lüyor. Buna rağmen orkestrayı, tec- rübeli bir şef gibi değilse de, iyi bir musikişinas gibi idare etti. Orkestra aha temiz ve insicamlı çalsaydı ne- tice herhalde parlak olur Bestekârlar Seslerle Paris George Gershwın çağdaş musiki- nin, ında en çok münakaşa edilen bestekar]arından biridir. Kimi onu bir dâhi ayar; kımı ikinci sınıf iki görüşün ortasında bir vermek daha doğru olur. Gersh- win, lâtif melodiler yaratma kaabili- yeti çok büyük, ilhamı kuvvetlı bir bestekârdır. Ancak, e tekni- ği bakımından zaafları bir de Ame- rika'nın revü âlemine fazlaca kapıl- mış olması onun yaratıcı gelişmesini kösteklemiştir. k olan, bir meselenin ar- tık halledılmış sayılması ve bu hu- susta müna edilmemesi gerekti- ğidir: Georg Gersh win'in bir caz bestekârı olup olmadığı hususunda.. Gershwin, musikisi caz tesirinde ol- makla beraber asla bir caz bestekârı değildir. Eserlerinin bu bakımdan ba- şarılı olup olmadıklarını tayin etme- ğe kalkmak, fuzulidir. Gershwın 1898 yılında New-York'- ta doğmuştu. Hususi olarak piyano ve armoni dersleri almaktan başka musiki tahsili yapmamış, tuar bitirmemişti. musiki firmasında song (yani moda şarkıları tanıtan) k çalışmaya kendi bestelediği şarkıları da ortaya atmış, daha sonra u şarkılar, gerekse Broadway sahneleri için bestelediği operetlerle - Girl Crazy, Lady Be Good, v.s. - büyük bir şöh- ret ve servete kavuşmuştu. ger Ciddi bestekâr olma arzusu 1920lerde Gershwin adı artık A- merikada sihirli bir isim haline gelmişti. B way'in en rağbette bestekârı idi. Operetlerinden senede iki yüz elli bin dolar kadar para ka- zanıyordu. Fakat bu, Gershwını tat- min etmemekteydi. Cıddı eserler bes- telemek istiyordu. Fakat teknik bil- hele orkestrasyon hakkındaki kâfi değildi. Bir ara Rubin Goldmark'dan dersler aldı. İlk senfo- nik eseri Rhapsody ın Blue'nun or- kestrasyonunu erde Grofe yaptı. Nihayet Gershwm 1928 yılı Ilkbaha- yatı, kompozisyon ve orkestrasyonun ince noktalarını öğrenebileceğine kani idi. Paris'te Ravel'in ve Fransız Altı- ları (Les Six) ârların musikisini etti. i lerle en başarılı eserini yazdı: AKİS, 30 NİSAN 1955 e Bir Amerikalı.. Bu eser, Paris so- kaklarında gezen, şehrin gürültüleri- ni dinliyen ve yavaş yavaş Paris at- mosferine bürünen bir Amerikalının intibalarını — seslerle naklediyordu. estekâr, Paris'in bir özelliğini, tak- si komolarının seslerini, — partis nunda doğrudan dogruya taksi kor— nosu kullanmak suretiyle ifâde etti. Konser salonunda taksi kornoları Gershwin'in bu eseri geçen hafta, bestelendiği tarihten yirmi beş yıl kadar sonra, Türkiye'de ilk defa olarak çalındı. Ankarada Üniversite Konserinde, tıklım tıklım dolu bir salonda "Paris'te bir Amerikalı" nın An- kara'da çalınması, İspanyolların, bu eseri konser programlarında gormek istememeleri sayesinde olmuştur. A- merikalı orkestra şefi - Benjamin Grosbayne eserın icrası için müsaa- - Gershwin'in musikisi üzerin- den telif hakkı henüz kalkmamıştır - Barselon'daki konseri için — almıştı. Fakat lspanyollar, Gershwin'in mu- sikisini bir senfoni konseri için ye- ter derecede ciddi bulmadılar ve ça- lınmasını arzu etmediler. zerıne Amerikalı şef, elindeki müsa- eyi Ankara'daki konserleri için kullandı. Taksi kornoları, uçakla, Barselon'dan Ankaraya gönderildi. MUSİKİ Cumartesi günü, kemanların, flütle- rin, klarinetlerin arasından duyulan otomobil kornosu sesleri, dınleyıcıle— rin hem tuhafına, hem hoşuna gitti. Orkestranın — başarısı Cumhurbaşkanlıgı Orkestrası, Ger- n bu sevimli eserini gerek— tiği gıbı çalabılmek için büyük ret gösterdi ve uzun zamandanberı en parlak icrasını çıkardı. Orkestra, bandodan saksofonlarla takviye edil— miş, trompet solosu bir trompetçi sağlanmış, tam bir vurma saz batar- yası kurulmuştu. Madeni nefeslilerin temiz çalışı bilhassa şaşırtıcıydı. Bel- liydi ki hepsi, hele kırk yılda bir so- lo yapma fırsatını bulan bas tuba'cı, zevkle çalıyorlardı. Şef — Benjamin sbayne, temp oların hızını daha i- sabetle tayi tseydı icraya biraz daha canlılık verseydi, ershwin'in partisyonu, Cumhurbaşkanlığı orkes- trasının bu mevsimdeki en parla - belki tek - başarısına vasıta olacak- tı. Konser radyodan da verildi. Fa- kat Mr. Grosbayne bunu duyunca te- lâşlandı. "Amerika'da bunu bir öğre- nirlerse, neşriyat ücretini bana Öde- ler." — sadece konser i- Radyo yayını hariçti. ra müsaadesi, çin alınmıştı. K k.