a harbinde sağ kolunu kaybetmış, fa- kat piyanistliğe deva mek azmini kaybetmemişti. Rıchard Strauss, Prokofi yef, Britten, Korngold - ve bu ara Ra- vel-gibi devrin mühim bestekârlarına başvurmuş ve onlardan yalnız sol el ıçın bir pıyano konsertosu bestelemele- rini istemişti. O sıralarda Ravel, çift el için bir konserto üzerinde çalışmaktaydı. 1928 yılında Amerıkaya bir — seyahat yap- mış, New York'un Harlem ve Green- wich Village kabarelerınde tanıdığı ye- ni bir musikinin -caz musikisi- büyü- süne kapılmıştı. Her iki konsertoda da cazdan mülhem yeni fikirleri bol bol kullandı. Ravel in son buyuk eserı olan sol din leyıcıye tek elle degıl de dort elle çalı— nıyormuş intibaını — veren-piyano par- tisini Cumartesi günkü — konserde bir Fransız piyanisti, Gilles Guilbert, mu- vaffakiyetle çaldı. Belki gerektiği ka- dar canlı ve kudretli bir icra çıkarma- dı. Fakat unutmamalı ki, çaldığı piya- Tiyatrosu" nun her zaman- Dıyanosuydu Tiyatronun iyanosu varken bu- hem de dınleyıcılerın zevkini zedelemek... Olur şey deği Devlet Tiyatrosu salonunun halle- dilmemiş bir derdi de akustik davası- an toplu alon in akustık hesapların gerektıgı gibi yapıl- olması, aksetmesini sağlayacak tedbırlerın alınmaması yüzünden daha da çiğ ve renksiz oluyor. Bahsettiğimiz konserin daha büyük bir zevkle takip edilmesini önleyen bir sebep de buydu. TURHAN SELÇUK KARİKATÜR ALBÜMÜ ÇIKTI Beş renkli karton kapak içinde 48 büyük sayfa 150 den fazla nefis karikatür Fiyatı 150 kuruştur. YEDİTEPE YAYINLARI P. K. 77, İstanbul 28 FEN Fizik Istanbul da bir Symposiu osium — Yunanca bır kelımedır zıyafet manasına gelir. k ziyafetinden çok bir fikir zıyafetıdır Es— ki Yunanlıların saatlerce uzayıp giden fikir sohbetleri umumiyetle sofra başla- rında yapılırdı. Eflatun'un «Ziyafet» adlı meşhur dialogu böyle bir sohbeti anla- tır. Zamanla sofralar kayboldu, fakat fi- -irler kaldı. Bu gün symposium ilmi soh- et manasında çok kullanılıyor; aynı ko- nuyla ilgili ilim adamlarının bir araya u konunun muhtelif kısımları üze- rınde konuşmalar yapmalarını ifade edi- yor. Böyle symposium'lar aynı konuda çalışan araştırıcılara birbirleriyle temas fırsatı verdikleri için çok istifadeli olu- yor. atı memleketlerinde araştırıcı sa- yısına göre her konuda bir kaç senede bırden haftada bire kadar zaman zaman symposium'lar yapılır. Bizde de İstan- bul'da bir fizik symposium'u yapıldı. Symposium'a Ankara ve İstanbul Fen Fakultelerınden üçer fizikçi iştirak ettıler Esas konu s<sıvıların mole u ya— pısin bağlı bazı elektrik ve nik ÖZ! ellıklerı» ıdı 20-30 kişilik bir dınleyıcı kitlesi önünde konuşan hatipler bu konu etrafında kendi laboratuarlarında yap- tıkları araştırmaları anlattılar. Bunların hepsi orijinal çalışmalardı; dünyayı sar- sacak keşifler değildiler ama birer ilmi değerleri vardı. Symposium, bilhassa iki Üniversitemizin elemanların birbirleri— nin ne yaptıkları nı yakından örmek fir- satını verdiği için başarı l oldu M selâ araştırma geleneği daha Anka- Fen Fakültesinden gelen f'ızıkçılerın anlattıkları araştırmalar bir çok İstan- bullu dinleyici için sürpriz teşkil etti. Symposium'u Türk Fizik Derneği tertıplemıştı Bu, 1950 senesinde kurul- r ilmi dernektir. Fizikçiler ve mü- hendısler arasında 70 kadar üyesi var dır. Başlıca faaliyeti aşağı yukarı ayda bir defa ilmi toplantılar tertip etmektır Her toplantıda iki kişi -umumiyetle fi- ikçi- konuş krankbiyel zincirinin hareketinden kâinatın geniş- lemesi meselesine kadar fiziği uzaktan yakından ilgilendiren her konudan bah- sediliyor. Şimdiye kadar yapılan tebliğ- ler içinde ilmi manası veya pratik faydası itibariyle çok ilgi uyandıran, hararetli tartışmalara yol açanları olmuştur. Me- selâ bir tebliğde, kâinatın durmadan ge- nişlemesini izah için Einstein'in genel rölativite teorısınden farklı bir kozmoloji teorsi ileri sürüldü. Başka bir sefer, yağ- mur sularmın radyoaktıflıgını olçmek Ssu- retiyle, dünyanın her hangi bir yerinde patlıyan bir atom bombasının patlayış tarihini tahmin etmiye imkân veren bir metot anlatıldı. Gene başka bir sefer, radyoaktif boyalar kullanan değişik bir kanser tedavisi usulü ortaya atıldı, fakat hazır bulunan fizikçilerin münakaşaları sonunda, teklif edilen metodun faydasın- dan çok zararı olduğu anlaşıldı. Ayda tır. Ama şimdi lantıları araştırmayı teşvık etme bakı— mından büyük bir hizmet gö raş tırıcılara çabucak geniş bır dınleyıcı kıt— lesi buluyorlar Hidrojen bombası Radyoaktifliği Hidrojen bombası hakkında son gelen haberler insanda biraz ümit uyandı- Hayır, bombaya karşı kesin ko- nma çaresi bulunmadı. Daha atom silâhlarının yasak edilmesine karar da verilmedi. Sadece hidrojen bombasının öldürücü tesirlerinin lüzumundan fazla olması ve tesirlerin bombayı atan- lara da sirayet edebılmesı ıhtımalı belır— di. Mesele, hidrojen bombasının meydan. getirdiği radyoa tıflıktedır. Patlamadan hasıl olan şiddetli radyoaktiflik -yüksek enerjili, atomik radyasyonlar- geniş bir saha içindeki insanlar üzerinde Öldürücü bir tesir yapabiliyor. Bu sahanın genişliği resmen bildirilmedi. Fakat radyoaktifli- gın çok uzaklara yayılabileceği anlaşılı- Ma içinde Pasifikte yapılan tecru— beler esnasında patlama yer de 72 m uzaktan geçen bır balıkçı gem i bir r. d yoaktif buluta balıkçıların hepsi hastalandılar, tedavi sayesinde ço- ğu tehlikeyi atlattıysa da biri geçenlerde öldü. Bu hâdise Japonyada halk arasında epey telâş uyandırdı Şimdi Japon ilim adamları erikan, gerek Rus tecrübel nd en hav, dakı radyoak- tifliğin degışmelerını dikkatle takip edi- orlar. erıkalıların hıdro; bombası tecrübelerine bundan a Antarktika'da devam edecekleri baklanda bir rivayet çıktı. Bu sefer, Antarktika'nın 3000 ki- lometre kuzeyinde bulunan Yeni Zelan- dalılar korktular. O kadar ki böyle bir teşebbüs karşısında hükümetin Amerika- lılara karşı cephe alıp almaması seçim kampa yasında mesele yapıldı. Sonunda Amerikan hükümeti rivayeti yalanladı. İngilizlerin de bir hidrojen bombası tec- rübe etmek için müsait saha aradıkları bildiriliyor. Atom — bombasını Avustral- yanın ortasındaki çölde patlatmışlardı. Fakat hidrojen bombası için bu çölün genişliği, meskün mahallere uzaklıgı kâfi değildir. Üç hafta önce İngiliz Parlamen- tosunda konuşan — Başbakan Churchili, «öğrendiğime göre, haddmden fazla tec- rübe yapılırsa, bütün dünya osfe- inde 5000 senede kayb mıyacak Zzarar- lı tesirler meydana gelebilir» dedi. K< Acaba bu ahaddınden fazla» sozu ufukta böyle bir ihtimalin belirdiğini de hissettiriyorlar. İlk bombaların radyoak- tiflik tesiri, yakma ve yıkma tesirleri yanında 1hml edilecek — kadar azdı. Bomba havada patlatılıyordu, patlama- dan doğan öldürücü gamma ışınları ve- AKİS, 4 ARALIK 7954