görüsünü ele alarak "Bu iki fikrin birbirini cerhettigini görüyorsunuz. Sızler bu ükırlerden hangisine itimad iştiniz ?' diye D.P. grubuna ne cevap verildi ve ne de protesto e- dildi. Hürriyet Partisi sözcüsü, kürsü- den inerken hükümet sıralarına bir Başbakanın koltuğu boştu. akanlaı' da birer ıkışer kaybolmuş- lardı. Başbakanın bos kalan koltuğu, müteakip celsede de işgal edilmiye- cekti. Fevkalâde haller Dorduncu celsede, maddelere geçıl- adde, hararetli mün şalara sebebiyet verdı. Urfa Mılletve— kili Feridun Erg Miltf Korunma nunun fevkalade haller esna- sında tatbik edilebileceğini, mevzua- ta göre fevkalâde hallerin harp, se- ferberlik, harp tehlikesi ve yabancı memleketler arasında Türkiyeyi de ilgilendiren harp vazıyetlerı olduğu- nu belirtti. Şimdi, kanunun tarif et- tiği mânada bir fevkalâde hal bulun- madığım anlattı. On altı seneden be- ri sanki fevkalâde hal mevcutmuş gibi hükümetin istisnat selâhiyetleri- ni elde tutmasını yanlış bir hareket olarak belirtti. Fransız hukukçusu Prof. Ripert'in "Hukukun inhitatı" adlı eserinden pasajlar okudu. Kanun vazunın realitelere aykırı faraziyeler üzerine hüküm bina etmesinin hukuk felsefesine uymadığını söyledi. Ticaret Bakanı Zeyyad Manda- Hlinci, bu mütalâaları harp ekonomi- sinin devam ettiği tarzında bir cevap- la karşılamağa çalıştı. Bakan Türki- ye, Avrupa ve Amerikanın sulh eko- nomisine uzun senelerden beri inti- bak etmiş olduklarını unutmuş gö- züküyordu. Bakanın beyanatı, aynı zamanda harp ve sulh ekonomileri- nin tariflerine de uymuyordu. Anla- şılan yalnız piyasada mâl darlığı de- gıl iktidar saflarında da cevap kıtlı- ğı başgöstermişti. Bu kıtlık, Encümen reisi kürsüye geldikten sonra daha şiddetli hisse- dildi. Sivas Müilletvekili Ercüment Damalı sinirli bir halde idi. Bu mev- zuun ancak hükümet tarafından tak- dir edilebileceğim, bir milletvekilinin fikir izhar edemiyeceğini — söyledi. Bunları söyliyen mılletve kili, arka- sında asılı kocaman "Hâkimiyet mil- letindir" levhasını okumadan kürsüye çıkmıştı. Feridun Ergin, esas teşkilât hu- kuku ve parlamento ananesi bakım- larından bir milletvekilinin — vazife ve selâhiyetlerinin neler olduğunu encümen reisine izah etmeğe mecbur Teşkilâtsız kontrol illi Korunma Kanununa konul- mak istenen yeni hükümler, bü- tün piyasada şümullü bir kontrol teş- kilâtı kurulmasını icap ettırmekte— dir. Bu teşkilâtın aynı Samanda fi- yat, maliyet ve muhasebe 1şlerınde ihtisas sahibi unsurlardan terekküp AKİS, 26 MAYIS 1956 etmesi lazımdır. İktisadi devlet te- şekküllerinde dahi, maliyet hesapla- zaman aksadığı müşa- hede edilmektedir. Memleketin müm- taz bir çok elemanlarını bünyelerin- de toplayan iktisadi devlet teşekkül- lerinin bile hesap güçlüklerine rast- ladıkları bir mevzuda, valilik ve be- lediyelere geniş selâhiyetler tanıyan bu kanun hangi teşkilâtla yürütüle- Muhlis Ete'nin sorduğu bu sual, kanunun iyi bir tetkik mahsulü bu- lunmadığım ortaya kaydu. Manda- İincinin ifadesine göre, henüz teşki- lât hususunda bir tertip mevcut de- ğilmiş. 260 milyon liralık bir tahsi- sat alınacakmış. Bu para ile kadro maaşları ödenebilirmiş. Her halde Bakanlar Kurulu, bu hususu dikka- te alırmış. Tekerlek ve kızak Kanunun ilk maddesi, aynı zaman- da tatbikatı ilk adımdan itibaren İKTİSADİ VE MALİ SAHADA aksatacak bir tenakuz ihtiva etmek— ir. Bir memlekette, fiyat m be sinin iki usulden birini kab l ve tatbik etmesine mecburiyet vardır. Ya kar hadleri tayin edilecektir, ya- hud da azami fiyatlar. temden ikisini birden tatbıka ımkan Zira kâr hadleri aynı kaldı- gı halde fiyatlar devamlı olarak de- ğgişebilir, yahud azami fiyatlar don- durulduğu vakit, kâr hadlerı müte- madi dalgalanmalara mar' kalır. Bir nakil vasıtasının kızaklı veya te- kerlekli olması kabildir. Fakat vası- tanın bir tarafına kızak ve öbür ta- rafına tekerlek koyarak o arabayı yurutebılmek kabil değildir. Yeni ka- nun ise, her iki sistemi bıı'den tatbik etmek ıddıasıyle, piyasada içinden çıkılmaz bir vaziyet yaratmak isti- dadındadır Kanun projesinin, fiyat muraka- be tekniğini bilmiyen bir kalemden çıktığına artık şüphe kalmamıştır.