İKTİSADİ VE MALİ SAHADA devre bütçelerimizin bazan yarısından azını, bazan ndan fazlasını teşkil eden masrafları ister istemez o devrin iktidarını enflâsyon yoluyla finansmana müracaat ettirdi. Yeni iktidar da harbin sonunda kuru- luş hamleleri yapan, çeşitli yaralarını artında taşıyan memleketlerin girişmiş oldukları kalkınma hareketinden Öör- sürat Sultan Süleyman zamanındanberi memleketin hakiki e- fendisi olduğu söylenen köylüye lâyık olduğu yer verildi. Kredi hacmi arttı- Dört sene müddetle iyi giden şartları, —iktisadi — hayatımızın yüksek konjonktür devresinde olması, toprak mahsullerine tesbit edilen hi- mayeli barem, istihsal kapasitemizi arttırdı. 1850 senesinde 1,5 milyar ci- varında olan bütçemiz 1954 te 2,5 mil- yara yaklaştı. Fakat cemiyette sabit ve dar gelirli denen bir sınıf enflâsyon yoluyla finansmandan fazlasıyla müte- essir olmağa başladı. Çünkü onların aylık veya günlük gelirleri fiyat hare. ketlerine uygun olarak inkişaf etmedi. Fiyatlar asansörle yükselmekte devam ederken merdiven basamaklarında me- mur veya ücret — maaşlarını yükselt- kalındı. Halbuki — hususi sahasında çalışan ve sayısı yüzbinlere varan işçilerin hayat stan- dardında bir düzeltme yapılmadı. İşçi vatandaşlarımız teslim etmek lâzımdır ki çok temiz, çok itaatkâr vatan evlâtlarıdır. Onlarda dışardan gelen kızıl mikroplarla beslenme diye bir şey yoktur. Sadece ortada tesbit e- k da hususi ekonomi içinde çalışan işçi vatandaşlarımızın geçim durumla- ın ük olduğudur. Paranın satınalma gücünün düşmesi kendileri- ni fazlasıyla müteessir etmektedir. Ke- merler senelerdenberi hep yarın için sıkılmış, fakat o yarın bugünden daha fazla ağır geçim şeraiti ile gelmiştir. Onun için geçenlerde İzmir'de işlerini çok az ücret aldıkları için kısa bir müddet terkeden işçilere kötü bir na- zarla bakmamalıdır. Onların fevkalâ- de güç bayat şartları içinde kanaati- mizce yapılacak iki şey vardır. Bunla- nn ikisi de devlete aittir. Bunlardan birincisi paranın, satınalma gücünü u- zunca denecek bir zaman için muhafa- za etmesidir. İkincisi ise bilhassa sos- yal politik bakımından çok ehemmi- yetlidir.. Bugünkü statüleri çerçeve- sinde iş alanlar işverenlere nazaran haklarının korunması bakımından eşit kuvvette değildirler. işveren- ler karşısında muvazeneli bir statüye yan çeşitli ferdi hürriyetlerin müdafii oldukları halde, iktidara geldikleri va- kit parti programlarında yer almış o0- lan hakları dahi tanımakta çok hasis davranmaktadırlar. Memleketimiz kalkınma hamleleri içindedir. Bu hamlelerin tabii bir neti- cesi olarak cemiyette bazı sınıflar te- şekkül etmektedir. İşçi sınıfı teşekkül eden sınıflardan biridir. Unutmıyalım, sınıf fikri demokrasiye mugayir değil, demokrasiye uygun bir fikirdir. De- mokrasilerde ferdler haklar bakımın- dan eşittirler, demokrasilerde ferdler devletin teminatı bakımından eşittir- ler, demokrasilerde partiler sınıflara istinad eder. Onun için 800 kadar iş- çinin geçenlerde giriştikleri teşebbüs kendi haklarını koruma babında sos- yal politika zaviyesinden incelenince başarılı bir netice doğurmuştur. Zira meseleyi mahallinde tetkik eden Çalış- ma Bakanlığı müfettişleri teftişleri so- nunda işçilerimize hak vermişler ve ücretlerinin ayarlanmasını temin et- Hayreddin Çocuksuz isçi Erkmen babası mişlerdir. Bu hareket ve işçilerin kon- grelerinde yaptıkları talepler bize gös- teriyor ki sosyal politika sahasında a- lınacak hayli ehemmiyetli kararlar, yapılacak hayli önemli işler vardır. Çalışma Bakanlığının meselenin mahi- yetini müdrik olduğunu biliyoruz. Her hususta olduğu gibi sosyal politi- ka sahasında da atalarımız güzel söy- lemışlerdır "Açlık orucu bozdurur," e İzmir'de işçiler buna anlatmak ıstemışlerdır Bu harekette başka bir mâna aramak, olsa olsa emek israfı ur Hele başka mânalar aramak, tedbir almaya mâni olursa, hâdisenin esası halledilemezse bu daha da büyük bir hata olur. Dış piyasa Doğu ile ticaret Ticari münasebetlerin kazanç esası- na istinat etmeleri, milletlerarası münasebetlerin de karşılıklı menfaate dayanınca daha sağlam ve güvenilir bir mahiyet taşıması zaman — zaman iktisadi vaya ticari münasebetleri si- asi münasebetlere takaddüm ettir- mektedir. Bugünkü veçhesiyle dünya demirperde gerisi ve hür âlem olmak üzere ikiye ayrıldığı halde batılı diplo- ekonomileri daha ziyade — birbirine bağlı olacak ve iki blok arasındaki si- yasi münasebetler ekonomik Zaruret- lerden ötürü düzelecek, elhasıl dış po- litika ekonomi ve tıcarel politikasının arkasından gelecekt Geçenlerde dogu - batı ticareti adı altında yazmış olduğumuz bir yazıda Vaşington görüşmelerinin pek müsmir netice vermediğini bildirmiştik. — Va- şington — görüşmeleri hakkında İngil- tere Dış Ticaret Dairesi Başkanı Peter Thorneycroft Avam Kamarasına — ay- birlikte hazırlandığını sözlerine ilâve etmiştir. İşte bu esaslar dahilinde inki şaf edecek olan doğu - batı ticaretinin “Rusyanın tecavüz udretini arttır. mamasına dikkat edilecek, fakat stra- tejik maddeler dışında olan emtia mü- badelesinin arttırılmasına çalışılacak- tır." Vaşıngton goruşmelerı sadece Doğu Avrupa kom memleketleriyle ti- careti gehştırmek için yapılmıştır. İki hükümet bundan sonra Japonya ve Komünist Çinle ticareti arttırmak için de görüş teatilerinde bulunacaklardır. Doğu Batı ticareti iki zaruretin neticesidir. — Bunlardan birincisi mil- letlerarası işbölümü, ikincisi mukaye- seli fıyatların batılılara vantajdır. ettirilebilmektedir. gırışeceklerı yeni faaliyetlerde anlıya- madiğimiz nokta mübadelenin hacmini genişletirken stratejik maddeler üze- rinde yapılacak kontrolün eskiye na- zaran daha sıkı tutulmasıdır. Sıkı kon- trol, neticesi — ortaya çıkacak yolsuz- luklar, diplomatik münasebetlerdeki mevsimlik gerginlikler acaba aksi bir meydana — getirmiyecek midir? AKİS, 7 AĞUSTOS 1954