KÜLT Universite Faaliyet f stanbul — Üniversitesinde üç hamle birden Galiba, eski ve kıdemli olmanın te- siriyle, — İstanbul üniversitesi, mutad öğretim ve araştırma hizmetleri ya- nında, me tin umumi kulturune faydalı olacak faaliyetlere de girişmiş bulunuyor Her memleket üniversiteleriyle ö- ğünür, eserleriyle iftihar eder; üniversiteler de gençleri okuttuktan sonra onların baba arı ve anneleriyle münasebet kurmayı başlıca hedefleri arasında sayarlar Öğrencile nnden) başkasına faydalı olmayan unıversıteler hizmetlerini ta- mamiyle ifa etmiş s ayıl mazlar. Unıversıte genç öğrencilerle iktifa edemez. Ilmın eni buluşlarını halka 1ndırmege halkı yeniliklere alıştırma- ğa mecburdur. Bu maksatla kullanılan başlıca yollar; —memleket için geziler, halk konferansları ve gece kurslarıdır. Ayrıca, tatil öğrencilerini busb u oş bırakmamak, yabancı memleketler üniversiteleri ogrencıle riyle kendınınkıler arasında dostluk- lar, tanışıklıklar kurmak için, yaz kursları tertıp edilir. Bizde ise!, Ilk üniversitemizin kuruluşunu 501 yıl önceye kadar goturdugumuz halde, üniversitelerimiz bu türlü kül- tür Vazıfelerını lâyıkiyle başaramıyor- lar. Bir aralık, İstanbul — üniversitesi, memleket içinde yılda bir defa hocala- rından müteşekkil heyetler gezdirmeğe balşamış idi. 1940 dan 1945 e kadar, Erzurum, Van, Samsun, Elâzığ, Diyar- bakır ve Konya şehırlerınde tertiple- nen "Üniversite Haftaları", cidden a- lâka uyandırmıştır. Bir muddet unu- tulduktan sonra, 1952 de yedinci üni- versite haftasının Çanakkalede — açıl- masıye U güzel anane tekrar kurul- ştur Şımdı İstanbul üniversitesi, bu gü- zel Aananesini, sekizinci — üniversite haftasını; Öönümüzdeki eğitim ayında Antalyad açmak suretiyle devam et- tirecektir. Antalya Üniversite Haftasına, başta yegane atom alımımız olan Rektör Prof. Fahir niçay olduğu halde, muhtelif fakultelerden 11 . 12 pri ofesor katılacaktır. Meselâ hukuk fakültesi, en faal hocalarından ikisini, Dekan Prof. Sulhi Dönmezer ile Prof. Hıfzı Tımuru bu geziye iştirake memur et- mistir. Gezi haberi Antalyada yayılalı beri, halkta geniş bir memnuniyet uyanmış- tır. Bu yılki üniversite haftasının baş- lıca hususiyeti, Türk basınının göster- diği yakın alâkadır. İstanbul gazetele- rinden bazılarının heyetle birlikte An- 26 ÜR SAHASINDA Memurlara dair M eçlis kapanıncaya kadar iç poli- tika ıle ılgılı üç kanun çıktı; iki- ü de memurlarımızı dü- şundurecek hükümler getirmiştir. Seçim kanununu tadil edeni yeni kanunla memurlarımız seçimlerden altı ay Önce istifa etmedikleri tak- dirde adaylıkl arını koyamıyacaklar dır. Bu hüküm, önümüzdeki seçim- lerde, devlet talerınde tecrübeli ve münevver adayların azalmasına se- bep olacaktır; fakat öte yandan po- litikaya karışmağa — hevesli yüksek memurlarımız için de büyü bir mahrumiyet teşkil edecektir. Şu halde, seçim kanununu değişti- ren yeni hükümler, memurlarımız için mükâfat getirmiştir, denilemez. Emeklilik Kanununun 39 uncu ve 40 inci maddelerini tadil eden kanun, Üniversite profesörleri ile Devlet Şu— rası, Temyiz Mahkemesi ve Divanı Muhasebat azaları ve reislerine mah sus olan kanuni teminattan bir kıs- mını, hükümetin takdirine bırak- maktadır. Böylece, ilim ve — adalet kademelerinin — yüksek derecelerini işgal edenlerle hükümet arasındaki münasebetlerde bazı farklar meyda- na gelmiştir. Bu farklar, hükümet selâhiyetlerinin matlup hanesine ya- zılmıştır diğerlerinin - hesabından düşür Tasfıye kanunu diye anılan kanun ise, 1926 da ilga edilen "idareten a- zil" —müessesesini ihya — etmekle, kendinden önce çıkarılan kanunları unutturmuştur. Artık, profesörler dahil ve hâkimler hariç, tasfiyeye tâbi tutulamıyacak —memur kalma- mıştır. Gerçi her üç kanunun kabulünü haklı — gösterecek — mucip sebepler yok değildir. İdarenin tarafsızlıgını koruyamıyan, kendisine verilmiş sı lâhiyeti kötüye kulanan, âmme hiz- metini aksatan memurlar da vardır. Fakat bir kısım hukukçular; — sırf bunların tasfiyesini mümkü cak daha mahdut hedefli hükümler hazırlanabileceğini iddia — etmekte- dirler. Neyse olan olmuştur şimdi bü- tün temenniler, her üç kanunun ba- siretle ve âdilâne ölçülerle kullanıl- ması etrafında toplanmaktadır. âkin anlaşılıyor ki, hükümet, sı- ki bir surette eli altında bulun- durduğu — memurların ihtiyaçlarını da düşünmektedir. Ötedenberi elim bir şikâyet mevzuu teşkil eden ge- çim darlığım halledecek tedbirlerin alınması yoluna girilmiştir. Maliye Vekâleti Barem — Kanununu ilmi e- saslara göre yeniden tertip etmek- Hasan Refik ERTUĞ tedir. Bu — hazırlıklara dair basına akseden haberlere bakılacak olursa; memurların terfiinde " dem, hem ehliyı t" alınaca akmış. kelimesini ünkü bugün de, terfi, otomatik bir muamele degıld K nunen, kıdem süresini — doldur: her terfi ettirilmesi kin, tatbikatta çeşitli tesirler altın- da, âmirler, ehliyete pek fazla dik- kat etmekte ve 1 unsur olan kıdemi, ler. Yo rekse bu kanuna dayanılarak çıkarı- lan bir nizamname, terfide esas ola- cak tezkiye varakalarıma lüzumu- nu şart koşmaktadır. u halde mesele, sadece bir kanun ve nizam meselesi değildir. Mevzu- atımızın hepsi kifayetsiz, yahut nok- san sayılamaz. Bunları tatbik eden- lerin zihniyetleri ve ruh haletleri, kanundan aranılan — gayelerin istih- saline ekseriya müsait değildir. Bi- naenaleyh, yeni barem kanunu ha- zırlanırken, ehliyetin tesbitinde da- ha objektif ve ölçülmesi kolay esas- lar konulmasına dikkat edilmelidir. Yeni barem kanunu, bizde bir a- sırdanberi alışılan terfi kademeleri- ni de değiştirecektir. mdiki halde, memurlarımız (hakımler iki yılda) üç yılda bır de— rece terfie hak kazanırlar. Yeni ta- sarı, ehliyeti görülen memurlara se- ir kademe ve üç senede bir derece terfi etmek hakkım tanımak- tadır. Böylece her derece, üç ka- demeden ibaret olacaktır Kademe aylıkları, — küçük farklarla birbirin- den ayrılacaktır. Bu, fena bir usul değildir; memur, gayretlerının mü- kafatını daha çabuk görecektir. Memurlukta, yalnız kademe ve derece terfileri değil, bir de sınıf terfileri vardır ki, bizim kanunları- mız, maalesef bu farka şimdiye ka- dar pek dikkat etmemişlerdir. Me- selâ, bir mümeyyiz veya raportör, şu be müdürü veya şube müdür mu. avini mevkiine getirilirse, yalnız ay- lıkça yükselmiş olmaz, sınıfı da de- ğişmiş olur. Artık (ıcracı) sınıfından çıkmış, mektir. Bu ehemmiyetli murin Kanunumuzda bir iki kendisini — göstermekte ise de. tatbi- katta hemen hemen hiç gözetilmez. Yeni barem kanununun bu ehem- miyetli farkı belirtmesi beklenir. Sı- nıf değiştirilirken, memurların mu- surette ciddi bir imtihana tabı tutulması lâzımdır. İngilterede buna çok dikkat edilir. Bu biraz fazla O AKİS, 7 AĞUSTOS 1954