döviz istiyordu. Döviz yoktu. Maliye Vekâletinde ise <«hayır» demekle vazi- felendirilen Hazine Umum Müdürü idi. Bu yüzden herkes, kabahati onda bu- luyordu açılmışken muhtelif mebuslar muhtelif memurların aleyhinde bulun- mak firsatını kaçırmadı. Zaten hangile- rinin en fazla şikâyetçi olduğu 2 Mayıs seçimlerinden sonra çıkarılan — ve bir nevi tasfıyeyı hedef tutan kanunun mü- sırasında anlaşılmıştı. İşin i, bunların ekseriyetini Kir muamele ile karşılaşmadığım söyle- diğinde : Daha yenisin, Sen de karşılaşırsın, sen sın..> gıbı sesler yükse ok mebus sankı galeyan ha- Zonguldak mebusu Cemal Kıpçak memurları müdafaa eder yollu sözler sarfedince âdeta hışma uğradı. Suat Başol ise —ki, Zonguldakta bir memuru dövmüş oldugu yazılmıştı ve bir tahkikat açılmıştı— bahis memuru dövmediğini, — fakat zavallıcık bir çukura düşerken tuttuğunu —o, ku- cakladım demedi— söyledi. Fahri Ağa- oğlu ise müşteki olduğu memurların arasına savcılarla — hâkimleri de dahil etmeye alktı. İşte Başvekil Adnan Menderes bu- nun üzerine söz almış ve savcılarla hâ- daha yenisin.. de karşılaşır- mesidir. Asıl bunları önlemek lâzım- Salâhiyetleri bir arada toplayan tek meclis rejimlerinin bu neticeleri onleyebılmesı ne derece müşkül ol- duğu ise —geçmişteki tecrübeler gosteregelmış ir. Suiistimalleri önlemeyi ancak kudret ve salâhiyetlerin tefriki te- minat altına alabilir. Devletin kud- reti o tarzda hudutlandırılmalıdır ki, bu kudreti kullananların hiç biri ta- rafından milletin hâkimiyet hakkı ve hürriyetleri tecavuzlere maruz kal- e biç bir surede — mutlak arzu]ar topluluga emir ve telkin edi- lemesin. Kuvvetlerin toptancılığını meneden bu prensibi, modern ana- yasalar eksiksiz denecek bir mükem- meliyete ulaştırmışlardır. Demokrat Partinin de milletçe tasvip edilen programının esaslı bir mâ madığı için Ana kı vet]er bırlıgı esasını degıştırıp ikin- ti Cumhurıyetın prensiplerini vazet- meki Sıyası teşekküllerimizin — millete karşı rejim bahsindeki taahhütleri yalnız siyasi ve hukuki — ve yalnız moral vecibeler konusu — değildir. AKİS, 27 KASIM 1954 kimlerin işe karıştırılmamaları lüzumu- nu belirttiktten sonra teskin edici bir konuşma yapmış ve asıl izahatın gele- cek toplantıda verileceğini bildirmişti. Başvekil itidal taraftarı on Sah toplantısı, bu izahatın din- leneceği toplantı idi. Gerçi başka meselelerin görüşüleceğine dair hava- disler ortaya atılmıştı ama, bunların aslı yoktu. Başvekil — kendi görüşünü izah edecekti. Hakikaten üç vekil ve başvekil ko- nuştu. Hattâ başvekil iki defa söz aldı. Tabii kendilerine hürmet mebuslara düpedüz: bir hürmet bekliyorsunuz?» ama, bu mebusların hışmına uğrayan memurların — müdafaasını üzerine aldı. Onları methetti. Ne kadar feragat ile çalıştıklarım söyledi — ve kanunun bir tasfiye kanunu mahiyetinde olmadığını belirtti. Eğer vazifesini doğru dürüst yapmıyan memurlar varsa onların ceza- landırılmalarının doğru olduğunu ifade etti. hassa Antalyanın genç mebusu Ahmet okuş— ısrar ediyorlardı. O zaman an- laşıldı ki takrir bir tek maksatla geti- rilmişti: Hazine Umum Müdürü Bur- han Ulutan'ı yerinden etmek için.. Zira hedef hep oydu. Yine anlaşılıyordu ki, yaz aylarında seyahate çıkacak bazı mebuslar kendilerine döviz vermediği için Umum Müdürden intikam almak hevesindeydiler. Başvekilin itidal ifade eden sözlerine rağmen tatmin olmadı- lar. Mütemadiyen —aynı isim üzerinde duruyorlardı. Halbuki Burhan Ulutan vazifesinin —ehli bir memurdu. Dürüst Hizmetkârlıklardan, — fikri esaretler- den kurtulan — müsavi Valandaşlar topluluklarına — mahsus zorladığı — tekâmülleri mektir. nü liyle demokrası mudafaa edilemez. umhurıyetçılerı birleştirecek bü- ük bir program vardır. O, medeniyetçi — bir zihniyetle halis cumhuriyetçilik — içinde vatandaş- ların hep birlikte hâkimiyetini, bir arada saadetini ve umumi hayatı hi- maye çatısı altına alacak olan Cum- huriyetin modern anayasasını vücu- da getirmektir. Bu mak ihtiyacında — olan Türk demokrasısım gayesine eriştir- me r idealizmden mülhem olan ınkılapçıların cumhuriyetini geciken tekâmülüne kavuşturmaktır. Ve bu ayni zamanda politik ve sosyal bün- olmıyan bir istikrara yönelmenin tek yoludur. Öteki programlar bundan sonra gelirler. YURTTA OLUP BİTENLER olmasına dürüst idi; hakikaten her iş sahibine —mültefit davranmıyordu ama, vazifesi de bu değildi. yhteki mebuslar diyorlardı ki : Bu bir rezalettir. Bu adam bir mebusu makamına kabul etmemiş- tir. Mebusluk haysiyetini rencide etmiş- tir. Kemal Özçoban onu şahsen affede- bilir. Biz, affetmiyoruz..» İş hakikaten garip bir mahiyet al- mıştı. Nihayet, bizzat Kemal Özçoban kürsüye geldi ve kendisiyle alâkalı geç- miş bir hâdisenin istismar edilmemesi- ni, bir takım şahsi meselelere karıştırıl— «— mamasını bilhassa rica e Evet, Umum üdür kendisini kabul etme- mişti, ama kendisi de Umum Müdürü panmıştı. Nihayet bu hareketin «mebus- luk haysiyeti» ile uzaktan yalandan bir alâkası yoktu hayet, başvekilin peşinde — akıl, mantık ve izan galebe çaldı. Memurlar meselesi de böylece halledildi. Takriri verenler maksatlarına nail olamamışlar- dı. Hazine Umum Müdürü yerinde kal- mıştı ve böylece anlaşılmıştı ki mebus- lar da şahsi işlerini takip ederken di- ğer vatandaşlardan bir başmakale neşredildi. Yazıda memurlar, başvekilin konuşmasının çerçevesı içinde müdafaa ediliyorlardı. u dinlemek kâfiydi. Müfritler, cak Başvekilin güzel konuşması saye- sinde sinmişler, hakiki mânasiyle «kelle istemek» ten vazgeçmişlerdi. Ne rsa olsun, memurlar kurtul- muşlardı. Demokrasi Havai fişeği Gun şli bir Pazar sabahı, Za yucularından — üç kişi Gerçi o gün okuyucuları pek ziyade şaşmışlar, er- tesi gun hâdiseden başka gazeteler bah— i geliyordu. Bu üç kişi, üç i: m Ağaoğlu, Tevfik ktiy asın, amet — Ağaoğlu, Tevfik Ilerı ve Seyfi Kurtbek hakkında âdeta kampanya açmıştı. — Haklarında —buna aleyhlerinde de diyebilirsiniz — çok şiddetli yazılar yazılıyordu. Samet 5