tresiyle süslü bir kapak içinde, iki sü- zerine dizilmiş anekdotlarını top- lamaktadır. Kitapta, birçok yazarlarımı— zın hâtıralarını buluyoruz. Bu yazarla- rın adları: Niyazi Ahmet B: noglu Rıza Ruşen Yücer, Kandemir, İsmail Habip Sevüp, Kadircan Kaflı, Salih — Bozok, Yahya Galip Kargı, Mıthat Cemal Kun- tay, Orgeneral Fahrettin Altay, Şükrü Kaya, Cevat Abbas Gürer, Hasan Rıza oyak, Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay, Yekta Ragıp Önen, Enver Behnan — Şapolyo, Tevfik Rüştü Aras, Ali Kılıç, Sabiha Gökçen, Selim Cavit Yazman, eski bir Atatürkçü, Osmanza- de Hamdi, Hamdi Varoğlu, Prof. Dr. Afet İnan, Hakkı Tarık Us. Ayrıca : Cumhuriyetin ilk yıllarına ait karika- türler. Kitapta 200 kadar anekdot var- dır. Bu küçük fıkralar, Atatürk'ün şah- siyetini — aydınlatacak değerli belgeler- DERGİLERDE Her 10 Kasım'da olduğu gibi, bu yıl da dergiler en seçkin yeri Ataturk' ayırmışlardır. Atatürk 1çm yazılmış şıır ferin sayısı her 10 Kasım biraz dahı kabarmaktadır. Türk Dili'nde Selahat tin Batu'nun, «Atatürk'e lâyik olmak» yazısından sonra — şu imzaların şiirleri vardır: Oğuz Kâzım Atok, İbrahim Min- netoğlu, Şahinkaya Dil, Muzaffer Uy- guner, Unsal Özmen, Mustafa Canpo- ITat, İsmet Ercan. Varlık'taki yazılar : Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Atatürk'- ün gerçek siması; Selâhattin Batu: Za- man içinde Ataturk Ruşen Eşref Ün- aydın: Atatürk'e dair bir hâtıra; Cey- hun Atuf Kansu; Çocuklar ve Ataturk Tahsin Yücel: Atatürk adı; Sabahattin Kudret Aksal: Şiirimizde Ataturk Emin Özdemir: Bardez dağlarında seni dü- şündük; Şairler: Behçet Necatigil; Öz- ker Yaşın; M i Aşar; Cevdet At- maca; .d Karamustafaoglu Âlim Atay, Şemsettin Ünlü; Arif Hikmet Par; m Atok; Bedri Gı er; M. Celâlet- tın Ertugay, Ömer Demırcan Aytekin Ozan; H. Vasfi Uçkan; Nedret Gürcan; Abdullah Rıza Ergüven; Ahmet Köksal. Kaynak'ta şiirleri olanlar: H.Vasfi Uç- kan; Arif Hikmet Par; Bedri Gider; Ahmet Yener; Refet A. Kocabekir; Ya- şar Güngör; Tahsin Hayri Çağlar; Hü- seyin Çimen; İsmet Ercan; Gültekin Köktürk Suvarlı; M. Fethi Savaşçı. ORDU TAKVİMİ 1055 (Hazırlıyan Atalay — Küçükoğlu (Kademli Personel Yüzbaşı). Ankara 1954 Güven B. 175 S. Ciltli 175). B u kitap aslında bir cep takvimidir. Cebe girecek kadar küçük. Fakat içinde, takvim — bilgilerinden, ünlük muhtıra yerlerinden başka bayları, astsubayları ilgilendirecek her şey var. Genel Kurmay Başkanlığınca — orduya tavsiye edilmiş. Erlerin — üstlerinde, çantalarında taşıyacakları — eşyanın lis- tesinden tutun da yedeksubayların ma- luliyetine kadar, askerlikle — ilgili, su- küçük sayfalara sığdırılmış. Metin dı- bayları ilgilendirecek ne varsa hepsi şında bir Türkiye haritası eklidir. Ha- ritanın arkasında «Yol mesafe cetveli- nin kullanılışıp da verilmiş Asker oku- yucularımız bu — takvimden faydalanacaklardır. oldukça AKİS, 13 KASIM 1954 RADYO İzmir Şansı açılanlar İ zmir'in küçük, başka hiç bir şehirden işitilmez radyosunun binasına esmer, uzunca boylu, genç bir hanım girdi. Pardesüsünü çıkarırken, kapıcı bir mek- tup uzattı. Suna Atlıoğlu —spiker ba- yan— mektuba şöyle bir göz attı, Zzar- fin üzerindeki yabancı bir memleket insanının yazısını tanıyamadı. Yanlışlık olabileceği ihtimali aklına geldi, fa adres ve isim sarihti. Açtı Ve okudu. Bu bir evlenme teklifi idi. İmza bir Amerikalı'ya aitti. Gerald Dougherty spiker bayana ilânı aşk ediyor, İsa'nın veya Peygamber Efendimizin kavli ile i izdivaç talebinde bulunuyordu! Suna Atlıoğlu, şaşırdı, durakladı ve bu gibi haller karşısında soğukkanlı görün- mek istiyen bütün insanların yaptıgı gibi gülümsedi. Yine böyle mühim hal- ler karşısında hor insanın yaptığı gibi bu mühim hâdiseyi yalan arkadaşla- rından birisine de duyurı Mühim hâ- dise, yakın arkadaş tarafından başka kimselere, bu arada bir kaç gazeteciye duyâıruldu ve meseleyi öğrenmiyen kal- madı. Suna Atlıoglu hadısesı duyulma- ğa, sevilmeye, gü e de ğerdi. De- mek bir Amenkalı 1smı yukarıda da işaret edilen Bay Gerald Dougheıty İzmir rTadyosunu dınlıyordu' Suna At- hoğlu'nun sesine âşık olmuştu! Kendisi- ni bir kere olsun görmemişti, beğenip beğenmiyeceği hususunda bir fikre sa- hip değildi. Fakat sese tutulmuştu. Her ne kadar asrımızın romancıları, hikaye- cileri ve sergüzeştçileri bu hale ehem- miyet vermez, bir Ahmet Mithat Efendi ifadesi ile bu türlü mizansenler yap- mazlardı amma, olanlar olmuş, bir Amerikalı, bir Türk kızma —sesinden dolayı— yanıp kavrulmuştu Suna Atlıoğlu sorulan sualleri te- bessümle karşıladı, evlenme teklifini kabul edip etmeyecegın de kesin bir cevap vermedi: «Hiç bir kararım yok!» edi. Esasen İzmir radyosu spikerlerinin bu baptaki şansları Supa Atlıoğlu ile başlamış ve sona ermiş değildi. Daha önce bir erkek spıkere Aydın'ın zengin ailelerinden — birisinin biricik kızı âşık olmuş —yüzüne değil, sesine— isterim de isterim diye tutturmuştu Ailesi hele kızın babası bu aşkın önüne geç- mek için, ailenin radyosunu her açılışta kapattırmış, erkek spikerin her sözü ge- çişte, ters laflar etmıştı <<Kulaktan kal- be» giren bir aşka m olmak kimse nin haddıne duşmuş degıldır İki mısal bunu ortaya koyuyor. Bu Aydın'lı aşık genç kız da sevgılı sesın sahibini gör- mek, evlenme teklifinde bulunmak için evden kaçmış, İzmir'e gelmiş ve isteği- ni, istediğine tekrarlamıştı. Fakat, er- kek spikerimizde de bir tereddüt 'hasıl olmuş, kızın babası hâdisenin önüne geçmek için yapacağını yapmış, teklif- lerde bulunmuştu. Ankara Nasip ola.. u İzmir'in şanslı memleket olduğu muhakkaktır. Nasıl şanslı olmasın Kİ, iki spikerine talip çıkmıştır. Hem de ne talipler! Birisi zengin, digeri yaban- cı büyük bir memleketin insanı.. De- mek ki, bu iki; spiker, bir Amerikalıyı âşık edecek kadar güzel — şiveyle, bir ürk kadınını çılgına çevirecek kadar tatlı Türkçe ile konuşan insanlarmış.. n radyosunun spikerlerden, dolayısiyle de — Ankaralıların radyodan çektıklerı göz Önüne getirilirse, «bize de nasip ola böyle spıkerler» dememek imkânsız hale geliyo: Ankara radyosunun spikerlerinden iç kimse ktupları, evlenme teklıflerı almadıgına bakarak bu hükme varıyor, değiliz. Biz, onların içinden ge- çeni —da h doğru: su gonulle rinde ya- tan arslan bilmi Belki evlidir- ler, belki de degıldırler Belkı sevılmek ıstıyorl , belki orlar. Bu ların şahıslarını ılgılendıren meseleler— dir. Bildiğimiz tek taraf şudur ki, biz vatandaş olarak, radyoyu dinlemek isti- yen insanlar olarak spikerlerin sesleri- ni, konuşma tarzlarını sevmek istiyo- YUZ. Ama bütün bunlar olmuyor, olamı- yor. Ankara radyosu her gün spikerle- rinin kekeme bazı ifadeler ile saatleri açması, kapam; i de "ke- keme" bir radyo "idaresi halınde çalışıp gidiyor. Radyo idaresinin mesuliyetini üze- rine almış bir kimse —bu Münir Mü- eyyed Bekman'dır— nasıl olur da bü- tün bu düzensizliklere, hiç degılse şu spiker işine el atmaz, yeni' tedbirlere başvurmaz! Hadi dıyelım ki, öyle kim- seler vardır ki, öyle kımseler tarafından râdyoevine yerleştmlmıştır ki, sözlerini kırmak, bu «yerleştirmeler» den sıyrıl- mak kabil degıldır Diyelim ki, bunla- rı düzeltmeğe, radyo müdürünün yet- kisi, etkisi yoktur. O halde sorabilir mi- yiz; Orada işi ne? AKİS Hoşunuza gittiyse hemen Abone olunuz