Fakat tatbiki gösterdi ki kanun aksaktır, ispat hakkıma bulunmama' sı bakanları hele hizmetleri dolayı- sıyla tenkid edebilmeyi imkânsız kıl- maktadır. Zira isnatlar hizmete ait olursa ceza otomatik şekilde üçte bir nisbetinde artıyordu. Gazeteciler bu tehdit altında bakanların suistimali- ni bilseler dahi yazamıyacaklardı. Zi- ra ellerinde vesika bile olsa hakimler vesikayı nazarı dikkate almıyacaklar ve suçu işliyeni değil, ortada suç ol- duğunu yazanı ve yazdıklarım ispat edebilecek mevkide olanı kamunun sa- rih metnine dayanarak mahküm e- deceklerdi. Bu durum Demokrat par- ti içindeki genç ve münevver millet- vekillerini derin derin düşündürdü. Bir defa ortada haksızlık vardı. Tatbikat neticesi gazeteciler sorgusuz sualsiz mahküm ediliyorlardı. İsnat yalan olduğu takdirde suç sayılma- lıydı, doğru söyliyeni cezalandırmak hukuk kaidelerine aykırıydı. Omuz- larına devlet hizmeti alan bir şahıs bu hizmetin ifası sırasında milletin e onun temsilcisi Büyük Millet Mec- lisinin olduğu kadar umum! efkârın ve onun temsilcisi basının mürakabe- si altında tutulmalıydı. Sonra ispat hakkının bulunmaması belki suisti- mal yapacak bir bakanın işine gelir- di, ama hükümet mensuplarını her zaman şaibe altında bırakabilirdi. Kâğıda basılan gazeteler yazamıyor- du ama fiskos gazetesinde bir çok şey söyleniyordu ve bunlar milletve- killerinin kulaklarına geliyordu. Fis- kos gazetesinin kâğıda basılan ga- zetelere nazaran ne derece mübalâ- ğalı olduğu hiç kimsenin meçhulü de- ğildi. Onu önlemenin çaresi basını serbest bırakmaktı. Bardağı taşıran damla İşte bu sırada "Bedit Faik hadisem si" ve onun hemen arkasından "A- kis hadisesi" cereyan etti. 6334 sayı- li kanun Bedit Faik tarafından Dev- let Bakanı Dr. Mükerrem Sarol aley- hinde ortaya atılan. isnatların doğru olup olmadığının tahkikine imkân bı- rakmayacaktı. Nitekim, davası görü- len İkinci hadisede Ankara Toplu Ba- sın Mahkemesinin hâkimleri sanığın tevsii tahkikat talebini 6334 sayılı ka- nunun ispat hakkı vermediğinin ile- ri sürülmesi üzerine reddettiler. Bun- lar bahis mevzuu genç milletvekille- rini harekete geçmeye şevketti. Mü- him olan elbette ki Bedit Faik adın- daki gazeteci veya AKİS ismini taşı- yan mecmua değildi. Bu bir memle- ket meselesiydi. Üstelik Dr. Müker- rem Sarol hakkındaki isnatlar tah- kik olunabilseydi Devlet Bakanı * ve tabii onun mensup bulunduğu parti - isnatların asılsızlığı meydana çıkınca bir kat daha yükselirdi. Bu fırsatı Dr. Mükerrem Sarol ispat hakkının bulunmaması yüzünden kaçınıyordu. Bu hakkın tanınması hareketinin başında Prof. Fethi Çelikbaş vardı. Onunla beraber Demokrat Partinin sevilen ve tutulan on milletvekili u- zun çalışmalardan sonra bir tasarı hazırladılar ve bunu kanun teklifi o- AKİS, 23 TEMMUZ 1955 Samet Ağaoğlu Ayrılmak isteyip... larak ilkbaharda Meclise verdiler. Hareket geniş akisler uyandırdı. Ba- sın 11 leri hararetle - bazı zorlukların imkân verdiği kadar hararetle - tuttu Fakat Demokrat Parti içindeki belli çevreler buna başka bir mana ver- mekte ve verdirtmeye çalışmakta ge- cikmediler, iddialarına göre hedef nan Menderesı devirmekti. 11 ler Demokrat Parti içinde bir hareket hazırlıyorlardı, bahis mevzuu olan li- erin prestiji ve kudretiydi. İspat hakkı bir defa tanınırsa hükümette kalmanın imkânı yoktu, zira herke- sin hususi hayatı sayfaların üzerine dökülecekti. Ne şahsı şeref kalacaktı YURTTA OLUP BİTENLER ne aile mahremiyeti, ne de itibar.. Halbuki 11 lerin teklifini bir tek de- fa okumak ispat hakkının tanınması- nın bunların hiç birine imkân vermi- yeceğini görmeye yeter de artardı bile. Tasarıda gayet sarih olarak bu hakkın sadece ve sadece hizmetle a- lâkalı hususların isnadında tanına- cağı belirtiliyor, hususi hayat tasrih olunarak dışarda bırakılıyordu. Fa- kat "sizin kellenizi istiyorlar" tera- nesinin şampiyonları parti içinde ve liderlerin nezdinde geniş bir kampan- yaya giriştiler. Kampanya meyvasi' Şıddetlı bir. tartışma birinde - Meclis henüz ka- panmamıştı - 11 lere Genel Baş- kanın kendileriyle görüşmek istediği haber verildi. 11 lerden sadece on ta- nesi bulunabildi, bunlar Genel Saf- kanın nezdine toplu halde gittiler. Kendilerini evvelâ Genel Başkan Ve- kili Prof. Fuad Köprülü karşıladı. Prof. Köprülü, o kendisine has baba- can tavırla meseleyi ortaya attı: 11 lerden tekliflerini geri almaları iste- niliyordu. On mılletvekılı davalarını müdafaa ettiler. Hem adar iyi müdafaa ettiler ki bu sırada Prof. Köprülüye bir kalem uzatılıp da: — Hocam neden bu teklifin al- tında senan imzan yok" denseydi Ge- nel Başkan Vekılı belki de 12 nci ol- mayı kabul e Fakat bu sırada içeriye Adnan Menderesin girdiği görüldü. Genel Başkan hayli sinirliydi. — Münakaşa pek kısa zamanda hararetlendi, sert sözlerin teatisine başlandı. On mil- letvekili davalarından caymaya mü- temayil görünmedikleri gibi Genel Başkanla müsavi şartlar altında ko- nuşacaklarını bildiriyorlardı, — ispat hakkını niçin getirmek istediklerini açıkça soyledıler bununla kimleri is-