddetlendiğini amadı. onun kuyruk yapan halkı kastederek "Hay kopsun o kuy- ruk!" diye bağırdı. Demokles'in kılıcı Y eni kanun, memlekette istikrarlı bir fiyat nizamı kurmağa yaraya- cak her hangi bir tedbir getirm tedir. Eğer tatbik edilirse bılakıs bir hayli karışıklığa sebebiyet verecek- tir. Yeni hükümler sayesinde fiyat- ların ucuzlaması ve ihtikârın önlen- mesi bahis mevzuu değildir. Fakat hükümet, fevkalâde — salâhiyetlerle piyasaya müdahale imkânlarını ka- zanmaktadır. med. ürkan'ın memnunıyetle belırttıgı gibi, babayı evlâda ihbar ettirecek ve herkesi bir- birine duşurecek bir ihbar müesse- sesi kurulacaktır İhbar veya şüphe üzerine, hakim kararı olmaksızın ev- ler ve ış yerleri basılabılecektır Bir iş adamının suçlu olmaksızın tevkif edilebilmesi, mallarına el konulması, bu malların resmi makamlarca sat- tırılması ve tıcarethanenın kapatıl- ür. r tezgâhtar ve- ya muhasebecının hatası veya yol- suzluğu yüzünden, tüccar otuz sene- ye kadar hapis cezası giyebilecektir. u kadar ağır hükümleri, eli tit- remeden tatbik edebilecek pek az vazife sahibi çıkabilecektir. Bir ikti- dar mensubunun başka bir vesile ile dedıgı gıbı, salâhiyet sahıplerı vazife askı İ mleket sevgisi arasında tercıh yapmak zaruretinde kalacak- lardır. Muhtekiri himaye mi ? cabında tek bir adlii hatânın tas- hihi veya tek bir ferdin mağduri- yetten korunması için bütün bir mil- letin galeyana gelmesi, hukuk dev- letine teminat teşkil eden bir zıhnıyet tezahürüdür. Feridun Erginin Baş- bakanla münakaşaya tutuştuğu gün söylediği gibi, Dreyfus hâdisesile Fransa tarihi bunun bir misalini ver- mış ir. Muhakk:; n bir şey varsa "ilk günahın ıslenmesını önlemek", iş işten geçtikten sonra unahkarları ateşte yakmaktan daha hayırlıdır Bu itibarla , mesuliyeti iktisad siyaseti— ne ait olan pahalılıktan dolayı piyasa- yı, ceza tel hdıdı altına sokan bir pro- jeye karşı ek, muhalefetin va- zifesi idi. Tek bir ferd dahi, müfrid hükümlerden zarar gormemelı idi. Fakat bu vazife anında C.H.P saf- larından grup adına bir ses yuksel- medi. Hürriyet Partililer ise, cesa- retle ortaya atılmaktan çekinmedi- ler. Feridun Ergin, Ekrem Alican, Emrullah Nutku, Muhlis Ete ve Se- lâhattin Toker söz aldılar. D. P. li- lerin "Muhtekiri himaye etmek isti- yorlar' diye isnadda bulunmaları, on- ları durdurmadı. İktidar-Muhalefet düellosu Hurrıyet Partisi adına konuşan ridun Ergin, pahalılıktan kalkın-