Hususi Saat doğru hava meydanına varıldı. uçak acele olarak hazırlatılmıştı med Ağaoğluna İstanbula gidildiği yo- Ğ Bu lâtife ha- erkes An- hâdiselerin cereyan et- mekte olduğunu hissediyordu. Oturacak yerlerinin hemen hemen yarısı boş olan uçak 35 dakika sonra E- timesğut hava meydanına nir bir hali vardı. Hakikaten devlet Ba- kanı hemen bütün işlerde Adnan Men- deres'in 1 numaralı müşaviriydi, bu sı- fatla öteki bakanların üstünde bir mevki muhafaza' ve çok zaman Başbakanın e- mirlerini o tebliğ ediyordu. Mamafih u- çaktan, Başbakandan hemen sonra Mu- zaffer Kıurbanoğlu indi ve Adnan Men- deres hava meydanı binasının merdiven- lerinden onun koluna girerek çıktı. Ar- kalarından öteki milletvekilleri geliyordu. Samed Ağaoğlu âdeta kaybolmuştu. Mer- divenlerin başında Adnan Menderes ya- nındakilere döndü ve "— Beyler, dedı kahvelerimizi baş- şehre hareket etti ve doğruca Başvekâlete gidildi. O gece sabaha karşı bir bakanlar kuruluı top- lantısı yapıldı, buna Refik Koraltan da katıldı ve İsmet İnönüyle aralarında ge- çen muhavereyi anlattı. Toplantıdan, HÂDİSELERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ şında bir kolaylık temin etmiş görü- nebilir. Tenkid sesinin yükselmemesi, yükselememesi kısa bir zaman için ra- hatlık da verebilir. En ufak kirazlar, en samimi ikazlar vahşice bastırılır, bunlara cüret edenler oyuncak hale getirilen hâkimler tarafından hapis- lere atılır, bu da olmazsa insanlar mu- . Peron devri- bekliyen yüzlerce mevkuf dışarıya çı- kabilmiştir. Şimdi görülüyor ki o rahatlık sa- nılan şey, bir seraptan ibaretmiş. Pe- ronizma, ilk şiddetli darbede yerle bir . Bunun sebebi basittir. Sos- ekonomik kalkınma gibi parlak bir gaye uğrunda hürri- yetler yok edilince, mürakabe orta— dan kalkınca namuslu ve şe in- ayrılmışlar, onların yerme alçak bir enfaatperest zümresi gelmiştir. Dik- tatör, bu dalkavukları ve menfaat- perestleri kendisine bağlı zannetmiş, fakat çetin imtihan günü geldiğinde hepsinin birer eliğe ğ bur yaratmıştır. Diktatörün yakınları, kim bilir nasıl bağlılık gösterileri yap- mışlardır. Halbuki Peron'a ilk ihanet edenlerin onlar olduğu artık anlaşıl- maktadır. Bu da diktatörlerin mukad- der akıbetinin bir parçasından başka bir şey değildir. Peron, o sahte dost- ların telkinlerine kapılarak gerçek dostlarını birer birer kırmasaydı, ken- disini onların yardımlarından mahrum bırakmasaydı bugün elbette ki bir Pa- namuslu insanların yardımı ve deste- AKİS, 1 EKİM 1958 ğiyle idare edilebilir. Halbuki işin da- ha başında kendisine ayak üstünde bin tane sadakat yemini edenlerden bir tekini çevirip iktidara gelmeden kaç parası bulunduğunu, şimdi ser- vetinin ne olduğunu sormak akıllılığı- nı gösterseydi etrafını saran çember- den kolayca çıkabilirdi. Menfaatin şim- diye kadar hiç kimseyi bir başkasına kırılmaz bağlarla bağladığı ne görül- ir. İşlerin hür- riyetler pahasına döndürülmek isten- diği memleketlerde ise lidere bağlı ka- lanlar sadece ve sadece menfaatperest- Penan onu 16 millete karşı e ordu,B) verilen emre itaati vazife bildiğinden kendi- sine bağlı kalmıştır. Diktatör bundan cesaret almış ve orduyu, kendi şahsi politikasını tatbik etmek, rini yok etmek için daima âlet olarak kullanabileceği zehabına kapılmıştın Yanıldığı nokta, millet ile ordunun i- ki ayrı unsur olduğunu sanmasıdır gelince. askeri kesini maalesef çok geç anlamıştır. * P eron'un devrıldıgı şu günlerde Gü- ney Amerika'da a Doğu'da - Arap memleketlerinde - bir çok dik- tatörlük heveslisi göze çarpmaktadır. Onların Arjantin'de cereyan ede â- diselerden ibret alm gönüllerin en halk temennisidir. Ama bunu ü- mid etmek fazla hayale kapılmak 0- lur. Her diktatör heveslisi, mutlaka ve mutlaka «ama, ben başkayım» di- ye düşünmekten kendisini alamaz. Her diktatör heveslisi, etrafını çeviren- lerin kendisine bağlılıklarını samimi- yete atfetmek için çırpınır. Zira şah- sı hakkındaki kanaati oy]esıne yüksek- tir, kendisini öylesine beğenir ki al- danmakta olduğunu asla ve asla ka- bul etmez. basıretı bağlanmıştır. lesinde dendiği şekilde Peron, sinden evvelki bütün diktatörler gibi «tek adam» miş, aynı birinin gelmesi ihtimalini ortadan kal- dırmak için çalışmış, zihinlerde «peki ama, Peron değil de kim?» istifhamı- nı yaratmak gayesi peşinde koşmuştur. Hakikaten Arjantinde öyle bir an gel- mi geçireceği YURTTA OLUP BİTENLER muhtıranın kabule şayan bulunmayarak muhalefet liderine iadesi kararıyla çıkıl- dı. Ertesi sabah Refik Koraltan, etmiş bulunduğu mektubu bit mektupla İsmet İnönü'nün Çankayadaki evine bıraktırıyordu Bir kaç gün sonra Cumhurbaşkanı Celâl Bayar yurda avdet ettiğinde ken- disine Türkiye'de bulunmadığı günlerde cereyan eden hâdiseler etraflı şekilde an- latıldı. O gün sabahleyin bakanlar ku- rulu toplanmıştı, akşam Üüstü Rüzgârlı sokaktaki Demokrat Partı Genel Merke— zinde buluşuldu. liyet içindeydi. kısmının Büyük Kongreyle alâkalı lunduğu anlaşılıyordu. Geçen hafta için- de de bu kongrenin tehir olunduğuna dair bir tebliğ yayınlanmamıştı. Bilâkis Cumhuriyet Halk Partisinin 7 Ekimde Ankarada yapılacak toplantısına müsaa- Adeta gozlerı kor olmuş, ması, hakikatleri görmesi ve ona göre istikametini değiştirmesi diye düşünmekte devam edecektir. kımdan diktatörleri dikta- törlük sathı mailinde durduracak 0o- şekilde değiştirmek selâhiyetini tutan- lardır. ketlerinin felâketine en ziyade bu siyasetlerin çekingenlikleri, veya ihanetleri, bep olmaktadır. muhalifle- — 21 Zira tarih sabittir ki melale- şah- korkaklıkları hatta alçaklıkları se- New York Times'in Eylül tarihli sayısındaki başmaka- kendi- olma siyasetini takip et- rejim içinde iktidara başka muttefıkan hususunda mütereddit Halbuki şimdi bir torbanın içine Peronist milletvekillerinin isimleri konulup ta kur'a günkü akıbetten Arjantin'i ve rejimi kurtarırdı. Bunu i cezalarını gazetesinin dediği gibi hapishanelerin çekilmiş olsaydı çıkan şahıs bu- yapmayanlar, bugün çekmektedirler: Le Monde apan- mi ancak Peron'un devam ettireceği- ne inanmış bulunmaktır Hepsi gemiyle beraber batmışlardır.