rından faydalanmak çeşitli ses ve tak- mi teinin etm abildi. Bır buçuk saatlık uzun bir progra- evcut imkânlarla çıkarmak için 1darecılerde kafı «nefes> yoksa daha kı- sa, fakat ü bir tertip pekâlâ yapıla- bılırdı Yapıl bilinir de. Program kısaltılmalıdır. Meselâ bir saat ıçmde muhtelif branşlarda "dal- dan dala" uzun mesafeli «koşmadan» az, fakat öz bir tertip yapılabilir. Sanatkârları kullanış tarzımız da- ha ölçülü ve faydalı bir esasa bağlansın- Medih isteyenlere Denilebilir ki, Türkiye'nin en kötü çalışan radyosu Ankara, denilmek- t d ki, dün: en berbat neşriyatı- 1 yapan radyo y e Ankara'dır. So Batı musıkısınden açılınc bir ka ç - sal vererek, dyosunun feci ha talarına 1şaret etmış olalım. Bir insan tasavvur edin, en iyi ni- yetlerle, hem de methetmek için rad- yonun başına otursun. Ve bu adam.. D üğmeyi çevirdi.. Geçen haftanın her hangi günü saat 22.15 idi. 22.45 e kadar devam edecek konserto- lar programı vardı. Spiker takdim etti: Lst in piyano — konsertosunu dınlıyeceks Çalınmi aga başladı Fakat, iyi ni- yetli, methetmek istiyen insanın bu işi yapmasına radyo ıdaresı imkân vermi- yordu. Çün nan — konserto, <«Brahms'ın k man Ve pıya o için çıft konsertosu» idi. Birden yayın yavaşla 1, durdu ve ne bır Özür dileme tatlı bahane soylenmeden List'e geçıldı musikisine en az Er- doğan Çaplı kadar meraklı idi. Dizzy Gillespie kuartetinden par- çalar dinleyeceğini spikerden öğrendi. Alta ilâ yirmi kişilik bir orkestradan caz D dinledi. Radyo idaresi ya «kuarteti» ve- yahutta yirmi rakamını bilmiyordu. a ç £ ç Z1 < 3 g Z —. H & Ğ © B B > z 5 B : eydi, kimdi, nıçın konuşuyordu ko— nuşmuştu. Anhy Şimdi siz alakalısına durumu anla- tın, «bunlar olağan işler, ufak mesele- ler» deyip, — geçiştirmek ıstıyecektır Bunlar ufak meseleler i 1se üyükleri sıl olur.. Tahmin eder İstanbul'da dra ki Müren davaya bağlı kalmadı, Zboykot kararını alan bütün arkadaş- larını yüz üstü bıraktı, "yuvaya dön- dü". Zeki Müren, diğer ses sanatkâr- ları gıbı Münir Nurettın Selçuk'un bi- lenine ve bilmiyenine tatbik etmek is- usul derslerının aleyhınde idi, karar aleyhinde ma çok sel —kendısınden bıç beklenmez— natlar verm Nedense birden karar değiştirdi, radyo konserlerine devam et- ti. Halbuki Şark usulünde — kastımız musikidir— iyi yetişmişti, bu hakkı tes- lim etmiyen yoktu. iki radyomuz da müşavir ve- a edvıre memur müzik şefleri ile, birbırını tamamlıyan areketlerinin ma— asına kadar garip bir anlayış içinde 1dare edilip gidiyor. AKİS. 30 EKİM 1954 TİYATRO Perde arkası Muzaffer Aslan Tokat atan centilmen Kim idare eder bunları? I şin aslına bakarsanız mesele «Vero- nalı iki centilmen» in temsıllennden çok önce kendisini hıssettırmış bir kı hâdise ıle meydana çıkmı: al - kalıları rdumduymazlıgı sayesinde muzmınleşmıştır 1 Şehir Tıyatrosunda geçen hafta efendılıgı ile ta bir aktör (Muzaffer Aslan), b hanım sanatkâra (Perıhan Tedu) bırt k mış, hanımın i de (Suavi Tedü) elındekı kılıcı rast- ele savurmuştur Araya girenlerin is- tıkametını degıştırdıklen bu kılıç belki bir sanı ne dahi sebep ola- bilirdi; 1şe savcılık el koyar, karısına to- kat atıldı diye, elindeki kılıçla arkada- şını öldürecek kadar gözü kararan sa- natkarı hapse tarla dı. Bir yandan da adli tahkikat deva id şekilde, bu yaz ü temsıller sırasınd İzmir belediye reı— sinin de bulundugu kulis m kaşasında raya girenler gecıkseydıler bir sanatkâr ile tiyatro müdürü birbi nin kafalarını, — gözlerini yarabılırlerdı Yine aynı yaz temsilleri sırasında ya- pılan haksızlığa tahammül edemiyen sa- natkârlar dört kişi değil de on dort kişi olabilir. ve İstanbul Şehir Tiyatrosu temsilleri devam edemeyebılırdı Yâni demek istiyoruz ki, şu manlarda İstanbul Şehır Tıyatrosunda cıddı bir tiyatro disiplini ile kabili telif olamı- yan bir çok müessif hâdise cereyan et- mektedir. Bu hâdiselerin mıdır, failleri tahkikatı yapılmış n kıs yatronun bu hususu tasrıh eden bir ni- zamnamesi var mıdır? — Hayır, yoktur! Gelelim Ankaradakı Devlet Tiyat- Uzak değil, çok yakın, henüz yi Devlet kararı alınmamış «Ramak hâdisesine.. Hatırlanacağı gibi, bir hanım sa- kararları alırken elinde bir nizamname var mıydı? — Hayır, yoktu!. Bu hâdiseler «mevzii» dir. Bun la beraber çok mühim bir hakikati açık— lamaktadır: — Tiyatrolarımız keyfi idare edilmekte, temelsiz kurulmaktadır. Bu hakikat ise bizi yenı bir gerçeğin önü- . Şehir Tiyatrosunun kuruluşundan itibaren çeyrek asır bo- yunca başında Muhsin Ertuğrul bulun- muştur. PMuhsin Ertuğrul zamanında ne kurul, ne müdür, ne de icraata mü- dahaleye cesaret edecek bir merci var- Şehir Tiyatrosunun tasdikli bir ta- hmatnamesı de hsin Ertugrul kendi nizamna- mesini tatbik eder, kimse baş kaldıra- m ses çıkaramaz, itiraz edemezdi. Tiyatro da güllük gülistanlık görünür- dü Tiyatroda her şey ondan sorulur, her şeyin hesabı ona verilirdi. Artık o hale gelmişti ki sanatkâr ve teknisyen- lerin hususi hayatini da rejisör tanzim eder, yaz tatillerini kimlerin nerelerde geçireceklerini o tesbit etmese bile fik- ri alınırdı. Başında çalışkan bir adamın bulunduğu müddetçe devam etmesi ta- bit olan bu idare sisteminin, o adamın çekilmesi ile yıkılacağı da aşikârdı. Ni- tekim beş, altı seneden beri inkıraz emareleri gosteren İstanbul Şehir Ti- onu ka- miş olan zata aitt ir. Muhsin Ertuğrul belki kanun hu- zurunda değil, fakat Türk Tiyatrosunun vicdanında gününü gün eden bir dik- tatör olarak tanınacaktır. Kendisinin ayrılmasını müteakip, tiyatronun eskilerinin nasıl bir post mü- cadelesine girdiklerini zaman zaman İsviçreden ve Ankaradan bizzat takip etmişti. Nihayet eskiler için bir «kı rul» formülü bulunmuş ve «kıdemlilik» 29