ÜNİVERSİTE pıden çıkacak, ikinci kapının önüne gel- iği zaman yine fakülte numarasının okunduğun u yeni bir imtihana davet edıldıgını ogrenecektı İkinci kapıdan çıktığı zaman, üçüncü bir imtihan pısının açıldığından hiç şüphesi olmı- yacaktı İki — sene evvel bir günde dört ders. ısrarlı -bir söylenti ve şiddetli bir kriz meydana geldi İm- tihanların neticesinde geçenler ve geç- miyenlerin listesi duvara asıldıgı zaman, bir sene daha ayni dersleri okuyacak— ların adedi fazla idi. Bu talebelerin ara- sındaki hoşnutsuzluğu, — söylentiyi ço- ğalttı, — sınıflardaki talebe adedini de- ğiştirmedi, sadece birinci sınıfa yeni kayıt yapılmıştı, talebe adedi bir mis- line çıktı. O zaman talebelerin yeni usule iti- razları şiddetli idi. Fakat, idare ed nler bu usulde dırenıyorlardı fakültenin ana ha larını lerin talebeler hakkındaki kanaati «ça- lışmadıklan bütün sene derslerine mun- azam akmadıkları, okumadıkları» noktalarında toplanıyor, — «talebelerin sadece senenin bir ayında imtihana ha- Zırlandıklan» şıkayetlerın en başında Bun kabil —hâlâ soylu— — talebeler profesorlerın de im- tihan neticelerine baktıklarım, eski im- tihan usulü ile istenilenin yerine geti- rildiğini, talebelerin — çalıştıklarının ve çahşmalarının semerelerini sınıf geçmek ile koyduklarım söylüyorlardı. Talebe arılamıyordu profesor dersinin netice — vermesini istiyors: imtiha: lardakı muvafakıyet adedının fazlalıgı ile memnun oluyo n ve niçin bütün imtihanları bır gune sıkıştırmak sureti ile talebelere ecel terleri döktü- rüyorlardı. Profesörler derhal bunun cevabını veriyorlar ve talebehkten muradın mun- tazam ve günü üne dersleri hazırla- mak olduğunu ilerı sürüyorlardı. Ve hattâ —talebelere yeni bir müj- de!— bir günde dört veya daha fazla dersten imtihana girmek usulünün da- ha sıkışık bir hale konu düşü- nülüyor. Profesörlerin kanaatine göre, bu usul o kadar iyi netice vermiştir ki, talebenin yüzde doksan beşi rahat ra- hat sınıfını geçmekte, imtihanlarını ver- mektedir. Talebenin kanaati şudur ki bu ezici imtihan usulü devam ettiği müddetçe, sınıf geçmek bir nevi ikra miye kazanmaktır. Ve böyle kalacak— tır. Talebe dertleri niversitenin sözü işitilen profesör- erinden biri, talebelerin çalışma- dıklarından acı acı şikâyet ettikten son- ra, yaşama şartlarının şekline konuşma- yı intikal ettirdi. Bu geçiş, profesörün talebeden istediklerini tamamen yerine 12 getirmesine imkân vermiyecek dertler ile doluydu. O rofesor bir gün talebe yurtla- rını gormek istemişti. Yurtlar muhtelif yerlere taksim olunmuştu. Hukuk Fa- kültesinin arkasında vardı, Siyasal Bil- giler Fakültesinin bina kısmında vardı, Dışkapı'daki Ziraat Fakültesinde koca— man bir bina talebeler için yu mıştı. Yurtlar Milli Eğitim Bakanlıgına bağlı idi, Bakanlığın kontrolü altında bulunuyordu. Buraya daha ziyade aile- vi vaziyetleri üniversite tahsilinin ağır şartlarına dayanamıyacak talebeler ge- liyordu, Bakanlık bu talebelerin yiye- cek ve ıçeceklerını kitaplarını temin et- mükellefti. F u talebelerin iyi kali- teli yemek emelerını içmelerini ve yaşamalarını temin etm ek Zorunda idi. pro esör bütün bu şartları bili- nin temin edildiğini kabul edecek kadar iyi niyetli — biri ile çekingen— bir profesördü. Ta— lebelerin durmadan kendisine yurtların durumundan şikâyet etmelerini de bir türlü anlıyamıyordu ısrarlara dayana- madı, bir talebe yurdunu gezmek iste- di ları haiz olmasını, Gezdi, ancak gezeceğine de piş- man oldu. Gençliğin heyecan ile ken- disine — geniş şikâyetlerde bulunmasını biraz mübalâğalı saymıştı, — fakat gör- düklerinin neticesinde edindiği intiba, talebelerın anlattıklannın az bile odu— oktasında toplanıyordu. — Yurtlar pıslık 1ç1nde idi. Havas 1zdı içerisi on dakika rahat nefes alınmıyacak kadar kötü kokuyordu. ataklar perışandı yorganlar, çarşaflar yırt ılmıştı. Karmiı arışık bir üslüp y takhanelere hakım olmuştu. Yerlerde her şey ama her şey vardı, bır temizlik ameliyesi düşünül- müş değildi, buna teşebbüs eden de bulunmamıştı. Profesör buradan çıktı, yemekha- neye gitti, burada da havasızlık, bura- da koku, hem yemek kokusu, hem pislik kokusu etrafı kaplamıştı Talebe- nin istekle ek yı i diye bir şey varsa, buraya gırmesı ıle iştahının kal- masına, rahat bir yemek yemesine im- ân yo ekler feci idi. Kötü idi, yenir yutulur değildi. Tabaklar pis, bakımsız, yarısı kırık; kırık olmıyanı çatlak idi. Hayret içinde kaldı, dışarı çıkarken, ka- pının hemen ağzında çöp tenekesinin etrafının kedilerle çevrili durduğunu da gördü. Yine hay- ret etti, ilgililere gitti, vaziyeti anlattı, edeceklerini söylediler, o da ta- lebelerine durumu bildirdi. Hiç bir şe- yin değişmediğini, talebelerin yemekle- kültenin içine yayıldığını, ilgililerin te- lâş ettikleri, fakat her şeyin eskisi gibi kısa bir zaman sonra devam ettiğini öğrendi, gördü. Yurtlar, fakülteler açılmadan önce de açıktı. O profesör biliyor ki, talebe- ler yurtlarda imtihanlarına ayni şartlar, ayni feci şartlar içinde hazırlanmakta- dır. Milli Egıtım Bakanlığı talebelerın politika ile uğraşmamalarını temin et- mek için tedbirler almaktadır, fakat bu Bakanlık o talebenin sıhhati 11 , duru- mu ile ilgili hiç bir tedbire başvurma- mıştır. Bu gidişle vurmıyacaktır. rtların bu feci şekline son veril- mesi için ilgililer nezdinde yapılan hiç bir teşebbüs, biç bir gayret semereli ol- mamıştı. Olmama ktadır Bugün bir talebe yurdunu geziniz, ürperirsiniz. Bundan sonra, talebeden istediklerinizi gözönüne getiriniz, bütün bunlara Tr: rağmen bazı iyi neticeleri alın- masına yine hayret edersiniz. Kitap meselesi F akülte öğrencisinin kitapsızlık derdi geçen yıllara nisbetle haledilmiştir. Ancak bazı profesörlerimiz de vardır ki, okuttukları derslerin kıtaplarından mah— d nin karşısına bir kitap derdi çıkarmak- tadır. —Üniversitede her sene başında bir kitap karaborsasının — olmadığını kimse iddia edemez. Üniversite elınde— ki mahdut tahsisat ile bu kitapların hepsim bastıramaz, Bakanlık yardım et- mez ve talebe not tutmak ile bu sıkın- tıyı gıdermege çalışır.. — Bilhassa bazı dersinin.' notlan da talebenin elinde bulunmaz, notları teksir etmelerine de profesör izin vermez. Not tutan mun- tazam bir lebenın sınıfta kaldığı gö- rülür, çünk ofesor kitabındaki bir kısmı dersınde soyle miştir, fakat im- tihanda bilinmesini ısteme cdır. Bu şaşırtmaca karşısında talebenin sınıfta kalmı mkün değildir. Talebeler fakulte ıdarelcrının ders kitapları me- selesini esaslı bir şekle — ve resmi bir tarza bağlamasını istemektedir. Bunda da haklıdır. Talebeler her mevzuda kendileri ile hükümetlerin ciddi şekilde meşgul olmasını talep etmektedirler. Hükümet- lerin Üniversite camiasına verecekleri imkânların içinde başta talebe dertle- rinin halini — gerçekleştirecek esasların olmasını arzu etmektedirler. Talebe, kendi yağı ile kendi kavruldukça neti- netice değişmeyin- büyük sözler biç sadece İyü celer degışmıyecek öylen bütün bir tadile uğramıyacak, sözler» olarak kalacaktır «büyük D a AKİIS Hoşunuza gittiyse hemen Abone olunuz AKİS, 30 EKİM 1954