M U S Sanatkârlar Suna Kan konserleri S ükür yetıştırene, yüzümüz kızar- 5 madan - hattâ iftiharla - dünya huzuruna çıkarabileceğimiz birkaç piyanistimiz, nefesli saz sanatkarı- mız, şarkıcımız, bestekârımız vardır. Fakat sazını doğru durust çalabılen kemancımız - ve durumunu kesin olarak bilmediği- miz Ayla Erduran bir tarafa - anca bir tanedir: Suna Kan. O da yetişme safhasını henüz tamamlamaktadır. Son iki üç yıl öncesine kadar Su- na kan - İdil Biret gibi - istikbalinin ne olacağı merakla beklenen bir "ha rika çocuk" tu. Bugün hafta Ankara ve İstanbul'da verdıgı konserlerden sonra, kimse artık onun arika" lığım akla getırmıyor Çu - kü şimdi karşımızda, musikişinas, büyük bir kemancı ol- maya doğru giden bir sanatkâr var- dır. Korkusuz. ve rahat Sunş Turkıye deki son konserlerı— öğretmenile beraber Türki- yeye davet etti. Genç sanatkâr üç yıl önce Paris Konservatuvarını bi- tirmişti ve abriel Bouıllon un nezdinde ihtisas yapıyorı defa vıyolonıst konserini fe serini paylaşmıştı kestra bir uvertür bile çalmadı. Saint-Seans'ın "Introduction ve Ron- do Capriccioso", bunu takiben - Gab- riel Bouillon tarafından keman ve orkestra için tanzim edilmiş - Schra- dieck ve Kreutzer etüdleri, nihayet - bir dev eser - Brahmsın Keman Konsertosu.. beraber Fransa'dan buraya kadar gelip de sadece bir tek konserto çalmak olmazdı" diyor sa- natkâr.. Fakat yüklü eserlerle dolu bir programı baştan sona almanın çe- tin ve yorucu bir iş olduğunu da ka- bul ediyor. Suna'nın çalışında — dinleyicilerin dikkatini çeken bir taraf, sahnede çok rahat ve heyecansız gorunuşuy— dü Öösteriş m akla karayı seçıyor ıçınde fırtınalar mı ordu? "Hayır. Gerçekten çok. rahatım. Sahne korkusu diye bir şeyi ancak biraz musabaka imtihanlarında duyu- yorum," Suna Kan şimdiye kadar birkaç müsabakaya girmiştir. En parlak ba- şarısı, geçen yıl Cenevre Konkurun- 28 da Birinci Madalya'yı almasıdır. Su- f ; na bu defa da Thibaud konkuruna girecektir. Asil bir çalış Suna — Kan, geçen hafta Salı akşa- Büyük Tiyatroda verdiği ilk konserinde, ancak m al vasıtalar- la dikkat çektı Sa ğlam bir tekniği vardı; doğru entonasyonla çalıyordu. İcrası duru ve barraktı. İmkânlarını gösteriş için kullanmıyordu. çalmanın asil bir sanat olduğunu, bir cambazhane gösterisi olmadığını id- rak etmişti. Bırakıyordu dinleyici dikkatim teksif etsin ve manalı çalı- şının meziyetlerini bulup çıkarsın. Suna Kan ve hocası Talebelikten — kurtulabilse Nitekim, dinleyicilerin coşkun al- kışlarına ve "bravo" larına bakılır una'nın icrasındaki mezıyetler pekala anlaşılmışa ve takdir edilmi- şe benziyordu Fakat ne yazık ki opera salonun- da, çok olmamakla beraber boş yer- ler gene de vardı. Halbuki Flarmoni Derneği konseri günlerce önceden, a- g fışlerle ve ilânlarla, pekala reklam etmişti. ız, basın biraz ihm dilmişti. Aslında ise, ortada garıp bir vaziyet vardı. Bir taraftan, gişeye müracaat edip bilet bulamadıkların- dan şikâyet edenlere rastlanıyor, di- ğer taraftan Filârmoni Derneği men- supları, istedikleri kadar bilet sata- madıkları için dert yanıyorlardı. Biz, bu esrarı çözemedik. Diğer taraftan, bilet alıp da konsere gelmiyenler de him konserlerde, bankalara ve "bü- yüklere" bilet Satma endişesinden vazgeçilmesi gerekeceğini gösteri- du. Ankara'da, Suna Kan'ınki gi- bi büyük bir konserde, opera salonu- nu baştan başa dolduracak kadar mü- ziksever olmadığına inanamayız. İstanbul'da — tehâlük Ankara'daki durum ne olursa ol- sun, Suna Kan'ın lâyık olduğ lakayı İstanbul (halkı daha iyi gös- terdi. San Sinemasında verilen kon- serın biletleri tamamen satılmış, sa- cahınç dolmuştu. Bu başarı Ankara Filarmoni Derneğinin de gururunu okşadı. Suna Kan'ın din- leyicilerce nasıl karşılandığını tefer- ruatla anlatmaya lüzum yoktur. Bu, tahmin edilebilir. Nıtekım galeyana gelen dinleyiciler, Suna'yı üstüste sahneye çağırdılar, ilave parçalar is- tediler. Nitekim sanatkârın çalışı, Ankaradakinden daha da iyiydi. Konserden sonra bir tüccar, Su- na'nın durumunu, kendi mesleği za- viyesinden ele aldı: parasını yerıne harcamış; iyi bir ya- tırım yapm di Bu hakıkat bir tarafa, Suna Kan'- ın bugün — ir mevkii olan Liko Amarı hesaba katmıyalım - en iyi, hem de çok büyük farkla en ıyı Turk viyolonisti olduğu muhakka Gabriel Boullon'a dair Bütün — dikkatlar Suna Kan üzerine teksif edilmiş olduğu için, ©o yetişmesinde mühim rolü olan değer- li bir musikişinas, öğretmeni Gabriel Bouillon biraz gölgede kaldı. Bunun- la beraber Filârmoni Derneği, bu ih- timali önceden — nazara almış gibi, program broşüründeki izahları tama- n M. Bouillon'a tahsis etmek gibi bır ıncelık göstermiştir Ravel'in dostu, buyuk seyyah Saint-Saens'in — yolculuk arkadaşı, Eugene Ysaye'nin ve Lucien Capet'- nin talebesi Gabriel Bouıllon bugun üstün ir derece olan "Premier Prıx d'Excel- lence" ile bitirmişti. Turkıye ye ilk gelışı değildir. Bun- dan yirmi beş yıl Önce de bir defa mleketimizi ziyaret etmişti. Bütün dünyayı dolaşıyor, konserler veri- yordu. Hocası Lucien Capet (y yay tek- nıgını mükemmelleştirmiş bir öğreti- ci olarak tanınır) 1928 yılında ölün- ce, onun kurduğu meşhur kuarteti devam ettirdi. Bouillon şimdi, yırmı yıldan fazla bir zamandan ber a- ris Konservatuvarı Yükse Kısım Keman Profesörü Orkestra şefı olmadıgını, Suna' refakat için bu işi kabul ettiğini soy- AKİS, 30 NİSAN 1955