BASIN Time Zafer'in küfrü: AKİS Gazeteler "Böyle bir şey yok" D P. iktidarı basın hakkında ne dü- şündüğünü geçen hafta içinde gayrı mesul bir şahıs ağzından artık biç kimseye şüphe vermiyecek şekil- de ifade etti. Hipodromda İran Şahı Rıza Pehlevi ve Kraliçe Süreyya şe- refine bir resmi geçit tertiplenmişti. Gazeteciler İran hükümdarlarının ziyaretlerini başından beri yakından takip etmek için çırpınıyorlar, türlü zorluklara, itilip kakılmalara göğüs geriyorlardı. e Hipodroma giden gazetecilerin gözleri basına ay- rılan yeri gösteren tabelâyı boşuna . Tabelâ yerinden kaldırılma- ama üzerine bir beyaz kâğıt yapıştırılmıştı. Gazeteciler nereye gi- deceklerini, töreni nereden takip ede- ceklerini bilmiyorlardı. Vazifeli me- murlardan birisine sordular — Basının yeri neresi?" Memur gazetecilerin yüzüne tuhaf tuhaf baktı, onları yukardan aşağı bir süz- dü, sonra: "— Basın mı?" dedi, "böyle bir şey yoktur." Gazeteciler şaşırdılar birbirlerine bakıştılar. Ne cev. rebilirlerdi. Şimdiye kadar o rutbe- de bir memurun ağzından böyle bir söz işitmemişlerdi. Demek ki, bunla- rın başındakiler de böyle düşünüyor. bu ufak memurlar da cesareti onlar- dan alıyorlardı. Iktıdar göre "ba- sın diye bir şey yok" t Tahditler ran Şah ve Kraliçesinin gelmesine bir iki gün vardı. Gazeteciler ara- sında türlü söylentiler dolaşıyordu: hava alanına hususi kartla girilecek, foto muhabirlerine müsaade edilmi- yecek, hususi kart almayan gazeteci- ler misafirlerin gelişini meydan bi- nasının terasından seyredebilecekler- di. Ziyaretten bir gün evvel vaziyet belli oldu. Resmi makamlar hava meydanına beş foto muhabirinin gir- mesine müsaade etmişlerdi. uha- birlerin yeri ise terastaydı. Foto mu- habiri meydana alınmayan gazetele- re Anadolu A_ıansı fotograf temin e- decekti. Halbuki u Ajansının fotoğraf servisi senelerce önce lağ- vedilmişti. Ajansın işi Zafer gazetesi ile Basın-Yayın fotoğrafçılarının çek- tiği resimlerden alıp onları gazetele- re dağıtmaktan ibaret olacaktı. Dört beş muhalefet gazetesini temsil eden foto muhabirlerinden biri resmi ma- kamların bu kararına itiraz etti. Hiç, bir makamın böyle bir karar almağa yetkisi yoktu. Bu foto muhabırının elinde hükümetin verdiği "sarı kart" vardı. Kendisini gazetecilik vazife- sini yapmaktan kimse alakoyamaz- için Ahmet, dı. Ne Mehmet meyda- na girebiliyorlardı da ona müsaade edılmıyordu Bu tefrikin sebebi ney- ? Zaman zaman iktidar büyükleri- nın hoşuna gitmeyen bazı resimleri çekmiş olmak mı? Vaziyet Devlet Bakam Emin Kalafat'a duyurulmuş- tu. Bu kararın saçmalığını o da ka- bul ediyor, tasvip etmediğini söylü- yor, hiç alâkası olmadığım da ilâve ediyordu. Mesul şahıslar olarak Ba- sın Yayın Umum Müdürü Muammer Baykan'la Anadolu Ajan Umum Müdürü Şerif Arzık gorunuyorlardı Kendilerine sorulunca, onlar da "pro- tokol" u gosterıyorlardı Mesulü kim olursa olsun, ortada ne basın hürri- yeti, ne de 'demokrasi anlayışı ile i- zah edilemiyecek bir vasiyet vardı. Bazı gazeteciler en tabii haklarından mahrum ediliyorlardı. Bu kararı a- lanlar için ortada mühimsenecek bir şey yoktu. .Bütün gazetelere bol bol fotoğraf gönderilecek, hiç biri atla- mış olmıyacaktı. Bu acaip kararı a- lanların unuttukları bir şey vardı: gazeteler arasındaki rekabet.. Dev- let büyüklerinin karşılıklı yaptıkları ziyaretlerde - hele Kraliçe Süreyya gibi güzelliği dillere destan olan bir imparatoriçe bahis mevzuur ise - ga- zeteler en güzel fotoğrafları, en ilgi çekici haberleri yermek için yarış e- derlerdi. Anadolu Ajansı gibi resmi ajansların ağır bir protokol havası i- çinde verdikleri haberlere hiç bir, ga- zete - iktidar gazeteleri müstesna iltifat etmezdi. Basın işlerini tedvir edenlerden bu kadar anlayış göster- melerini gazetecilerin kakları yok muydu. Sonra böyle bir kararla ilk defa — karşılaşıyorlardı. Türkiyeye daha önce de cumhurbaş- kanları, krallar, kraliçeler gelmiş, gazetecılerın hurrıyetı hiç tahdit e- dilmemişti. Bütün bunlar basına kar- şı duyulan bir infialin neticesiydi. Bu küçük eziyetlerden fayda umanlar, zevk duyanlar vardı. Yabancı basın u infial yalnız yerli basına karşı Bdeğil, iktidarın tutumunu tenkid yabancı gazetelere karşı da gosterılıyordıı Gazetelerin dünya ça- ındaki şöhretleri, tarafsızlıkları ik- tıdar ve sözcüleri için hiç bir değer ifade etmiyordu. Onlar için mühim olan sadece tenkid edilmiş olmak ve- ya olmamaktı. enkid — etmiyenler “muteber", tenkıd edenler ıse, "ne idüğü belirsiz", "sermayesinin nasıl teşekkül edip temayülleri itibariyle AKİS, 29 MAYIS 1956 New 1 York Times'in başlığı Şeytan