İstanbul Sahne prestiji minönü sahnesinde — temsil edilen «Dökmeci» isimli telif, piyesteki ro- lünü aldılar diye, İstanbul Şehir Ti- yatrosu sanatkârlarından — birisi tiyatro idaresi aleyhine — dâva — açmak üzere, avukatına talimat vermiş. Sanatkârın id- diası: On sekiz senelik sahne prestijinin sarsılması imiş... Hası sanatkarın birinci vas- fıdır. Bu sebeple her sanatkâr rolünün alınıp başkasına Verılmes karşısında az a çok hassasiyet gösterir. Bazan, bu hadısede olduğu gibi, işi mahkemelere götürenler vardır. Sanatkârın elinden alındığı iddia edilen rolü: «Dökmeci» pıyesındedır Doğrusu bu eserde, rol almak bir mağ- duriyetin ifadesi olurdu, rol almamak değil. Zira hiçbir şeye acınmasa bile, sar fedilen nefese yazık olmaktadır. Mama— fih sanatkârın itirazı belki de, rolunun alınmasına değil, alı e assasiyet onun için bu rolü başkasına oynataca- Bız>. Fakat o taktirde de zihinleri kur- calayan başka şeyler var: Meselâ on se- kiz senelik sahne prestin... Mağdur sa- : PI'CSU_] eskilikle kıyaslan- ü piyesin içinde en kötü oyunu, şikâyetçi aktörden daha yenile- rinin göstermesi icabederdi. Halbuki Allah biliyor ya, oyunun en başarısız rolü, müflis ve merhum biraderin yadi- gârı olan delikanlınınki idi. Gelelim afiş bahsine: fiş sanatının kısa zamanda kat et- tiği uzun yola bakıp hayret etmı yelım reklâmın yarattığı tesir sahasına göre bunu tabii görmek lâzım gelmez 1" Hattâ, bizzat kendı 1şımızde kimbi- Iyı reklam bizim' rağbetsizlikten şikâyet eden ti- yatrolarımızın ne şekilde reklâm yap- tıklarım sormak gerek; Muhafazakârlık iddiasında bulunan İstanbul Şehir Ti- yatrosunun afişlerini ötedenberi tetkik etmişseniz, hemen hemen yirmi sene- denberi büyük bir değişiklik arzetmedi- ğini farketmişsinizdir. İlk tesbit edilen şekil ne ise, hâlâ o! Devlet Tiyatrosuna gelince, o ağır- başlı ve dörtbaşı mamur bir müessese olmak iddiasındadır. Öyle olmalı ve ge- niş imkânlarını bu maksat için kullan- malıdır da. Fakat gışe açan ve para ile afiş bastırmaktadır. Fakat anlaşılmayan bir zihniyetle karşılaşmış bulunuyoruz: Mademki afiş bastırmak ihtiyacı hisse- 30 diliyor, le SANAT neden matbaacılığın ilk devir- rnd kı 1pt1daılıkten vazgeçılemıyor" mdolsun en mükemmel tı sıslerle her türlü baskı yapan matbaa— larımız yar. Devlet Tiyatrosu nisbeten yenı bir müessese sayılır fakat ilk Umi Mü- dürü İstanbul Şehir Tıyatrosundan gel- diği için, bir çok itiyadı ile birlikte, afiş modelini de oradan getirmişti. San- ki ciddiyetine halel gelecekmiş gibi, Dev let Tiyatrosu, tıpkı İstanbul Şehir Ti- yatrosu gibi ilk afiş modelıni muhafaza etmekte hâlâ ayak dırıyor İki sene ev- efay: mahsus olmak teknıgınden faydalanılmak tiyatro t görüşü ile reklâm sanatının teli- tînden doğacak afişler bastırılmalıdır. Bu bahiste tiyatro idaresi, her halde maddi bir mülâhaza serdetmez. Reklâm mevzuu açılmışken, bir iki noktaya daha işaret etmek yerinde ola- cak: T dıl cek esi erlerın bir sezon undan sarfınazar edelim, fakat hiç olmazsa eser sahneye konduktan sonra hangı akşam hangi ekıpten seyredece— ğimizi bilelim. Bu hem tiyatro hem de opera için lüzumludur. Bilhassa opera- da sürprizle karşılaşıp, sanatkârı seyredememek e dinleyeme- mek durumunda bırakılmamız il hurrıyetımızın tahdidi manâsına da gel- ğer operada hangi akşam hangi sanatkârın rol alacagını bilsek, eseri kendi zevk ölçümüze göre seyre- debiliriz. Aksi halde, sürprizler ekseri- ya aleyhimize oluyo Bunlardan başka Sahneye konu- lan eserlerden büyütülmüş — resimler, n bir yerde teşhir edilemez mi? iş sanatkârlar arasında tefrik yaratmı- yacak şekilde pekâlâ yapılabilir. Devlet tiyatrosu — kartelâ dolaştırt- sın, hoparlörlü otomobil tutsun veya rengârenk el ilânı bastırıp Ulus Meyda- nında dağıttırsın demiyoruz, bunlar ona hakikaten yakışmaz, ama modern rek- lâm 1mkanlarından neden faydalanma- sın? Bunun ne mahzuru var, anlıyamı- yoruz William Arthur Smith İntibalarını anlatan Amerikalı ressam AKİS, 4 ARALIK 1954