Tenkid Soysuzlaşan sanat evlet Tiyatrosu ecmuasının ge- çen sayısında Prof. Selâhattin Batu acı acı dert yanarak sanatın soysuzlaş- masından bahsediy «Yalnız bizde degıl» diyor, «bütün dünyada çeşıtlı sanat kollarında bir soy- Sanki istemiyor, okak oyunu imiş gibi horluyor, görüyor irik şairimiz basında ve resim sa- natında beliren halleri zikrettikten son- ra da: «Hele tiyatroya bir a Şi rap, bir keyif aracı ile bakıldığı her gün daha çok beliriyor. Sanki bir takım zavallıları bir kaç saat eğlendi- rebilmek, bir akşamı kolayca öldürüver- mek tiyatro sanatının amacı imiş» diye- rek içini çekiy rofesör Batu'nun bu — mevzuda haksız olduğunu iddia etmeye dilimiz varmaz ama, biz sanatın cemiyet için prensibini — müdafaa ettikçe, her zaman bu ıstırapla — karşılaşmamız mukadderdir. Ne apalım ki, zaman Selâhattin Batu ile beraber yurumüyor. Edebiyatı, resmi, bırakalım, — tiyatroya memleketimizde, ketlerde olsun, hangi sanat eseri harci- âlem bir oyunun yarı hasılatını tutabi- liyor? Sinema da tıpkı böyle değil mi? En büyük film şirketleri bir sanat ese- ri yaparlarsa, yanısıra beş ticaret kur- delâsı dolduruyorlar. Bu suretle de hem kazanç temposunu devam ettiriyor, hem de sanat eserine sarfettikleri masrafı çıkarıyorlar heykeli bir tarafa Tiyatrolarımızda halen en yüksek hasılatı, hafif repertuvarlı, operet kır- ması eserler temsil eden sahneler tutu- yor. Meselâ İstanbulda bu gün faalıyet— te bulunan Şehir Tıyatrosunun üç bö lümü ile, Küçük Sahne, Çığır sahne v Gençlik tiyatrolarının haflahk hasılatı yekünu yalnız Şen Ses ve İstanbul operetinin bir gecelik müşterek hası]a— tını ya tutar, yahutta tutmaz. nkü halk hafif, eğlendirici ve düşünmeden güldüren sahneleri tercih ediyor. Av- rupada, Amerikada — revülerin birinci geçmelerindeki sebepte halkın bu temayülüdür. Prof. Batu bu halin sebeplerini medeniyet dünyasının me- kanikleşmesinde buluyor ve bu günün insanını oldukça hırpalıyor. Selâhattin Batu'nun teşhisinde isa- Türkiye hakkında intibalarım B u kısa zıyaretım esnasında Türkiyenin bana ve tel- kin ettiklerini hıfzetmem — biraz güç olacaktır. Buraya tekrar ge- lip daha uzun bir müddet kalmak isterim. Heybetlı Türk mimarisi Tes- samın gözünde ve zihninde — derin Sultan Ahmet hatırdan çıkarı- asırların i tesirler yaratıyordu. Camiinin güzelliği lamaz. Ayasofya kası arkasında bünyesi zayikleri ziyaretçi- kazılmış ve çizgileri ihtiva ediyor. Meşhur âbidelere ziyaretlerde bu- lundum. Güzel manzara arayan turist gibi değil de geçmişin — yüce sanatından ilham almak istiyen sa- natkâr gibi... Sinan'ın Edime camiinin bem- Ne yazıldıgını okuy, d m desen olara kıymetlerini takdir ettim. — Bunları Sinan'ın muasırı sanatkârların en muvaffak olmuş hayal mahsulu re- simleri kadar beğendim ukarıda bahsettiklerimden başka halk, — sanat erbabı atıcı- lar arasında dolaşmaktan zevk al- sanatkârlara mahsus âletlerle — çalış- AKİS, 4 ARALIK 1954 William — Arthur — Smith maktan gurur duyan insanları kendi- me yakın buluyorum. Onların vakur hallerini kâğıda aksettirmek — gayre- tiyle resimlerini yapmaktan haz du- yuyorum. Türkiyede - gördüğüm ve — misafirperverlik beni i. Halk işini gücünü mıma koştu ve benim yakinen alâkalandı. Sanat okullarını, galerileri ve bazdan kendi stüdyolarında — olmak üzere sanatkârları — ziyaret fırsatını — buldum. Sanata olan geniş alâka ve şevk beni hay- rette bıraktı. Amerikalı “'sanatkâr arkadaşlarımın — Türkiyedeki — sanat muhitindeki bu geniş faaliyeti ben- den öğrenip alâka — göstereceklerin- emin olabilirsiniz. Hiçbir Amerikalı resim sanatını kendi başına temsil edemezse de (Bizde o kadar çeşidi sanat görüşü — vardır ki, Amerikan sanat çevrelerinde nelerin dostluk mütehas- bırakıp işimle Amerikadaki Amerikalı ressam olarak sanatkârları elimi uzatmak cesaretini rum. Bunu büyük bir parken tanıdığım asil tarafından gösterilen sıcaklığa şı derın teşekkürlerimi arzetmek is- teri SANAT bet bulunmakla beraber, ıstırap duyma- sı yersizdir. Zira içinde yaşadığımız de- vir, kendi şartlarım yurutuyor Geçmiş yılların melankohsıne hasret çekmekte a le, bırakalım yakasını, sün, Fakat eski klâsik metodlar terkedil- sin ve bu günün, bu makine medeniye- tinin icabettireceği — kaideler yazolsun. Sanatkâr da hürriyetini tatsın benimse- a mu- onda sanatkar kalmıyor mu? Faraza, Muammer Kara- canın «Cibali Karakolu'nda bütün gör- düklerimiz içinde bir nebze — sanattan eser bulunmuyor mu Elbetteki var, kat ölçülerimiz hafif komedi, hattâ bizim var. Şu farkla ki, ekseriya a hem de çok var fa- değişik bezirganca ehemmiyet veriyoruz. Asıl tashihe muh- taç tarafımız burası! Bina Mahalli tiyatrolar B aşvekâlet emri ile tamim yapılmış ve bölgelerinde ti- yatro olmaya elverişli binaların tesbit edilerek bildirilmesi istenmiştir. Bilindiği üzere; lkevleri aynı zamanda tiyatro faaliyeti de gözönünde bulundurularak — yaptırılmıştır. ü Halkevleri de bu faaliyete sahne olmuş ve tıyatromuza büyük bir hizmette bu- lunmuştu valiliklere bir Çok partılı rejim memleketımızde yer ettikten sonra bir mahiyet alınca tiyatro Halkevi binaları Hazineye intikal etmiş ve, muhtelıf ihtiyaca göre kullanılması uygun örülmüştür. Halkevlerinden bazıları saglık yurdu, bazıları Belediye ve Hükümet dairesi, bazıları da mah- keme binası haline getirilmiştir. mdi ise Maarif Vekâleti Bölge Tiyatroları kurmak kararı alınca, bölge- lerde müsait binaların tesbit edilmesi yoluna gidilmiştir. hayırlı bir işarettir. geçen sayısında, Bölge Tiyatro- hakkındaki endişeleri- . Bina temini için teşebbü- se geçildiği şu sırada, ne Devlet Kon- servatuvarında ne de Devlet Tiyatro- sunda müsbet bir hareket belirmiş de- ğildir. Tiyatro için bina şarttır fakat Bina tiyatro demek değildir. ro bir organizasyon ve kadro asıl noksanımız da budu Ancak Tiyat işidir ki, 31