litan sahnesine çıkacaktı. Rudolf Bing, Marian Anderson'a bırgun bu yıl tem- sil edilecek olan Verdi'nin Maskelı Ba- lo'sunda Ulrica rolünü teklif etmiş, da bir deneyeceğini soylemıştı Parti- yi o zamana kadar görmemişti. Fakat orkestra şefı Mitropulos'la yapılan bır pr mükemmelen ortaya koydu Kontrat 1mzalandı Rudolf Bing bundan üç sene önce bir başka zenciyi daha angaje etmişti. Bir şarkıcı değil.. Dansöz Janet Col- lins Müdür, başka zenci şarkıcı- ları da Metropolitan kadrosuna dahil etmek tasavvurundadır. Zencilerin bir- AKİS, 30 EKİM 1954 çok bakımdan (ses hacmi, fasih telâf- fuz, tiyatro duygusu beyaz opera sanatkarlarından iç de aşağı — olmadık- l atta bazan da üttün — olduk- arı ekseri — münekkitlerce — kabul edıldıgıne göre Rudolf Binsin bu ka- rarı Metropolıtana yeni ufuklar açabıhr Anderson eskiden beri Metropolıtanda şarkı söylemek ıster, fakat ırkı bun; ni olurdu. O za manlar biz ze nNCİ s natk ârı angaje et- mek, Met ıdarecılennın aklından bile geçmezdi Bunun — üzerine — sanatkâr, onser sahasına atılmış ve kendine bu yük bir şöhret sağlamıştı. MÜZİK Caz Caz nedir ve ne değildir izde caz musikisi, bilhassa gençler arasında, sevilen bir musikidir. <Se- vilen» dıyoruz Fakat hemen kaydede- lim ki çok defa caz namı altında bu mu- sikiyle hiç alakası oh'nıyan şeyler rağ- bet görür. un tango, rumba, olmuş piyasa şarkılarıdır. Her baloda, düğünde, gazinoda — çalan orkestraya caz orkestrası denir. U anl anla: şılmanın sebebi, herşeyden memleketimizde cazı hakiki mahı etıyle anlamış şahısla! azlığı bunların da şimdiye kadar, bü- tün dünyada yeni bir sanat branşı ola- rak kabul edilmiş caz musikisini tanı- mak için fazla fırsat bulamamış, yahut: ilgilerini zevklerini — kendilerini ve e amış o]malarıdır Ancak son sene- ler zarfında mevzuda şurada bura- da bırkaç makaleye ve birkaç — radyo programına rastladık. Bunlar da henüz musiki ile meşgul olanlar arasında da- hi, bu musikiye karşı derin bir alâka uyandıracak sayıda degıldı az maka- lelerı çok defa, gazete ve mecmuala- gazin sahifelerine gömülüp kal- Mamafih, birçok şeyin başında ol- duğumuz gıbı caz musikisinin bir sa- nat olarak hasmımızda, — radyolarımız- da ve musıkıseverleıımız arasında lâ- yık olduğu alâkayı görmesini saglama gayretleride, henüz langıç sındadır. İstanbullu bir caz munekkıdı, uri, önce radyo programlan ve sonra da makaleleriyle, caz mefhu- hususunda cidden caz musikisi çalan (yahut veya soyledıkleııru zanneden) musikişinasımızın da yanlış — anlayışla- rını değiştirmeğe ve sanatlarında tekâ- müller sağlamağa muvaffak olmuştur. Geçen hafta Salı günü Ankara'da Türk — Amerikan Derneğinde kayda değer bir konferans verildi. Şimdiye kadar daha ziyade klâsik musiki sahasında tanınmış bir münek- kit, İlhan Mimaroğlu, cazın ne olduğ nu ve ne olmadığını izah etti; bu musi- kinin tarihi tekâmülünü anlattı ve plâklarla da birçok misal verdi. Bir bu- çuk saat gibi bir zaman zarfında böy: le şümu bir mevzuu gerektıgı gıbı ortaya koymak mümkün feransçının bahsettiği şeyler caz musi- kisine dair yazılmış hacimli bir kitabın ancak bahis başlıkları - olabilirdi. Bu- nunla beraber, o ana kadar caz musi- ki ile meşgul olmak imkânını bulama- mış ve cazı yanlış tanımış birçok din- leyici, hiç olmazsa, bu musikinin de guzellıklerı olabılecegıne zın başlı başına bir sanat olma duru- ünaka! abul etmeyecegıne kanaat getirdiler. Hem konferansçı aroğlu bir vaatte de bulundu: ılerde caz hakkında başka — konferanslar da verecek, bu musikiyi daha — derinliğine tanıtacaktı. 3i