YURTTA OLUP BİTENLER İstanbul Beklenilen yangın: undan bir kaç sene evvel İstanbul'- Yangın, sirayetine mahal kalmadan söndürülü- yor. Ama İhsan bey diyor ki: r bir yangın daha çıkar- sa, butun çarşı kül olur, hiç bir şey yapamayı 27 Ekı 1954 — Cumartesi günü, İstanbul gazetelerinin birinci sayfala- rında sekiz sütun üzerine şu başlık var- dır: «Korkunç bir yangın — Kapalıçarşı ve civarını baştan başa kül haline ge- tirdi» (Vatan gazetesi) Beklenilen felaket gelip çatmıştı. M(rahmet Özdemir, uzun yıllardan be- İ Kapalıçarşıda bekçilik etmekte- dir. Çarşının içini dışını en iyi bilen- lerden biridir. Geceleri o karanlık so- kaklarda dolaşır ve gündüz - insan kay nayan dükkânları ateşten su dan dan korumaya çalışır. Cuma a kşamı da her Zzamanki gıbı dalgın gezinmekte- dir. Aklında başka şeyler vardır: Aile- si, hayat pahalılığı, durmadan yükse- len fiyatlar... Sonradan kendisile konu- şan gazetecilere şaşkınlığını ifade ede- cektir Sıpahı— sokağına — geldiğinde Meh- med Özdemir bir gürültü ve onu taki- ben bir infilâk sesi ile irkilir. Sesin yük- seldiği tarafa koşar, — burası yorgancı Davutun dükkânıdır. Aynı zamanda bir elektrik şeraresinin çıktığım Örü Patlamalar v rafını sarar. le fırlar, bekçibaşıya haber verir. Bek- çibaşı çarşı karakoluna koşar, çarşı ka- rakolundan itfaiyeye gidilir. Fakat bü tun bunlar olup biterken alevler yük- . Çarşı taştır tan silip süpürmüştür. zaman Kapalıçarşı desine göre - kapalı bir firin haline gelmiştir. Artık kurtarılmasına imkân ve 0 İtfaiye yetiştiği - itfaiyecilerin ifa- ihtimal yoktur. Olsa a ateşin etrafa daha fazla yayılmasına — mani olmaya çalışılır.. Doğrusu — istenilirse bu bile çok güçtür. Bir defa çarşının içinde bazı bekçıler kalmıştır Onları kurtar- mak Aksi halde du- mandarı hepsı boğulup oleceklerdır Erler evvelâ işi yaparlar ve ha sekiz kapısını tutar ve binadan mile vazgeçildiği için bütün kuvvetini kürkçüler kapısına teksif eder. Gaye, alevlerin kuyumculara, sarraflara ve be- 4 Asıl elem veren Iki adam, karakterleri itibarile bir- birlerine pek benzeyen iki adam haftalar var ki, gazetelerinde — ga- zetelerının de mahıyetı birdir — bir manzarası çiziyorlar. Bu 1şı kımın ıçın yapıyorlar? Okuyucu- Hayır. İkisinin okuyucu- sunun mecmuu bir kaç binin içinde- dir. Bunlar o levhayı başvekilin göz- leri önüne seriyorlar. Nitekim, baş- vekille şahsen temas ettikleri zaman da aynı hikâyeyi ona mütemadiyen anlatmaktadırlar. Hitap — ettikleri, doğrudan doğruya odur. vhaları son derece karanlık- tır. Muhalefet her türlü ölçünün dı- şına çıkmıştır. İktidarı seçimle ala- mıyacağını anladığından memleket- te huzursuzluk, onu takiben de karı- şıklık dogurmaya çalışmaktadır. Bu uğurda kendisine basını yardımcı olarak seçmiştir. — Hazırlanan fesat bulup iş başına gelecekler ve ondan sonra intikam alacaklardır. Böylece gostereceklerd ki, — kendilerinden başka hiç kimse vatanı doğru dürüst idare edemez; bu ise yeniden dikta- törlüğe gitmenin mazereti olacaktır. Muhalefetin gayesı ekserıyetın üze- rine bir ekalliyı mandasını kur- maktır. Zaten bunlar daha işin ba- şından, mevkilerini kaybetmış olma- nın verdiği azap içindedirler. Artık gözleri dönmüştür. Hele son muhtar seçimleri bunlara — iktidara seçimle gitmek yolunun tamamile kapandığı- nı göstermiştir. O halde, gelsin gayrı meşru yol.. Halbuki Vatan dört bir taraftan dış tehlike ıçındedır Mos- kof, yolumuzda sendelememizi bek- lıyor Muhalefet bu suretle yabancı düşmanların âleti haline gelmekte- dir. Her türlü vatanperverliği, mem- leket aşkını bır tarafa bırakmış, ke- limi am sile bir ş. uvve- ti hal elmıştır Turkıye tehlike ile karşı karşıyadır. Levha budur. İki ahbaplar, bu levha karşısında alınacak tedbirler üzerinde ayrıl yorlar. Bir tanesi, şid- dt taraftan değilmiş gibi gorunü— Son derece safdil b eda ile şıddet ölümdür" diye bağırıyor ve ne tavsiye edıyor bilir misiniz? Hü- kümetin umumi efkârı tenvirini.. Ta- bii içerde ve dı vir bahsinde kendisine de pay çı- kartıyor. Mesela basın hürriyetinin mevcudiyetini şahsen o dünyaya İs- pat edecektir. Diğer taraftan <«iç ten- vir» olarak tavsıye ettiği şudur: mu- haliflerin dün söyledikleri nutukları yaymak, bu suretle sahte hürriyet Metin TOKER kahramanları olduklarını göstermek! Sonra? Sonrası o kadar ! daha realist ve daha teh- Rejimin fikriyatçısı rolünü Sertlik, daha fazla sertlik.. Müddeiumumilere daha geniş selâ- hiyetler vermek, onları totaliter ida- relerin klâsik müddeiumumisi haline getırmek» Hiç bır müsamaha tanı* mak, en ufak — tenkidi ezmek. Unutmamalı ki her tenkit, bir kelle istemektir. Yana bizzat sadrazamın kellesi istenecektir. Bu yolu açma- mak lâzım. Şiddet, daha fazla şid- det... Fikriyatçı böyle söylüyor. İşte, bu inanılmaz masaldır ki, bu Rokambolesk hikâyedir ki, bugün çektiğimiz ıstırabın hakiki sebebidir. Öteki likelidir. M ahiyetleri ayni iki gazetede ka- rakterleri aynı iki adamın çizdi- ği memleket levhası yalandır, sah- tedir, tamamile uydurmadır. Muha- lefet içinde anlatılan neviden düşü- nen insanlar olabilir, ama bunların miktarı ıktıdar ıçınde bulunup «şu dem k de ne oluyor, aldık ikti- darı sü elım sefasını» dıye dü lerden fazla değildir ler, ne ıkincıler Allaha şükür partile- ri içinde ekseriyettedir. Aldı başın- da hiç kimse iktidarı seçimden baş- ka bir yolla almak emelinde değil- dir. Böyle bir ümid taşımak için in- sanın en azından budala olması icap eder. İntikam almak diye bir şey ba- his mevzuu bile olamaz. Bir iktidar değişikliğinde bu yola sapacak olan- lar ancak karşılarındakini kahraman haline getirirler. Muhalefet iyi veya fena çalışmış olabilir. Nitekim fena çalışmış ve seçimle de cezasını gör— müştür. Ama onun hakkında eğer hüküm Vermeye selahıyedı olmayan biri aranıyorsa o da iktidardır. Bu memlekette muhalefet deyince aklı- mıza gelen siyasi teşekküllerin, Ba- sın deyince hatırımıza gelen gazete- lerin memlekete ihanet ettikleri, bir ekalliyetin diktatoryasını çalıştıkları alçakça bir başka şey değildir. İki ahbabın çiz- dikleri levha — sahtedir; ise oradan başlamak, hakıkatlerı o Işık altında görmek lâzımdır. o (70 H em, başvekilin bunu anlaması kadar kolaydır yarabbi.. Ya- pılacak şey, ne kadar basittir.. Birin- cisini yanına ugratmasın istemekten müsaadele- sıl iktidarı itham ederek çizecektir. Ötekine desin ki: "Arkadaş, elinde kalemin var. İste basın piyasası. Gir, AKİS, 4 ARALIK 1954