RADYO Ankara Her şey bir kişi için zun boylu, kıvırcık saçlı, zayıf çeh- Ureli bir zat sağa sola telâş içinde ko- şuyordu. Bu telâş ve heyecan o kadar fazla, o kadar tuhafa ki, âdeta bu za- tın mühim günlerinden bınnı yaşadıgı— na —evlenmek gibi, nişanlanmak gi- bi— herkes inanacaktı. Belki de kendi- si böyle 1stıyordu Bu telâşlı, heyecanlı havanın yavaş yavaş — kapılar açılıyor, insanlar, insanlar bir salonu ni alıyor, teknik elemanlar mikrofonları düzeltiyorlar, çalışıyorlar, fakat bütün bu işleri sessiz, her işini bilen, bütün o heyecana, telâşa rağmen her şeyin mun- tazam olacağına inanan bir hâl ile ye- rine getiriyorlardı. Radyonun büyük salonu doluyor- du. Doluyordu ve oturacak yer kalmı- yordu. Gelenlerin arkası da ke- silmiyordu. Kalabalık yerlerini bulama- dıkça biraz sinirleniyor, işin ehli bazı memurlar meseleyi kökünden kesip atı- yorlar, oturacak bir yer temin ediyor- lardı Daldan dala programının hazırla- nışı bır telâş içinde idi. Matbu daveti- de daldan dala programının ter- tıpleyıcısı Erdoğan Çaplı'nın imzası d u demekti ki, Erdogan Çaplı istediğini bu programa çağırır, isteme- diğini çağırmaz. Ancak <istedikleri» de o kadar fazla idi ki, gelenler ayakta lıiyor, kapıda, —bınaya giriş kapısın— da- içeri giremiyen, hem de daveti- yesi olduğu halde giremiyen vatandaş— lar, bekliyordu. İlk bakışta görülüyor- du ki, daldan dala programının idare edilişi kadar tertibi ve seyri de bir in- tizamsızlık ıçınde idi. Bir gazeteci —diyelim ki bu satır- ların sahıbı dışarıda - sigarasını ta- mamladıktan sonra azamı dikkat gös- tererek prograt rofona konul- duğu— salona gırmek 1sted1 Elinde da- vetiyesi vardı, davetiyenin — arkasında yazdı bütün şaıtları haizdi.Elinde bas- tonu yoktu, başında şapkası bulunmu- yordu, hepsinden mü öyle durma- dan öksürtecek bir hastalıga da müpte- lâ değildi. —Davetıyenın arkasında ök- sürmenin yasak O u, bastonun, şap- kanın elde bulunmasmın asla kabule e şa- yan görülmediği yazılıyordu—. İçerisi bir karışıklık içinde idi. Ka- pının ağzını halk doldurmuştu. Hepsi- nin elinde davetiye vardı. Memurlardan birisi bu kadar kalabalığın nasıl olmuş da içeri girebilmiş olmasına hayret et- ti, yoksa arka kapılardan birisi mi açık, dedi. Bu al meseleyi . kökünden halledemezdi, programın tek 1darecısı olarak görünen Erdoğan Çaplı'dan böyle bir suali sormak, şimdilik, bugun— kü şartlar altında kımsenın 'aklından geçmiyo Bastonsuz, şapkasız ve bilhassa ök- sürüksüz gazeteci bir yer bulmak için sağa sola bakındı, her nedense —belki AKİS, 30 EKİM 1954 de dikkati çekecek bir bastonu, bir şap- kası, —inilti halinde — öksürüğü — ol- madıı için— kendisine yer gosteren bulunmadı M dür Münir Müeyyet'i amında gürdü, du: rumu anlattı, o da hayretler 1çınde kaldı, idareye tah- sis edilen koltuklardan bmsmı bu ga- zeteciye vermelerini emretti. Nihayet bir yer bulmuştu, oturdu. Daldan dala programı saat 11 de başlıyacaktı fakat davetlilerin 10.45 de salona girmeleri, yerlerini almaları yine davetiyelenn arkasına yazılmıştı. 10.50 de hâlâ yer arayanların bulunduğunu gordugu zaman, biraz hayret etti, her iş nın kendi — tabiatına uygundur dedı ve bekledı Orkestra karşıda yer almıştı mikrofonun önünde Devlet Ti- yatrosu sanatkârları oturuyordu fakat iskemlede değil, ofonun konuldu Daha aşağıya türküleri söyliye- cek, çalacak ekip, onun karşısına ala- turka musıkısının üstadları yerleşmişti. Alafranga müzik en yukarıda, rmal yerınde bulunuyordu sağda solda iki piyano, soldaki piyanonun hemen yaran- da Erdoğan Çaplı duru Lâcivert elbisesi, beyaz mendili ve papyon gravatı ile şımdılık ciddi bek- liyordu. Bu bekleme sırasında — elleri, kollan ile sağa sola emirler yagdınyor programın başlamasına bir dakika kala bağıra çağıra konuşuyordu. Programm başlamasına bir dakika kala, Erdoğan Çaplı'nın bu kadar yüksek sesle konuş- masının tek sebebi olabilirdi. te şuydu: Biliyordu, o kada! dakik hareket etmeğe alışmıştı ki, saate bakmadan bile programın başlıyacagı dakikayı biliyordu. Bilen in: zuru, rahatı ve dikkati 1çınde idi! Program spikerin küçük bir girişi ve Erdoğan Çaplı'nın piyarıoda «dal- dan dala ko: hep beraber co: lim» - şarkısını çalması etrafındakı bır kaç gencın şarkıyı söylemesi ile başladı ne başlayıştı Yne spiker geldi, Sevil Berberin- den orkestrarun çaldığı bir parçayı din- liyeceklerini dinleyicilere, seyırcıl bıldırdı ve Erdogan Çaplı orkestra yerini aldı. Müzik tedvir şelî orkestrayı idare ediyordu, herkes kabiliyetine, bıl— hassa hareketlerine hayran idi. Büt! filimlerde, bütün operalarda, bütün an— latmalarda bir orkestra şefinin —İster- se rol yapsın— bundan daha mükem- mel hareketli ve carılı old uğu görülmüş şey degıldı' Erdoğan Çaplı orkestrayı geniş işaretler, —duzgun saçlarının da- gılmasına ve alnına — düşmesine rağ- men— ve mim ıkler ile idare ediyordu. Orkestra vazifesini bitirdi, alkış alkış.. Ve Erdoğan Çaplı herkes indinde, na- zarında muvalîak olmuştu. — Bir oıkest— rayı idare etmiş, alkışlanmıştı. Spi rin anonsu hala kulaklarda çınlıyordu Dinlediğiniz eseri «Erdoğan Çaplı» ida- re etmişti. Program başladığından bu yana on dakika geçmiş, on dakikada Erdoğan Erdoğan Çaplı «Daldan Dalsa geçiyor Böyle başladı... Böyle bitti ! Hüseyin EZER 27 Foto