MUSİKİ Konser Kader gene kapıyı çaldı B eethoven'in beşinci senfonisi kında şimdiye kadar pek çok lü- zumsuz İakırdı yazılmış ve söylenmiş- B hesi olabileceğini düşünerek leri hoş görürüz. Yok ciddi idi zaman gülmekten — veya üzü başka —elden ne program notlarında sık sık rastlanan o bön edebiyatla yazılmış metin, bir ih- tifal nutkunun — tantanalı ve — patetik edasıyla okundu. Nelerden — bahsedil- medi ki? Tahmin edebilirsiniz: «llık ilkbahar — güneşini —andıran sesler...» den, «mukadderatın boğazına sarılan insan...>» a kadar... «Zaferi bundan da- ha iyi ifade eden müzik bugüne kadar yazılmamıştır» — gibi dogmatik ifadeler de eksik değildi ve bütün bunlar, mahut ve meşhur «kader kapıyı çaldı» efsanesi etrafında dolaşıyord şekilde oven'in eserini bu h İ b ğ Aslında, Beet tefsir etmiş olduğu söylenir. beşinci — senfoninin ne ifade — ettiğini kimse bilmez. Eser hakkında, Hamlet için olduğu kadar, münakaşa edilmiş- tir. Fakat Do Minör Senfoni, gene de musiki tarihinin en karanlık eserlerin- etme gayretlerinin hepsi gibi, Beethoven in beşinci senfoni- inin, mucerret mu- değil Günümüzün belki en şöhretli or- kestra eseri haline gelmiş olan bu sen- foniye, muhtelif devirlerde — muhtelif manalar verilmişti. İlk cümlenin, kade- rin kapıyı çalmasını ifade ettiği kana- atinde olanlar, Alınanlardır. Fransız- lar, eserin tamamını siyasi liberalizmle alakalı sayarlar. Daha sonra — senfoni, askeri zaferin sembolü ve nihayet Bir- leşmiş Milletler zaferinin — sloganı ola- rak kabul edilmiştir. Bunun bir sebebi de, eserin başındaki üçü kısa biri uzun dört notanın, mors alfabesindeki «V>» harfini temsil eden bir ritmde ol- masıydı. «V>, yani «Zafer» siyet gösterileri gelmiştir. Bahis yasetıcumhur İlk konserinde onu, rı yavaş almağa mütemayil bir şef ola- rak tanımıştık. Halbuki beşinci senfo- ninin ilk kısmını hem son süratle, hem Ma- T kin değil- di. Bundan başka UÜUniversite salonunun AKİS, 27 KASIM 1954 - Opera salonundan da beter - akus- tik şartları yüzünden istenen ses ter- kipleri ve muvazene vücude gelmiyor- du Orkestra intizamsız ve hatalı çalı- yordu. Bu hususta akla - lâtife kabı]ın— d - birşey geliyor. Her falso yapan sanatkârdan para cezası alınsa.. Ama, korkarız ki, hele kornolar,iki konserde bütün maaşı cezaya yatırmağa mecbur kalırlar. Opera Önce para ünyanın en 1y1 sopranolarından Ma- Callas'ı musikisever- lerinüiz, vasıtasıyle tanırlar. büyük opera sanatkârlarını Türk halkı- na Türk sahnesinde —tanıtmayı — adet edinmemiş olduğu için başka türlüsüne de pek fazla imkân yoktur zaten. Fa- kat opera idarecileri akidelerini değiş- tirip de hariçten büyük şarkıcılar ge- tirmeğe karar vermiş olsalardı bile sop- rano Callas'ı angaje etmek — isteseler büyük bir mani ile karşılaşırlar: Para. Maria Callas bugün, piyasanın belki ü pahalı sopranosudur. Maria bundan otuz sene önce New Yorkta doğmuştu. 13 yaşınday- ken Yunanistan'a gitti. 1948'de Milano nun meşhur La Scala operasında şarkı söylemeğe başlamıştı — bile. Sonra bır İtalyan milyonerle evlendi. hiç birinde yaya ilân etti. başına 1.000 odeyemeyen Metropolitan soprano Callas geçenlerde Maria Callas, Şikago Operasında Norma rolünü oy- nadı. Nasıl oldu bu? İki Şikagolu mü- ziksever, bu şehrin eski parlak opera günlerini geri getirmeği — düşünmüşler- di. Lyric Theater adını verdikleri bir opera kurdular. Eski dekor ve kostüm- lerden faydalandılar. Ne yapıp yapıp para temin ettiler. Maria — Callas'ı da angaje —edebildiler. Peki, — sopranoya kaç para ödediler. Bu bılınmıyor Fa- kat Maria Callas — şunları söylüyor: «Onların çalışmaları hoşuma gitti. Şi- ogo operasının kurulmasında — faydalı olmak, eski opera binalarında çalış- maktan daha fazla zevk veriyor bana. Tabiatiyle iyi para aldım. Elimde im- kân varken bundan ne diye faydalan- mıyayım? Ben ücretimi talep ederim. İstediğim miktarı — ödeyebileck — kadar aklını kaçırmış olanlar varsa, Öderler.» Manonda Hâdise P azar akşamı perde arkasında büyük ü di no Ayhan Aydan yüzünden sesinin kısılması asabi bir buhran içindeydi perdede yaptığı hatalardan — sonra da- Soprano Callas Her şeyden önce para ha da bozulan manevıyatı Aydan'da (a bırakmamıştı. İkinci perdeyi güç halle bitirdi ve de- vam edemiyeceğini Aağlayarak — rejisör Aydın Gün'e irdi. Şimdi ola- caktı? Diğer Manon'lardan orkestra provası yapmış olanlar, Suna Korad ve Sevda Aydan'dı. Suna Korad sahneye çI arşa amı- — çıkmış Derhal kendisine telefon edildi. Önce- den haberdâr edilmediği için gelemiye- ceği cevabını — verdi. Sevda — Aydan'ı bulmak da mümkün olmadı. Tek çare vardı: Oyunu kulis arasından — takip eden Atıfet Usmanbaş'a müracaat. Soprano Usmanbaş, aylardır Manon'â hazırlanıyordu. Fakat disine bir defa bile kostüm ve orkest- lına bile getirmemişti. Ama, — temsilin devam etmesi lâzımdı. 15 — dakikalık antraktta — alellacele elbise — vücudüne uyduruldu, — makyajı yapıldı, rum du halka ilân edildi ve Atıfet Usmanbaş yaka paça sahneye çıkarıldı. Perde kapandığında salon, alkış ve bravo seslerıyle yıkılıyordu Manon un 16 yaş tazeliğin nüşüyle oyunuyla, partısının 1ncelık1erın1 sesi Ve tegannisiyle aksettirmeğe — muvaffak olan Atıfet Usmanbaş dınleyıcılerı fet- hetmişti. Ertesi Müdür gü Muhsin Erlugrulun kendısıne gonder— diği bir tebrik yazısının sureti tiyatro nun teblıg tahtasına asıldı. Oo gecenin dınleyıcılerınden ve hadıseden haberdar müzdeki Çarşamba gecesını, Usmanbaş'ı ilk perdeden son p kadar dinleyecekleri ve — seyredecekleri için merakla bekliyorlar. 29