mer, rejisörünün de Edward Dmyt- ryk olması dolayısiyle insanı ümit- lendiriyor. Fakat filmin sonunda bil- hassa Stanley Kramer hesabına hay- rete düşmemek imkânsız. Kramer'in nasıl olup da böyle bir film çevirme- ğe yanaşabileceği izah edilir gibi de- Senaryo Michael Blankfort'un "The Juggler - Hokkabaz" adli ese- rinden bizzat muharrir tarafından hazırlanmış. Filme takılan "Kahra- n Hokkabaz" ismine aldanılma- malıdır. Çünkü bu hokkabazcık kah- ramanlıkla ilgisi olmayan hatta mut- laka bir sıfat gerekiyorsa korkak de- nilmesi gereken bir zavallıdır. Yâhu- di olmasından dolayı Alman topla- ma kamplarında gördüğü muamele yaratmıştır. rold Kirk Douglas olduğuna göre, ih- timal ki filmin isim babası "The Jug- 'i seyretmeye lüzum görmeden "Kahraman Hokkabaz" diye vaftiz edivermiş. Filmlere, hattâ, romanlara isim takmadaki lâubalilikler "Othel- 1o" ya "Arabın Aşkı" denilen günden beri devam etmektedir "The Juggler" gayet sudan bir hikâye anlatıyor. Eski bir hokkabaz, Hans Müller, yeni bir hayata başla- üzere İsrael'e gelmiştir. Yerleş- tırıldıklerı kamp ona bir Zzamanlar bulunduğu toplama kamplarım hatır- lattığı için oradan kaçar. Yolda hü- viyetini soran bir polisi ruhi bir buh— ran esnasında yaralaması bu kaçm duygusunu arttırır. Rastladığı bır çocuk ve daha sonra güzel bir İsrael- li kızdan yakınlık görmesi, suçsuz ol- duğunun anlaşılması, onda hayata başka gozlerle bakabilme ümitlerini geliştirir Tabit bu vesileyle İsraeldeki yer- leştirme metodları. yeni İsrael mil- letinin çalışma azmi, doğruluğu fir- sat düştükçe belirtilir. Filmi doldur- mak için kamp ateşi başında danslar edilir, şarkı söylenir. Sık sık Ameri- ka hakkında methiyeler, bu filmin Amerikada büyük nüfuzu olan ya- hudiler tarafından Stanley Kramer'a yaptırıldıgı düşüncesini kuvvetlendi- . Film, her erkeği Milly Vitale gibi bir guzelın beklediği bu ülkeye dün- ya yahudilerini davet — etmektedir. Yalnız Amerikan yahudilerine yerle- rinin iyi olduğu boşu boşuna rahat- larım bozmamaları da ihtar edilir. Tövbekar rejisör öyle bir senaryoyu çekilmez hale getirmekten kurtaran muhakkak ki Edward Dmytryk'in mizanseni. Bu film Dmytryk'in dikkate değer e- serlerinden biri sayılamaz. Fakat tryk "Amerikan Aleyhtarı Fa— aliyetleri Araştırma Komisyonu" nun hakkında aldığı karardan beri film- lerindeki eski canlılığı kaybetmiş gö- rünmektedir. — Hatırlanacağı üzere Charles Chaplin, Orson Welles, Jules Dassin, Robert Rossen gibi tanınmış sinemacılar bu komis syonun edefi olmuşlar bir kısmı' kendi istekleri, bir kısmı da iş bulamadıkları için A- AKİS, 26 MAYIS 1956 merikayı terkedip Avrupaya yerleş- mişlerdi. İtham olunanlar arasında ia Kazan suçunu itiraf etmiş, sol- culukla ilgisi olan birkaç arkadaşı- nın ismini ifşa edince temize çıkmış- ti. Dmytryk ise önce kongreye ha- karet suçundan hapse girmiş sonra da arkadaşlarım ifşa etmeye karar) yermesi üzerine affedilmiş, film çe- virme imkânlarını yeniden bulmuş- ta. sonra filmlerinin "So Well Re- Bu olaylardan İngilterede çevirdiği SİNEMA membered" ve "Give us This Day" ayarında olması kolay kolay bekle- nemez. Hele Amerikadaki yahudi a- leyhtarlığını ele alan ve mimlenme- sine sebep olan "Crossfire - Çapraz Ateş" artık Dmytıyk'in yaklaşmak— tan çekindiği konular arasındadır. 1946-48 yıllarının isyankâr, canlı Ed- 'i artık bir tövbekar olup, cemiyet meseleleriyle uğraşa- cak yerde gözlerini kapayıp para ka- zanmayı hayatım devam ettirebilmek için daha uygun görmektedir.