TIB En kesat alış veri in nasihat oldu- ğunu Cenap Şahabeddin gibi ben d bilirim. Boyle olmakla beraber yıne de tron yakalı, rugan papuçlu, yeleği kös- tekli, gümüş saplı baston kullanan klasik hekim tipini bilemezsin. Bu he- kim hastaların yanına giderdi. O za- man yurdumuzda döviz kıtlığı olma- masına rağmen otomobil bu kadar bol- Hastasını dikkatle muaye- çok buyuk i. Yeni müs- tahzarları, stroptomicin, sulfamidler cortison gibi harika ilaçla- rı bilmiyen bu hekim kalbin hududu- nu göğsün üstüne parmaklarıyla vu- rarak duyduğu seslerle çizecek kadar natında ta idi. Ne kadar nazik, ne kadar iddiasız, ne kadar mütevazi idi bu hekim. Sonra ne oldu da b adam değişti. PHekim artık paradan, şöhretten, nişandan, rütbeden dem vu- ruyor. Aziz kardeşim, eğer; apartman yaptırmak istiyorsan, hemen mesleği- ni terket Beyoğlu caddesinde bir ke- bapçı dükkanı aç. Birkaç yılda zengin olursun. Cüzdanını pantolonunun ar- ka cebinde sakla. Kalbinin üstünde değil, bana sorarsan yaptığım bu kadar otopside, beyinde, konuşma merkezi- nin, heyecan merkezinin; hareket ve his merkezlerinin, hatta ahlak merke- zinin yerlerini Ööğrendim, fakat vicda- nın yerini bulamadım. Ama herhalde cüzdanın içinde de değildir. Aziz kar- deşim şöhretin peşinde de ko & sopasından yapılmış koltuk değnekleriyle yükselmeye çalı- şan kanbur ve topal şöhretler var. Bi- liyorum, insanların süslere, nişanlara, rütbelere; dekora; garnitüre de ihti- yaçları vardır, demek istiyorum. Bana, kadınların rujundan, rimelinden, oje- sinden, kolonya; lavanta ve esansın- dan dem vuracaksın. Etiket, ambalaj yaldız diyeceksin. Kabul ediyorum. Fakat Mithat Cemalin, Talat ıçın yaz- dığı mısraları hatırlamanı iste - İnsanların, insanlara verdıklerı şanlar Göğsünde — durur kalbine — girmezdi & * nişan Asla derileşmezdi vezir. esvabı sende. kadar de. Sen zorla büyüktün Ama diyeceksin ki yapayım. Her tarafım bir sisle çevrili. Yolumu bulam . Dünya fevka- lade maddileştı Ihtıyaçlarım var. Me sut olabilmek için her insan gibi bana da para lazım. Takdir ediyorum. An- cak yeteri ara. Sana, falan 200 bin liraya apartmanı yaptırdı de- ALEMİNDE Bir genç doktora mektup dikleri zaman gül ve geç. Ne kadar zengin olsan midenin aldığından fazla- sını yiyemezsin. Nihayet belediye yer yer çeşmeler de yaptırmaktadır. Ora- larda, avucunun ayasında susuzluğunu giderebilirsin. Milyonluk servetine rağ- men rejim yapma zorunda olan ne kadar şeker hastası tanıyorum. Şunu hiçbir zaman unutma, sen hırslarını güden bir domuz çobanı olamazsın. Büyük davaların adamısın. Sen yer- yüzünde insanlığın ve — merhametin sembolüsün. Merhameti öğreten İsa'- nın çarmıhtaki Iıstırabım milyonlarca insan asırlardanberi çekmektedir. Ba- ri sen ihtiraslarının çarmıhına ruhu- nu germe. Dr. Esat EĞİLMEZ pardık. Bir kinin iğnesi enjekte eder- dik. Kalbi kuvvetlendirmeye önem ve- rirdik. Görüyorsun ki sen hekimliğin bah- tiyar günlerine yetişmiş bir adamsın. Bugün zatürrie iki günlük bir hastalık haline gelmıştır Menenjit iyi edilebil- mektedir. Buna benzer birçok hastalı- ğın da kesin çareleri bulunmuştur. Ne ise biz yine geceki hastamızın baş ucuna dönelim. Verdiğin hükme göre hastaya bir iki iğne yapar, bir re- çete yazar, ümitsiz bir hasta da olsa hekimlik icabı bir kaç teselli verici söz söyler, — bunları etrafa sinir kolonyası gibi serper ve evden senin için uyumak mümkü Sabahı sabırsızlıkla Bir kış günü şark kasabalarından 8 D birindesin. Gece saat üç sıralarında Ertesi gün gelecek haber acı olabıllr. kapın — çalınıyor. Gocuklara sarılmış Yahut geceki meçhul adam gocuğu bir adam seni beklemektedir. Hastası- SIYIfmış, atkıyı atmış, gülerek koşar na götürecektir. Adamın yüzünü gö- 8 gelir. Hasta kallşmış, oturmuş, ilk de- remiyorsun. Gözlerine kadar yün atkı- fâ yemek yemiş, ilk defa konuşmuş; larla örtülüdür. Ah, o, insanın içine 8€€eyi rahat geçirmiştir. Şu — birkaç açılmış olan delıklerden bir bakabil- sen. Nasıl bir insan olduğuna hükme- debileceksin. İyi midir? Kötü müdür? İçinden birçok endişeler geçmektedir. Çok şükür düşmanın yoktur. Olsa ol- sa rakiplerin vardır. Bu düşünceler arasında derhal ha- zırlanır, yola çıkarsın. Dışarıda yarım metre kar vardır. Tipi buram buram- dır. Terli vücudunu ayaz kaplamıştır. Birçok yollar dönersin. İşte hastanın evine geldin. Kapıdan siyah birboş- luğa gireceksin. Yer topraktır. lambanın ışığı duvarlarda büyük geler yaratmaktadır. Avlu, koridor, mutfaktan — geçerek, penceresi tavana yakın küçük bir delikten ibaret olan bir odaya girersin. Yer yatağında bir hasta yatmaktadır. Belki kendini kay- betmiştir. Tezek kokusu, dun dumanı, kandil isi sinmiş bu odada işte sen bu hastayı muayene edecek ve iyi edecek- sin. Hastanın sende ilk tesiri önemli- dir. Seneler geçtikçe bunu anlayacak- sın. Tüfek tetiği durumunda ise me- nenjittir. Ağlıyor, sana hastalığının a- ğırlığını göste için çırpınıyorsa ve hele kadınsa histeriktir. Bunların sinir krizleri çok gece gelir. Dalgınsa tifo, tifüs olabilir. Nefes dar- lğı varsa — zatürrie veya zatulcenptır Özet olarak, hastanın hekim üzerin- deki ilk tesiri mühimdir. Nihayet has- tayı soyarsın. Üzerindeki iğreti şey- leri atarsın. Doğduğu gibi kalır. Mua- yeneni ar, bir teşhise — varırsın. Farzet ki hastalık zaturrıedır. Bunun bizim zamanımızda ne kadar zor teda- i i i Bir yatak çarşa- sıcak suya batırır, h nü bununla sarardık. Bazen hardal lapası kullanırdık. Kaba etten depo halinde huile camphree ya- cümle hekim için ne kadar büyülü, ne kadar keyif vericidir. Ben bu hayırlı haberleri aldığım zaman, içkiyi sevme- diğim halde yarım kilo rakı içmiş gi- bi bir hoş olurdum. Nihayet hasta kurtulmuştur. Cumhuriyet meydanın- daki kahvede oturmaktasın. Anadolu- da her kasabada Cumhuriyet meydanı ve Atanın büstü vardır. Büyük adam, kaşları yukarıya kıvrılmış, gözlerinde ölmezlerin ışığı, sana iftiharla bakmak tadır. O sırada 1çer1ye birkaç gün e velki ağır hasta girer. Bakışlarınız derhal kucaklaşır. Onun gözlerinde minnet ve kran, seninkilerde sükü- net, gurur, meslek aşkının ve ödevini başarmışların nuru ve rahatlığı vardır. addes yeminlerin, Atatürk'ün gençliğe hitabesinin çocuğu; işte sen bu ödevler adamıs . Sen çi ün- yesini reçetesine başlık eden, (vizite ücretim şu kadardır) Jlevhasını Jo- kond'un tablosu gibi, hastanın gözü- nün içine asan, komisyoncunun sim- rın karşısında bir banker kasası katı, bir mezar taşı gibi soğuk ve do- nuk hekimlerden olamazsın... Herkes kendini barışta sanabilir ama, sen bir savaştasın. Senin giriştiğin savaş ala- nında, top patlamaz, silah sesi yoktur. Bazuka, bomba; havan; makinalı tü- fek duyulmaz. Fakat insanlar bükülür, kıvrılır ve ölür. Bu savaşın da gazileri, şehitleri, mecruhları; mağlüpları; malülleri kahramanları vardır Senin bu sava- şın kahramanlarından olmanı ve Ata- türk'ün muhteşem gözlerinin yurdun bütün cumhuriyet meydanlarında sa- na bakmakta olduğunu unutmamanı dilerim. Tekrar görüşelim aziz kardeşim. AKİS. 4 EYLÜL 1954